Maddi Alemden Manevi Aleme Geçiştir.
Maddi alemin yorucu ve yıpratıcı ortamından uzaklaşmak ve Hac görevini ifa etmek için 15 Ekim- 15 Kasım 2011 de eşimle kutsal belde Mekke ve Medine ye gitmiştim. Allah gitmeyenlere de nasip etsin.
Hac insanın boyut değiştirmesidir. Siz buna 3.4.5.6.7…..boyut diyebilirsiniz. Hacca gidince; yaşadığınız maddi alemin geçiçi, boş ve anlamsız olduğunu hissedersiniz. Bu sizi titretir ve kendinize getirir.
Anlat diyenlere şunu tavsiye ediyorum: Hac anlatılmaz yaşanır. Kısa da olsa Hac: maddi alemden manevi aleme yolculuktur, geçiştir.
Hac: ihrama girmek, umre yapmak ve Beytullah ta tavaf etmektir. Hele ARAFAT yok mu, tam mahşerin provasıdır. Orada eridiğinizi hissedersiniz. Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed de zaten hadisi-şerifte “Hac arafattır” diyor. Hocaların deyimi ile: “Hac yeniden doğmaktır.”
Hac: Hz. Adem ile Havva nın uzun süren ayrılıktan sonra yeniden buluşmasıdır.
Hac: Hz. İbrahim, Hz. İsmail, Hz. Hacer in sınavıdır. Hz. İbrahimin Allaha verdiği sözü tutmasıdır. Hac: Arafatta vakfeye durmaktır. Müzdelifedir, Minadır, Şeytan taşlamadır, Kurbandır, Zemzem dir, Safa ile Merve arasında koşmaktır.
Hz. İbrahim, Hz.İsmail ile Beytullahı yaptıktan sonra; Allahın “ya İbrahim insanları artık hacca çağır” dediği yerdir. Hz. İbrahimin de “ben sesimi duyuramam” dediği yerdir. “Allahın sen çağır duyurmak bize aittir.” dediği yerdir. Dünya Müslümanlarının da bu davete akın akın icabet ettiği yerdir.
Mağrip ten maşrıktan binbir güçlükle gelen fakirlere ve Çin, Kamboçya, Vietnam, Rusya gibi kominist ülkelerden gelenlerin imanına hayran kalırsınız. Rengi, dili, konumu ayrı da olsa Allahın huzurunda aynı safta yer alırsınız. Orada kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur.
Beytullah Allahın evidir. Orası dünyanın merkezidir. Herkesin kıblesi aynıdır. Hacılar Allahın misafirleridir. Bütün duaların kabul edildiği yerdir.
Hac: insanların zengin, fakir, siyah, beyaz diye ayrılmadığı herkesin eşit olduğu tek yerdir.
Hac da zihninizin dinlendiğini, ruhunuzun doyduğunu hissedersiniz. Kimse sizi zorlamaz. Bir su gibi kendiliğinden akar gidersiniz.
Mekkede Hac görevini yaptıktan sonra Medineye gidilir. Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammedin mübarek kabrinin (Ravza-i Mutahhara) önünde tağzimle eğilirsiniz. Onun sizi kucakladığını hissedersiniz ve duygu dolarsınız.
İzdihamdan yer bulabilirseniz eğer onun: “mimberim ve evim (kabrim) arası cennet bahçelerinden bir bahçedir” diye adlandırdığı mescidindeki yeşil halının üstünde namaz kılmak için can atarsınız. Orda huzur bulursunuz. Sakin ve dingin bir ortam sizi sarar sarmalar.
Hac da yeni arkadaşlar, dostlar edinirsiniz. Eski dostluklarınız pekişir. Maddi paylaşımın olmadığı bu manevi iklimde dost ortamı sizi mutlu etmeye yeter.
Dönüş zamanı yaklaşınca sıkıntı basmaya başlar. Maddi alemi hatırlamaya başlarsınız ve sizi sıkmaya başlar. O zaman dersiniz ki; hep burada kalsam. Ama orda kalmanıza izin vermezler. Ayrılmak zor gelir.
Dönüş sıkıntısı yaşayan herkesten şu sözü duyarsınız: “tekrar geleceğim, Yarabbi bize tekrar nasip et, gelmek isteyen herkese de nasip et.” Amin….