“Acizler için imkânsız, korkaklar için müthiş görünen şeyler kahramanlar için idealdir." (M.Kemal Atatürk)
Mustafa Kemal Paşa, Birinci Dünya Savaşı sırasında Alman Generali Liman Von Sanders’in İstanbul’a çağrılmasının ardından, yani Mondros Mütarekesinin imzalandığı gün(30 Ekim 1918) Yıldırım Orduları Grup komutanlığına tayin edildi. Mustafa Kemal Paşa, ordudaki Alman etkisinin mümkün olduğunca azaltılmasını istiyordu. Osmanlı Genelkurmayı, Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasının ardından Mustafa Kemal Paşaya gönderdiği telgrafta, ordunun Suriye’nin kuzeyine çekilmesi durumunda savunma vaziyeti alıp alamayacağını, bu sayede mütareke şartlarının değiştirilmesinin ve hafifletilmesinin mümkün olup olmadığını sormuş; mütareke şartları tebliğ olununcaya kadar uygun bir şekilde oyalanmasını istemişti. Mustafa Kemal Paşa, maiyetindeki komutanlara gönderdiği emirde, mütareke hükümlerinin uygulanmasının bizim için daha ağır bir duruma gelmemesini sağlamak üzere gerekli tedbirlerin alınmasını isterken, Toros Tünellerinin Osmanlı Devleti için stratejik açıdan çok büyük öneme sahip olduğunu hatırlatarak elde tutulması gerektiğini ve terhis işlerinin geçiştirilmesi veya geciktirilmesini tavsiye ediyordu. 1917 yılında başlayan Filistin geri çekilmesi 1918 yılı Ekim sonlarına kadar devam etti. Bu sayede birçok Mehmetçiği gelecekte ki Anadolu savunması için kurtarmış oldu.
Yıldım Orduları Gurup Komutanı Mustafa Kemal Paşa
Yıldırım Ordular Gurup Komutanlığı’na atanan Mirliva Mustafa Kemal Paşa, Filistin harekâtını icra eden bu son ordu kalıntılarını bir araya topladıktan sonra Toros Dağlarının kuzeyine çekilmeyi başarmıştı. İşte Mustafa Kemal Paşa’nın kuzeye çekmeyi başardığı bu kuvvetler, bir yıl sonra başlayacak olan Türk İstiklal Savaşı’nın Güney Cephesi’ndeki çekirdek kadrosunu oluşturacak olan birlikler idi. Bu bildiride, kısaca Yıldırım Ordular Gurubu’nun kuruluşu ve amacı, faaliyetleri anlatıldıktan sonra,Mondros Mütarekesinin imzalanması ve Mustafa Kemal Paşa’nın Yıldırım Ordular Gurup Komutanlığı’na getirilmesi ve mütareke karşısındaki tutum ve davranışları izah edilmektedir.
Doğan Avcıoğlu, “ Milli Kurtuluş Tarihi” adlı kitabında 3. cildinde, “Güney Direnişini Mustafa Kemal Örgütler” başlığı altında Urfa, Antep ve Maraş’ta ki direnişin örgütlenmesinde Atatürk’ün çok önemli katkıları olduğunu belgeleriyle anlatmıştır.
Atatürk’ün başkanlığında toplanan Sivas Kongresi’nde Güneydoğu’nun kurtarılması için gereken tedbirler alınmıştır. Sivas Kongresi’nde alınan karar doğrultusunda Maraş ve Antep bölgesinde ki direnişçilere şu direktifler verilmiştir.
Bölgeden Türkler göç etmeyecektir.
2.Arazi ve emlak ancak Türklere satılacaktır. Yabancılara, Hıristiyanlar toprak satışı yasaktır
3.Milli amaçlar bakımından herkes maddi ve manevi bakımdan yardıma hazır olacaktır.
4.Alışveriş Türkler arasında yapılacak, Türk olmayanlara karşı boykot uygulanacaktır.
5.Jandarma ve polis olacaklar Türklerden seçilecektir.
6.Direniş liderlerinin güvenle çalışması sağlanacak, Milli direnişe karşı çıkanlar etkisizleştirilecektir.
7.Kolordu bölgelerinden seçilerek gönderilecek subay ve astsubaylar müfrezelerin komutanlıklarında kullanılacaktır.
8.Bölgede milli ordu kurulacaktır. Bu iş Müslümanlık çerçevesinde yapılmalı, millet camilerde birleştirilmelidir, cami ya da mescidi olan her köy ve mahalle bir piyade takımı sayılmalı, takımın yönetimini, imam müezzin, köy hocasına ya da bu adı takınan gönüllülere verilmelidir. Her bucak merkezi bir bölük, her ilçe ve il merkezi bir tabur oluşturacaktır. Askerlik şubeleri başkanları tabur, Askerlik şubelerinde ki subaylar bölük komutanı olarak atanacaklardır.
Sivas Kongresi’nden sonra Güney Anadolu Kuvayı Milliye teşkilatı Atatürk’ün emir ve direktifleriyle düzenlenmeye başlanmış, bu doğrultuda Atatürk’ün öncelikle Kuvayı- Milliye teşkilatlarının başına subaylar göndermiştir. Örneğin, Kılıç Ali (Üsteğmen Asaf), Yörük Selim (Yüzbaşı Salim), Kozanoğlu Doğan (Binbaşı Doğan), Aydınoğlu Tufan (Yüzbaşı Osman Nuri), Polat Paşa (Yüzbaşı Kamil), Tekelioğlu Sinan (Yüzbaşı Ratıp), adıyla Güney cephesine yollamıştır. Bu çalışmalar hakkında Nutuk’ta “ Maraş ve Antep’e Kılıç Ali Bey’i ve Kilikya mıntıkasına da Topçu Binbaşı Kemal ve Yüzbaşı Osman Tufan Beyleri göndererek ciddi teşkilat ve teşabbüsata(teşebbüse)geçtik” demektedir.
Görüldüğü gibi Atatürk, Güney Cephesi’nde Kuvayı Milliye’nin organize edilmesi ve milli ordunun kurulması konusunda hiçbir engelin tanınmamasını çok sert bir şekilde emretmiştir. Bu doğrultuda bölgede ki mücadeleyi organize etmek, halka mücadelesinde yardımcı olmak üzere küçük rütbeli, fakat yetenekli subaylar bölgeye gönderilmiştir. İşte bunlar halkı teşkilatlandırarak yerel önderlerle birlikte Fransızlara karşı mücadele yürütmüşlerdir. Atatürk, 1919- 1921 yılları arasında Adana, Urfa, Antep ve Maraş’ta ki direniş önderleriyle sürekli yazışarak, bölgede ki gelişmelerden anında haberdar olmuş ve bu doğrultuda direniş önderlerine gerekli talimatları vermiştir. Dahası Atatürk, ilk fırsatta bizzat bölgeye giderek yapılması gerekenleri bölgenin ileri gelenleriyle konuşmuştur.
Sonuç: Fransızlarla Yapılan Savaşlar ve Çatışmalar.
Kurtuluş Savaşı’nın “antiemperyalist” bir mücadele olduğunun en açık kanıtlarından biri 1919-1921 yılları arasında Güney Anadolu’da Fransızlarla yapılan “kanlı” savaşlardır. I. Dünya Savaşı da İngilizlerle anlaşan Fransızlar, Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında Güney Anadolu’da kelimenin tam anlamıyla “kıyım” ve “katliama” dayanan bir işgal stratejisi izlemişlerdir. Özellikle Urfa, Antep ve Maraş’ta Türk halkına uygulanan” kıyım”. Dünya tarihinin en acı olaylarından biridir. İşgalci Fransızlar, sadece kendileri Güney Anadolu’yu yakıp yıkmakla kalmamışlar, bir de Ermenilerden kurdukları ”gönüllü alaylarla “ Türklere adeta kan kusturmuşlardır.
Güney Cephesi'nde Kuvay-ı Milliye'nin kurulmasından sonra Fransızlara ve Ermenilere karşı şu savaşlar yapıldı.
a. Maraş Savunması: 20 Ocak 1920 - l2 Şubat 1920.
b. Adana Savunması: 21 Ocak 1920- 20 Ekim 1921.
c. Urfa Savunması: 09 Şubat 1920- 11 Nisan 1920.
d. Antep Savunması: 01 Nisan 1920- 08 Şubat 1921.
Bu dört cephede Türk kuvvetlerinin yıldırıcı ve yıpratıcı bir gerilla(çete) savaşı başlatması üzerine Fransızlar, Türk topraklarında tutunamayacaklarını anlamışlardı, Güney cephesinde Mustafa Kemal Paşa’nın emri ile kurulan Çukurova Cephesi, bölgeye gönderilen subaylar tarafından güçlendirilerek Kuvay-ı Milliye güçleri düzenli bir ordu gibi Fransızlarla göğüs göğse çarpışmıştır.Nitekim Kurtuluş Savaşı’nda ki ilk kurşun da Fransızlara sıkılmıştır. 19 Aralık 1918 tarihinde Dörtyolun’un Karakese köyüne saldıran Fransız birliğine 15 kayıp verdirilmiştir. Anadolu’da işgallere karşı ilk “silahlı örgütü” kuran kişi de Dörtyollu Kara Hasan’dır. Kara Hasan ve çetesi Fransızlarla defalarca karşı karşıya gelmiştir. 1919-1921 yılları arasında Güney Anadolu ve civarında gerçekleşen Türk- Fransız savaşlarında taraflar 10.000’den fazla kayıp vermişlerdir.
Birinci resim Elbistan Mükremin Halil lisesi ile eski askerlik şubesinin olduğu alandır.
İkinci resim(1929 Yılı Türkiye Cumhuriyeti devletinin Elbistanlı askerleri sağdan ikinci İsmail (Özyurt),sağ başta Nizamların Mamet ağa(Mehmet Narin) Bu resim torunu Haluk Özyurt tarafından temin edilmiştir.