Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, ihaneti aklayan kararına arka çıkarak, esmiş gürlemiş. O kadar çok esip gürlemiş ki, duyan da hayatı boyunca Anayasa Mahkemesi kararlarına saygı duyan birisiymiş sanır.
Boş laflara karnımız tok, Zühtü bey de bunu bilmiyor.
İyisi mi Zühtü bey, otur şöyle yanıma da, biraz konuşalım.
Önce şunu bil, esip gürlemeni en çok haber yapan, manşetlere taşıyan, alkışlayan, RT’leyen, beğenen, sözün henüz ağzından çıkmadan puntolarını hazırlayan medya organı ve kişileri sana söylememe gerek yok, biz biliyoruz. Bildiğimizi de sen biliyorsun.
Buna rağmen, yine de otur, eski konuşmalarına bir bakalım.
Tarih 21 Haziran 2008…
Yer Iğdır…
Iğdır Barosu'nun düzenlediği ‘Demokrasi hukuk devleti ve yeni anayasa arayışı’ konulu panelde konuşmuştun, hatırlıyorsun değil mi?
Sen düşünmeye devam et, biz, bireysel başvurulara ne yaptığına bakalım…
Hatırlarsın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Bireysel başvuru hakkı getirerek, insanların hak ihlaline uğramasının yolunu, sizin mahkemeyle açmıştı.
Bireysel başvurunun başladığı 2012’den bu yana mahkemenize toplam 56 bin 194 başvuru yapıldığını sen söyledin, hatırlıyorsun değil mi?
Bu başvurulardan 33 bin 521’isinin sonuçlandığını da sen söylemiştin.
Yine 22 bin 673’ünün de derdest durumda olduğunu açıklayan sensin.
Yani başka yerden alıntı yaparak konuşmuyorum. Bizzat kendi konuşmanızdan, kendi açıklamalarınıza bakarak senle sohbet ediyorum, Zühtü bey…
Şimdi söyle bana, 22 bin 673 bireysel başvurudan daha önemli olan Can Dündar ve Erdem Gül’ün başvurusunu öne çıkaran “önem” neydi?
22 bin 673 kişi hak ihlalinin sonuçlanmasını beklerken, bu iki “vatan haini”ni önceleyen neydi?
Kim veya kimler, bu dosyayı öne almanı öğütledi?
Yoksa sadece kendi tercihin miydi, anayasal hak mı böyleydi, sıralaması mı denk gelmişti?
Çok zor durumda mı kaldın Zühtü bey, bilelim…
O iki dosya neden öne alındı?
Adalet önünde herkes eşit değil mi yoksa?
Karar verirken sevgimizi ve nefretimizi de karara yansıtmıyorduk değil mi?
Sanığın bize yakınlığı veya uzaklığı da, vereceğimiz karara etki etmiyordu.
Siyasi hesaplar, kirli oyunlar, kumpaslar da karardan etkilenmezdi.
Bana AYM kararlarından, mahkemenin bağımsızlığından falan söz etme, yine kendi sözlerinden sana cevabı yapıştırırım.
Hani şu Iğdır’da bir konuşma yapmıştın ya Zühtü bey…
Ne demiştin, hatırlıyor musun?
O zaman Polis Akademisindeydin, AYM’nin başına henüz kapak atmamıştın.
Zühtü bey, konuşmanı hatırlatayım, tam şöyle demiştin;
“Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi sürekli yaptığı gibi 153'üncü maddeyi de ihlal etmiştir. Yani gerekçesi açıklanmadan, gerekçesi yazılmadan bu iptal kararını yine açıklamıştır. Bu Anayasa hükmünün yorumlanması, yorumlanarak işte, 'gerekçesi yazılmadan bazı kararlar açıklanabilir' şeklinde anlamlandırılması imkânsızdır. Çünkü o kadar yalın bir ifadedeki iptal kararları, gerekçesi yazılmadan açıklanamaz. Bunu 100 kişiye sorduğunuzda 100 kişi de aynı şekilde anlayacaktır. Çünkü burada esneklik, elastiki bir şey yok. Önce gerekçesini yazacaksınız kararların ondan sonra açıklayacaksınız. Ama uzun süredir Anayasa Mahkemesi bu kuralı, bu anayasa normunu ihlal ediyor ve gerekçesini yazmadan kararlarını açıklıyor.”
Peki, sen ne yaptın Zühtü bey?
Gerekçeli kararın nerede?
Bir değil, iki vatan hainini aklamak için hangi yasanın, hangi maddesine dayandın?
Sırtını kime dayadın Zühtü bey, söylesene?
Bu sözler sana ait mi, değil mi Zühtü bey?
Eğer sana aitse, o zaman yetkili bulunduğun mahkemede, eleştirdiğin yolu neden izliyorsun?
Neden “ihlal” olarak gördüğün bu tartışmalı yola saptın?
Yoksa seni o yola götürenler mi vardı?
Yine unutmamışsındır, üç üyenin itirazı da vardı.
Bunlar çok yerinde, çok makul tereddütleri de içeriyordu.
Yerel mahkemede süren dava henüz sonuçlanmamıştı.
Davanın sonucunu bekleyebilirdiniz.
Neden yargılandıklarını biliyordun Zühtü bey, ne ceza alacaklarını ise henüz bilmiyordun.
Talandan ne kaçırdın Zühtü bey, söylesene…
Basın özgürlüğünün, vatana ihanet özgürlüğü olmadığını da sanırım biliyorsun Zühtü bey; Gazeteci, gazeteciliğini yapar, ajanlık, teröristlik değil.
Susacak mısın, sus!
Ama unutma, AYM akladı diye, Dündar ve Gül, vatan haini olmaktan kurtulamadı.
Onların ihanetini, sizin kararınız aklayamadı.
Gözümüzde, gönlümüzde, vicdanımızda onlar haindir, hem de satılmış birer hainlerdir.
Sizin kararınız, sadece onların ipinin salıverilmesine neden oldu, aklanmasına değil.
Bir vatan haninin aklanmasını kabullenmemiz ise hiç mümkün değil, gerekçesini yazsanız da bu değişmeyecek.
Zühtü bey, hem unutmayasın ki, hiçbir kurum, bu milletten, bu ülkeden, bu devletten daha büyük değildir.
Bir darbenin peydahladığı o kurum da, ilânihaye haksızlığını sürdürecek değildir.
Tweetimden seçmeler
AYM Başkanı Zühtü Arslan, AYM kararlarının herkesi bağladığını söylemiş. Hiç kusura bakmasın, haini aklayan hiçbir karar beni bağlamaz.