Gönül ve ruh dünyamızı aydınlatan şahsiyetlerimizi unutmamak adına O zatların, miladi ya da hicri vefat yıldönümleri geldiğinde, hayatlarına dair kısa bilgileri derleyerek her Cumartesi bu köşede yazmaktayım. Bu hafta ki gönül dünyamızı aydınlatan mümtaz şahsiyetlerden bazıları:
PROF. DR. TURAN YAZGAN
Türk dünyasının büyük fikir ve dava adamı. 20 Ocak 1938’de, Eğridir’de doğdu. Ailesinin soyu Eğridir’i yurt tutan Türkmenlere dayanır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne bitirerek; İmar ve İskân bakanlığında “İktisadi Araştırmacı” ve “Bölge Plancısı” unvanlarıyla çalıştı. 1979 yılında İktisat Fakültesi Profesörü oldu. 1980 yılında kurduğu Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nın Genel Başkanlığını yürüttü. Burada Gaspıralı İsmâil Bey’in idealine bağlı kalarak “dilde, fikirde, işte birliği” oluşturmak için Türkiye Türkçesi öğretmek amacıyla kurslar açtırdı.
Yurt içinde ve yurt dışında birçok kongreye, sempozyum ve seminere katılan Turan Yazgan, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 2008 yılında Üstün Hizmet ödülü verildi. Türk dünyası devletleri ve üniversitelerinden birçok akademik ödüller aldı. Gittiği yerlerde, “yeni yüzyılın Gaspıralı’sı ve çağımızın Dede Korkut’u” unvanı ile anıldı. Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Türk Dünyası Tarih Dergisi, Bilim ve Toplum Dergisi, Sosyal Siyaset Dergisi, adlı yayınların yanında Türk mûsikisi klasikleri gibi kitaplar neşretti. Türkiye Diyanet Vakfınca yayınlanan “Sosyal Güvenlik Açısından Zekat” “Türk Dünyasında Dün Bugün Yarın”, “İktisatçılar için Sosyal Güvenlik ders Notları” eserlerinden bazıları. Türk dünyası ve Türk irfanına adanmış bir ömür 22 Kasım 2012 de İstanbul’da son buldu. Rahmetle anıyoruz.
AHMET REMZİ DEDE
Son Osmanlı Mevlevi Şeyhi. 1872 yılında Kayseri’de doğdu. 1892 de İstanbul'a gelerek memuriyete başlamış ve Yenikapı Mevlevîhânesi şeyhi Mehmed Celâleddin Dede'ye intisab etmiştir. Kastamonu Mevlevihane şeyhliği sırasında Mevlevi tarikatı içindeki yetkinliği sebebiyle Halep Mevlevîhânesinde vuku bulan bazı olayları tahkikat için Halep'e gönderilmiş. Bu yolculuğu esnasında Antep, Urfa, Kilis, Maraş, Halep'ten sonra, Hama, Humus, Şam, Trablus, Lazkiye ve Kudüs Mevlevîhânelerinde de bir dizi tahkikatta bulunmuştur. A.Remzi Dede’nin Konya Asitanesi’ne sunduğu raporlar içinde ihtimaldir ki 1910 yılında Maraş Mevlevihanesi’ne dair raporları da mevcuttur. Araştırmacılarımız, arşiv belgelerinden bu raporlara ulaşırlar ise, şehrimizin kültürel tarihine katkı sağlayacaklarını düşünüyoruz.
1914 de Halep Mevlevîhânesi'ne şeyh olarak tayin edildi. I. Dünya Savaşı yıllarında, Filistin cephesine giden gönüllü Mevlevi Taburu'na Serhalka-i Sınıf-ı Mümtaz olarak katılmıştır. Savaş sırasında tekkenin camisini ve semahanesini Osmanlı Ordusu'nun erzak ve mühimmat deposu olarak kullanmasına izin vermiştir. Üsküdar Mevlevihanesi şeyhliği döneminde 1925'te tekkelerin kapatılmasıyla birlikte, Üsküdar Selim Ağa Kütüphanesi tayin edilmiş. Türk edebiyat tarihçilerinin önemli isimlerinden olan Saadettin Nüzhet Ergun; "Bu gün Ahmed Remzi Türkçe'yi en iyi bilenlerimizdendir." Der. Divan edebiyatının nazım şekillerinin hemen hemen hepsinde manzumeler yazan Remzi Dede'nin "Farsça şiirlerinin de bir divan teşkil edecek şekilde çok olduğunu" belirtir. Arif Nihat Asya; "O benim manevî hocamdır" ifadesini kullanmıştır. Dünya malı olarak oturacak bir ev bile edinmemiştir."Örnek bir Mevlevî'dir. 20 Kasım 1944 tarihinde Kayseri’de vefat etmiştir. Rahmetle anıyoruz.
Asıl adı Seyit Ali’dir. 1889 yılında Balıkesir’in Çamlık köyünde doğdu. 1909 yılında Osmanlı Ordusuna yazılarak askerliğine başladı. Balkan muharebelerine katıldı. Savaş bittikten sonra terhisi verilemedi ve topçu eri olarak Çanakkale Cephesi'ne gönderildi. 18 Mart 1915'te Müttefik donanması Çanakkale Boğazı'nı geçmek için saldırıya geçti. Seyit Onbaşı, Rumeli Mecidiye Tabyası'nda görevliydi. Düşman gemilerinden yapılan atışlarla Tabyadaki tüm toplar kullanılamaz hale gelmiş, sadece onun görevli olduğu top sağlam kalmıştı. Ancak, topun ağır mermisini topa kaldıran vinç sistemi parçalanmış, batarya komutanları hayli perişan bir vaziyette ne yapacaklarını düşünüp dururlar iken;
Seyit Ali, 215 kilo ağırlığındaki top mermilerini sırtlayarak top kundağına yerleştirir. Topu besmeleyle ateşlendiğinde mermi İngiliz zırhlısı Ocean'a isabet etti ve ağır yara aldı. Kısa bir süre sonra ise alabora olup battı gitti. Seyit Ali bu olaydan sonra komutanı tarafından onbaşı rütbesine çıkartıldı. Savaşından sonra Seyit Ali Onbaşı’dan top mermisi sırtında fotoğrafı çekilmesi istenir. Bu defa ne kadar zorlansa da top mermisini kaldıramaz. Orada “Yine savaş çıksın, yine kaldırırım” sözünü eder. Bundan sonra ancak fotoğrafı tahta bir mermiyle çekilir. Köyünde, Aralık 1939 da veremden hayatını kaybeder. Rahmetle anıyoruz.