Gönül ve ruh dünyamızı aydınlatan büyüklerimizi unutmamak adına O zatların, miladi, hicri doğum ve ölüm tarihlerine göre; yıldönümleri geldiğinde hayatlarına dair kısa bilgileri derleyerek her Cumartesi bu köşede yazmaktayım. Bu hafta ki gönül dünyamızı aydınlatan mümtaz şahsiyetlerden bazıları:
Türk Edebiyatında Kahramanmaraş’ın sembolleşen isimlerinden “Yedi Güzel Adam”dan biriydi. "Kudüs Şairi" olarak da biliniyor, içinde hissettiği yürek sızını "Yüreğimin yarısı Mekke'dir, geri kalanı da Medine'dir. Üstünde bir tül gibi Kudüs vardır" ifadeleriyle kaleme döktü. Nuri Pakdil 1934 senesinde Kahramanmaraş’ta doğdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. 1954 de henüz lisedeyken “Hamle” isimli dergisini yayınlamaya başladı. 1969 da Edebiyat Dergisi’ni, 1972 de Edebiyat Dergisi Yayınları’nı kurdu ve 18’i kendi imzasını taşıyan toplam 45 kitap yayımlandı. Necip Fazıl Saygı Ödülü’nün ilkini aldı. “Muhafazakâr değilim, devrimciyim!” ifadelerini kullanarak, sağcı veya solcu olmadığını, “İslamcı” olduğunu açıkladı. "Biat", "Batı Notları", "Bir Yazarın Notları", "Anneler ve Kudüsler", "Klas Duruş", "Edebiyat Kulesi", "Bağlanma", "Sükut Suretinde"nin de aralarında olduğu 18 kitap çıkardı. Edebiyat çevrelerinin büyük saygı duyduğu Nuri Pakdil, "Klas Duruş" için gençlere, "Paraya pula metelik vermemek, adil olmak, insanlarla sıcak ilişki kurmak, çok kitap okumak, bir yabancı dil öğrenmek, geziler yapıp, notlar tutmak ve İstanbul'u tanımaya çalışmak" tavsiyelerinde bulunmuştu. 18 Ekim 2019 da hakka yürüdü. Velhasıl klas duruşuyla Türk edebiyatından bir Nuri Pakdil geldi geçti. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan vefatında "Edebiyatımızın en değerli şahsiyetlerinden biri olan, Kudüs Şairi Sayın Nuri Pakdil Beyefendi'ye Allah'tan rahmet, sevenlerine başsağlığı diliyorum. Mekânı cennet olsun." Diye Mesaj yayınladı. Rahmetle anıyoruz.
Gerçek adı Mehmed b. Süleyman. 1480 de Kerbelâ'da doğdu. Şiirde 'Fuzûlî' mahlasını, kimsenin beğenmeyeceğini düşündüğünden kullandığını söyler ama “fuzuli” sözcüğü 'işe yaramayan', 'gereksiz' gibi anlamına geldiği gibi 'erdem' anlamına da gelir. Bedensel zevklerden ziyade tasavvufî bir aşk, Ehl-i Beyt'e duyulan özlem, ayrılık acısı şiirlerinin konusunu teşkil etmiştir. Bir şiirinde, “Dehr bir bâzârdır her kim metâın arz eder / Ehl-i dünya sîm ü zer ehl-i hüner fazl u kemal” Dünya herkesin varını yoğunu sergileyeceği bir pazar yeridir. Bu zeminde hüner ehli, yani bilgili zâtlar faziletlerini ve marifetlerini, dünya düşkünleri ise altın ve gümüş gibi varlıklarını sergilerler, der. Kanûnî Sultan Süleyman Bağdat’ı fethettiğnde “Geldi burc-ı evliyâya pâdişâh-ı nâmdâr” tarih mısraını da ihtiva eden meşhur kasidesini takdim etmiştir. Türk-İslâm âleminde onun adı sadece büyük bir şairi değil aynı zamanda velîlik mertebesine yükselmiş bir Hak âşığı olarak da bilinir. “Aşk imiş her ne var âlemde / İlm bir kıyl u kâl imiş ancak” der. Peygamberimize karşı derin sevgisini “su kasidesi” ile taçlandırmıştır. Türkçe, Farsça ve Arapça eser veren Fuzûlî’nin manzum ve mensur on beş kadar eseri vardır. 11 Temmuz 1556 da Büyük Türk şairi Fuzûlî, Kerbela şehrinde, 76 yaşında, vebâ hastalığından vefat eder. Vefatının 463. Sene-i devriyesinde rahmetle anıyoruz..
İstanbul Boğazı’nı koruyan dört manevi kişiden birisi olduğuna inanılır. Adı Yahya, mahlası Beşiktaşî'dir. 900 (m.1494) yılında Trabzon'da doğmuştur. Kanuni Sultan Süleyman ile süt kardeşlerdir. Müslüman olsun olmasın dergâhının kapısı herkese açıktı. 15 dil bildiği rivayet olunur. Kanuni Sultan Süleyman, Yahya Efendi'yi makamına asla çağırmaz, bizzat kendisi gider, sohbetine katılırdı. 75 yaşında, 1570 yılında vefat ettiğinde cenaze namazını Şeyhülislâm Ebusuud Efendi kıldırmıştı. Türbesini 1571’de Mimar Sinan inşa etti. İçinde, Yahya Efendi ile birlikte, Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Raziye Sultan, 2.Abdülhamit’in kızı Hatice Sultan ve oğlu şehzade Bedrettin de metfundur. Şeyh Yahya Efendi’nin külliye niteliğindeki dergâhı Beşiktaş'ta Yıldız Parkı'nın yanında, Boğaz'a nazır bir konumdadır. Ahmet Hamdi Tanpınar mekânı şöyle tasvir eder: "İlahi mağfiret Yahya Efendi Dergâhı'nda adeta güzel bir insan yüzü takınır. Ölüm burada, hemen iki-üç basamak merdiven ve bir-iki setle çıkılıveren bu bahçede hayatla o kadar kardeştir ki, bir nevi erme yolu yahut aşk bahçesi sanılabilir." Denizcilerin piri olarak bilinen Şeyh Yahya Efendi’nin türbesini, Osmanlı Donanması'nın selamlama atışı yapmadan ve huzurunda dua etmeden sefere çıkmadığı, günümüzde de denizcilerin boğazdan geçerken selam durdukları biliniyor. Vefatının 499. Sene-i devriyesinde rahmetle anıyoruz.
.