Gönül ve ruh dünyamızı aydınlatan büyüklerimizi unutmamak adına O zatların, miladi ya da hicri vefat yıldönümleri geldiğinde, hayatlarına dair kısa bilgileri derleyerek her Cumartesi bu köşede yazmaktayım. Bu hafta ki gönül dünyamızı aydınlatan mümtaz şahsiyetlerden bazıları:
İLHAN AYVERDİ
(d. 24 Ekim 1926 – ö. 6 Kasım 2009)
Türk Dil Bilimci, 24 Ekim 1926’da Manisa Akhisar’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirince, Galatasaray Lisesi gibi okullarda ve Çapa Eğitim Enstitüsü’nde edebiyat öğretmenliği yaptı. Öğrencilerine Türkçe sevgisi yanında millî ve mânevî değerleri aşılamaya çalıştı. Üniversitede talebe iken Kenan Rifâî’nin talebelerinden Mehmet Örtenoğlu ile tanışması, hayatında bir dönüm noktası teşkil etti ve Onun tasavvuf sohbetlerini yıllarca dinleme imkânı buldu, Örtenoğlu vasıtasıyla Samiha Ayverdi ile de tanıştı. Kenan Rifâî’yi 1949 yılında tanıdı ve talebeleri arasına girdi. 1959’da Mimar Ekrem Hakkı Ayverdi ile evlenince kendisini bir kültür dünyası içinde buldu. Samiha ve Ekrem Hakkı Ayverdi kardeşlerin cemiyet ve kültür çalışmalarına katıldı.
1971’de Kubbealtı Cemiyeti’nin kurulmasında ve ardından faaliyetlerinde başkan sıfatıyla aktif rol oynadı. İlhan Ayverdi 1971’de, yeni bir Türkçe sözlük hazırlanmasının ihtiyaç haline geldiği düşüncesiyle Nihad Sâmi Banarlı ve Faruk Kadri Timurtaş ile birlikte teşebbüse geçti. Otuz üç yıl emek verdiği, Türkçenin bugüne kadar yapılmış en büyük lügati olan, üç cilt "Misalli Büyük Türkçe Sözlük-Kubbealtı Lügati" 2005 de yayınladı. 2007 de “Türkçe Sözlük ” ve 2009 da “Okul Sözlüğü” nü Türk Dil ve Kültür Hayatına kazandırmıştır. Samiha Ayverdi onun için; "Allah'ın iç ve dış güzelliği beraber vermiş olduğu ihlâs abidesi İlhan.", "Ezelden ebede izzetlenmiş, Ağabeyimin yar-ı vefadarı, hayatım boyunca beni hoşnut eden İlhan Ayverdi’den Allah' da iki cihanda hoşnut olur inşallah."diye dua etmiştir. Türkçeye adanmış bir ömür 83 yaşında 6 Kasım 2019 da İstanbul’da tamamlandı. Vefatının 10. Yılında rahmetle anıyoruz.
ŞAİR BÂKÎ
(d. 1526 - ö. 1600)
1526 da İstanbul’da doğdu Asıl adı Mahmud Abdülbâkî’dir. Yaşarken "Sultanü'ş Şuârâ" (şairler sultanı) unvanını almış şairlerden. 1955'te Nahçıvan seferinden dönen Kanuni Sultan Süleyman'a sunduğu kasideyle saray çevrelerine girmeyi başardı. 2. Selim döneminde Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa'nın korumasına girdi. 3. Murad döneminde de yerini koruyarak Süleymaniye Müderrisi oldu. Medine ve Mekke kadılık yaptı. 1584'te İstanbul Kadısı oldu.
Neşeli, hoş sohbet nüktedan kişilikliği vardı. Şiirlerinde tasavvufi değil, dünyevi aşka önem verdi. Mersiye, methiye ve fahriyelerinde içten ve abartısız bir anlatım dili kullandı. İstanbul Türkçesinin divan şiiri ile esaslı birlikteliği onun sayesinde olmuştu. 4508 beyitlik meşhur divanında; 27 kaside, 619 gazel yer alır. Son aldığı vazife 1591'de Rumeli Kazaskerliği idi. Şeyhülislam olmak çok istiyordu ama bu görevi elde edemeden 1600 yılında vefat etti. Onu en çok da aşağıdaki şu beyti ile tanıyoruz. Vefatının 419. Yılında rahmetle anıyoruz.
Avâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal
Bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş.
SULTAN VELED
(d. 24 Nisan 1226 – ö. 11 Kasım 1312)
Hz. Mevlana’nın büyük oğludur. 1226 yılında Lârende'de (Karaman) doğdu. Onun yetişmesinde ve düşüncelerenin şekillenmesinde babasının büyük bir etkisi vardır. Mevlevilik ilk defa Sultan Veled döneminde bir tarikat olarak müesseseleşmiştir. Bilindiği üzere, Mevlevî dergâhları, Anadolu Türklüğünün yetiştirilmesinde bir okul gibi önemli rol oynamıştır. Sultan Veled, az da olsa, gerçek manada Türkçe gazel yazan ilk şairdir. Manzum eserlerinin toplam beyit sayısı 30.000'e ulaşır.
Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin oğlu olması, Mevlevi tarikatını kurması, yazılı eserler vermesi dışında, Türk Müziği tarihinin bilinen belki de en eski eser sayılan, Devr-i kebir usulunde Acem Peşrev’in sahibidir. Mevlevi mukabelelerinde ve Ayin-i Şeriflerde okunması gelenek haline gelen Niyaz İlahisi: “Şem’-i ruhuna cismimi pervâne düşürdüm/ Evrâk-ı dili âteş-i sûzâne düşürdüm/ Bir katre iken kendimi ummâne düşürdüm/Hayfâ yolumu vâdi-i hicrâne düşürdüm/Takrîr edemem derd-i derûnum elemim var/Mevlâ’yı seversen beni söyletme gamım var… “ Sultan Veled’e ait olduğu bilinir. 11 Kasım 1312 de seksen dokuz yaşında Hakka yürümüştür. Vefatının 707. Yılında rahmetle anıyoruz.