Son günlerde havalar ne kadar değişken değil mi? Sabah soğuk, öğlen terletiyor, akşamüstü yağmur başlıyor... Tam hastalık havası derler ya, hakikaten öyle. Nasıl havalardaki değişim bizi hasta ediyorsa, son günlerde yaşadığımız belirsizlik ve değişimlerde ruhumuzu hasta ediyor!
KAFALARIMIZ KARIŞIK, ENDİŞE KOL GEZİYOR.
İnsanoğlu bilinmezlikten hiç hazetmiyor. Olaylar kontrolümüz dışına çıktığında olumsuz duygular da gün yüzüne çıkıyor.Virüs tehditi, işlerimizi ve sevdiklerimizi kaybetme tehditi, ekonomik kaygılar ve önümüzde uzanan belirsizlik bizi geleceğe umutla bakmaktan alıkoyuyor,yaşama hevesimizi azaltıyor.
İNSAN GELECEĞİ, YAŞAYACAĞI HAYATI KESTİREBİLMEK VE TASARLAYABİLMEK İSTİYOR.
Belirsizliği ortadan kaldırmak, belirsizi belirli kılmak en temel yaşamsal motivasyonlarımızdan birisi. Bunu yapamadığımızda geleceğe umutla bakmakta ve akıp giden hayatın içine karışmakta zorlanıyoruz. Her an tetikteyiz.Bir covit-19 yorgunluğu var üzerimizde.
HA BİTTİ, HA BİTECEK DERKEN, MUTASYONA UĞRAMIŞ VİRÜS KAVRAMI GİRDİ HAYATIMIZA.
Bitti, bitecek dediğimiz sürecin sonunda bir nevi umutların boşa çıkması, hepimizde yoğun bir keyifsizlik ve endişeye sebep oldu. Uzadıkça uzayan bir zorlanma hali hemen hemen hepimizde bir hayal kırıklığı da meydana getirdi. Evet eskisi kadar evlerimize kapanmıyoruz, işlerimize gidiyoruz, dışarıya çıkıyoruz ama yaşama şevkimiz kırık. Daha önce düşünmek zorunda olmadığımız şeyleri düşünüyoruz, çok sıradan olan bir şeyi yapmak için bile sonucunda ne olacağı endişesi taşıyoruz. Yeni bir dünyaya merhaba diyoruz aslında. Peki tutunabilecek miyiz bu yeni dünyaya?
ÇANTADA KEKLİK SAYDIĞIMIZ PEK ÇOK ŞEYİ KAYBETTİK!
Şimdi geriye yaslanıp yaşadıklarımıza yeni bir anlam vermek zorundayız. Bizi zorlayan durumlar kendimizi yeniden keşfetmemizi ve bizim için neyin önemli olduğunu gözden geçirmemizi sağlar. Istırap ve bozgun bize öğretir. Felaketleri nasıl özümsediğimiz, onlardan hangi dersleri çıkardığımız ve onları nasıl aşacağımız bizi insan olarak büyütecek seçimlerle olur. Geçiş ve dönüşümler olmadan insan hayatı durgunlaşır. Ama değişimler öyle tatlı tatlı da gerçekleşmez hemen, kafa karışıklığı ve kaos hayatlarımızı hallaç pamuğu gibi atar. Sanki bir daha sükun bulamayacak gibi tedirgin oluruz. Bir tekinsizlik, bir emniyetsizlik hissi dünyayı bize yurt olmaktan çıkarır.
Peki, ne yapacağız? Ne yapmalıyız?
RADİKAL BİR KABULLENİŞ
Bir krizin içinden geçen kişi eski hayatının sarsıldığını ve eski yapılardan kurtulması gerektiğini kabullenmek zorundadır. Değiştiremeyeceğimiz şeyleri kabul etmek. Acıyı ve yası kabullenmek, geleceği kontrol edemeyeceğimizi kabullenmek. Bunlar sanılanın aksine bir güç yitimi değil, bir yanılsamayı terk etmeyi öğrenerek bir mevzi kazanmaktır. Metanet, zorlukların bizi her an her yerde bulabileceği ihtimaline rağmen yola ve yolculuğa devam etmektir. Hayatlarımız üzerinde mutlak bir kontrolümüz olmadığını bihakkın biliyoruz artık hepimiz diyor Kemal Sayar.
Zamana çok şey sığdırma hırsından ve mutlaka bir şeyleri bitirme takıntısından kurtulmak, belki bize güzel bir başlangıç sağlayabilir. Gelecek korkusunun bugünden çalmasına izin verdiğimiz her seferinde, hayatlarımızın ve ağzımızın tadı tuzu kaçıyor. O halde esnek olmayı, yeni günün getirdiği icaplara göre davranmayı, zuhurata tabi olmayı öğrenmeliyiz diye de devam ediyor.
Geleceğin yasını tutmak istemiyorsan, geçen günle beraber ak.
Bu da geçer!
Harcamadan ve harcanmadan vaktinizin bereketi bol olsun.
Sevgilerimle.