Ay, Dünya ve Güneş, kendi aralarında üçlü koalisyon oluşturarak, helezonlar çize çize muazzam bir uyum içinde günleri, ayları, mevsimleri, yılları meydana getiriyorlar milyonlarca defadır hiçbir aksama yapmadan… Şekilleri yuvarlak; hareketleri dairesel olduğundan yılın, günün, ayın başı ve sonu neresidir bilinmez. Yılbaşı, tamamen bir kabulün ürünüdür sonuçta; diğer günlerden bir farkı ayrıcalığı yoktur. Aralık ayı sonunda değil de her hangi bir günde de olabilirdi.
Ezel ve ebed kavramı yani başlangıçsızlık ve sonsuzluk insanoğlunun idrak sınırlarını zorladığı için her olguyu bir başlangıca göre düşünüp değerlendirmeyi isteriz. Bu sebepten Dünya’nın Güneş etrafında dolanışının herhangi bir noktasını başlangıç kabul etmek gereği duyulmuş ve tarihi süreç içinde bu günkü takvim geliştirilmiş.
Şayet Ay, Dünya ve Güneş birbirinin etrafında dolanmayıp yan yana dizilerek yollarında dümdüz gitseydiler, şekilleri de yuvarlak olmasaydı diye düşündüm de, ne biçim bir hayat yaşardık kim bilir? Yaratıcı, bu durumu uygun bulmuş ve böyle yazmış, dizmiş, düzenlemiş.
Doğduğumdan beri yılbaşını karlı kışlı günlerde geçirdiğim için yılbaşı ile kış özdeşti benim için. Kış manzaralarının üzerinde yazardı yeni yıl, kar yığınlarıyla kapı çalardı Noel Baba kartpostallarda. Oysa birkaç yılevvel güney yarım kürede bulunan Sydney’de yılbaşı kutlamalarını, görkemli havai fişek gösterilerini yerinde izlediğimde yaz mevsimiydi, cayır cayır yanıyorduk. Üzerimizde penye bluzlar vardı. Dünyada yeni yılın ilk kutlandığı yer olan Sydney’in havai fişeklerini canlı izlemek için Opera Binasının ve Harbour Köprüsü’nün bulunduğu şehir merkezini tepeden izlemek için ter dökerek çıkmıştık.
Her başlangıç; yeni yeni heyecanlar, hayaller ve arzular uyandırdığı için her toplum kendine özgü yılbaşı kutlamaları ile bu duyguları yaşamaya çalışıyor. Kimisi kendi inanışına uygun ibadet ile; kimisi bir takım eğlence ve çılgınlıklar ile kutluyor bu yeniyılı. Yaşlı Dünyamız ise rutin görevini aksatmayan mübarek asker, dönüyor da dönüyor semazenvari..
Her neyse, daha fazla bilimsel ve felsefik takılmadan bu günümüzün tadına varalım. Muhasebesini tutalım biz de. Geçen yıl bu zamanlar neredeydik ne yapıyorduk? Neler yaptık bu süre zarfında? Kâr kazanç dengesi ne durumda? Ne bulduk, ne kaybettik? Ne öğrendik neyi unuttuk? Değişim yaşayanlar, yerinde sayanlar, geriye kayanlar; sınırsız sayıda hikâye vardır bu konuda.
Güneşin çevresinde çizeceğimiz yeni bir halkaya adım atarken “Gelen, gideni aratmasın” diye başlıyor bende dilekler, dualar.
Daha kaç kere bu halkayı dolaşıp, kaç yıl başı daha kutlayacağız kim bilir?
Elli küsür kere dolaştığım bu seyrü seferde geçen süreyi duygularımla kontrol ettiğim zaman, bir rüya gördüm sanıyorum. Bunca kere dönüşü nasıl ve ne zaman tamamladığıma şaşıyorum. Sonra da dönüp yaşam başlıklarına bakıyorum. Of ne sular akmış köprülerin altından… Değişimin kendisi yerinde sayarken bizleri hallaç pamuğu gibi attırarak şekilden şekile sokmuş bakıyorum da.
Nerde benim sessiz sakin çocukluğum?
Arayışı, sorgusu bol olan; yarı asi yarı uysal gençliğim!
Papatya tarlasına dalarken coşkudan başı dönen kız, nerde?
Seyrettiği her Türk Filmini, onuncu kez bile anlatırken ağlayan ben,
Okul tatilinden nefret eden ideal öğrenci,
Baba delisi, arkadaş delisi, okul delisi kız nerde?
Yirmi dört saat içinde kırk sekiz saat çalışan anne;
Çocuklarının aşçısı, hizmetçisi, hemşiresi, psikoloğu, öğretmeni, arkadaşı velhasıl her tür sancısı... Hayatın gözlemcisi;
Şiir yazan, yazı yazan, resim yapan...
Kalemin ve fırçasının dostu…
Yaşamış ve düşünmüş olduğu her şeyi ebedileştirmek isteyen bir garip yolcu...
Bakalım ruhumun hangi resmi olacak, tuvalimde sonuncu?
Film şeridi gibi geçti bunca sene gözümün önünden. Ama hepsi bu yazıyı okuma süresi kadar bile değildi…
Yaşam muhasebesinden çıkan sonuca bakalım. Eğer içinde sevgi ağırlıktaysa kârdasınız, yoksa ot gibi boşuna gelip gidiyorsunuz bu dünyadan… Sevgiyle yoğrulmuş bir hayatın lezzetiyle yaşamak nasip olsun diliyorum.
Yaşanmış tecrübelenin parıltılı meşalesiyle, hataların en aza indiği bir yaşam düzleminde nice aydınlık yıllarda yürüyelim ülkemizle, dünyamızla.
HERKESE NİCE GÜZEL YILLAR DİLİYORUM.