Gelenek ve görenekler; bir toplumda, bir toplulukta çok eskilerden kalmış olmaları dolayısıyla saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen, yaptırım gücü olan kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi, töre gibi davranışlardır. Günümüze ulaşmış olan geleneklerimizden bir demet hazırladım.
DARISI BAŞINA veya SAÇ GELENEĞİ
Anadolu ve Orta Asya'da, gelinin üzerine şans ve mutluluk getirmesi için gelinin üzerine darı atma geleneği vardır. "Darısı Başına" sözü buradan gelmektedir. Deyim, Türk mitolojisinde ise “SAÇI GELENEĞİ” ile açıklanmaktadır. Bunun nedeni ise saçı geleneğinde saçılan nesnelerin başında darının gelmesidir. Saçı geleneği halkımızca, düğünlerde damat tarafından gelinin başına serpilmesi gelenek haline gelmiş olan para, buğday, çiçek, kuru yemiş gibi şeylerdir anlamına gelmektedir. Saçıdan amaç, kötü ruhları memnun ederek onların yeni evlilere zarar vermesini engellemek ve kötülükleri uzaklaştırmaktır. Günümüzde ritüel (ayinle ilgili) işlevi yoktur, âdet olarak sürdürülmektedir.
MAVİ YA DA NAZAR BONCUĞU
Altay Şamanizm’i (Göktanrı) inancından kalma bir gelenektir. “Nazar; canlı veya cansız nesnelere, beğenerek, kıskanarak, ama genelde kötü gözle bakılarak onların olumsuz yönde etkilemesidir. Hemen hemen bütün dünyada bilinir. Her toplum, bu kötü enerjiye karşı kendi inanışına göre tedbir almıştır. Türkler de bu tedbiri mavi boncuklarla alırlar. Altay Şamanizm’i (Göktanrı) İnancından kalma bir gelenektir. Doğru bir mavi boncukta en dışta koyu mavi renkten başlayıp, içe doğru gittikçe küçülen ve açılan mavi tonlarda halkalar ve en içte de gözü andıran siyah bir daire bulunur. Neden mavi (gök,gö) olduğuna gelince, Tanrının veya onun mekânının rengi olduğu içindir. Eski Türkler, manevi gücün sembolü olan kutsal mavi rengi, günlük işlerinde pek kullanmazlardı. Kendileri için önemli olan zamanlarda, yerlerde, nesnelerde tanrısal yardım için kullanırlardı. En çok ta dini merkezlerin kubbelerinde ve iç süslemelerinde, bayrak ve sembollerde kullanılmıştır. Mavi boncukta da kötü göz (siyah nokta), tanrının değişik mavi renkleri ile hapsedilir.
Sonuçta mavi boncuk; Bugün hangi inançtan geldiği unutulmuş olsa bile Türklerin yaşadığı her yerde hala çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu boncuğun; insanları, hayvanları ve nesneleri, kötü ruhlardan koruduğuna inanılır.”
ULU AĞAÇLARA BEZ BAĞLAMAK (ÇALAMA NEDİR)
Gök Tanrı İnancından (Altay Şamanizm’i) kalma bir gelenektir. Ağaçlara bez ve çaput bağlama uygulamasıdır. Yapılan eyleme ÇALAMA/CALAMA denir. Uluğ Kayın inancıyla bağlantılıdır. Çalama, Türk halk inancında kutsal sayılan bir nesneye veya varlığa çaput bağlama anlamına gelir. Ağaçlara bez ve çaput bağlama uygulamasıdır. Uluğ Kayın inancıyla bağlantılıdır. Kurbanlık koçlara kurdele bağlanması da yine bu anlayışla alakalıdır. En tipik dualardan biri; “Ey ulu ağaç, sen tabiattaki her şeyin anası kutsal Hayat Ağacına çok benziyorsun. Onun gibi senin de dalların gökyüzüne doğru uzanıyor. Biliyorum, herkesin yaşam hikâyesi Hayat Ağacındadır. Ben bir yuva kurup çoluk çocuğa karışmak istiyorum artık, bu dileğimi lütfen dalların aracılığıyla Gök Tanrı’ya ulaştır. Benim evlenip bir yuva kurduğumu, çoluk çocuğa karıştığımı gösteren hikâye de Hayat Ağacındaki yerini alsın
GELİN KOÇU GELENEĞİ NEDİR?
Asırlardır süren gelin koçu geleneği kapsamında nişanlı damat adayının evinin önünde veya götürüldüğü çiçekçide süslenen kurbanlık koçun alnına, altın bilezik veya cumhuriyet altını takılıyor. Kurbanlık koç, bayramdan önce da ya bayramda gelin adayının evine götürülüp teslim ediliyor. Bu gelenek Anadolu’nun birçok yerinde halen uygulanmaktadır.
CENAZE ÜZERİNE NEDEN BIÇAK-MAKAS KOYARIZ?
Dinler tarihi uzmanı Mircea Eliade'ya göre; Hiç bir din yerinde bitmiş değildir ve hiç bir din bütünüyle yeni değildir. Bir sonraki din, bir önceki dinin anılarını muhafaza eder. Günümüzde yaptığımız pek çok ritüel eski Orta Asya Şaman inançları ve mitolojileri ile bağlantılıdır. Şaman mitolojilerinde yer altına inen ruh, Erlik Han ile karşılaşır. Erlik Han onu sorguya çeker. Fakat ölen insanın yanında kılıç, makas ve bıçak gibi "Demirden" yapılmış bir alet olmalıdır. Çünkü Erlik Han sadece Demirden ve Demirci Şamanlardan korkar. Türk geleneklerinde yeni doğum yapmış kadınların yanına ya da yastığının altına da demirden yapılmış bir alet konur ki, AL KARISI, KİŞTEY CADISI, KÖRMÖSLER gibi yer altına ait olan kötü ruhlar onu rahatsız etmesin. Çünkü eski Türk mitolojisinde Al Karısı, Erlik Han vb varlıklar ancak Demirden ve Demirci Şamanlardan korkar. İşte bu yüzden biz Türkler ölülerimizin üzerine demirden bir alet koyarız. Ayrıca Ölülerin ruhunun geri dönmesinden korkulduğu için de demirden nesneler, etrafa konur. Bu cesedin ruhu için de geçerlidir. Dinler değişebilir, fakat Ritüeller yeni dine adapte edilerek devam eder..