Çocukluğumuzda köyde, tosunlar büyüyüp öküz olmaya yüz tutunca testisleri kırılır; yani bir tür hadım edilirdi. Hayvancağızların “sapıklık” yaptıkları için falan değil tabî.. “Hayvani duygularla”, karşı cinslerine olan ilgilerini kırmak ve asıl işleri olan çift sürme işine yoğunlaşmalarını sağlamak için.
Ama sapık olsalar bile sonuçta onlar adı üstünde hayvan!
Ya son günlerde, “hadım” ve “idam” tartışmalarının muhatapları; aramızda dolaşan, “insan” denilen, insan suretindeki yaratıkları; “sözde insanlar” ı ne yapacağız?
***
Ülkemizde yaşanan ve bizleri insanlığımızdan utandıran bazı olaylar üzerine “İdam geri gelsin” başlığında bir yazıyı yaklaşık bir yıl önce yazmıştım.
Aradan geçen süre içerisinde yaşanan vahşetlerin sayısı giderek arttı.
Tırmanıyor..
Değişen sadece caniler ve kurbanları.
İnsanın aklına “Bu adamın yaptığını ancak idam temizler” türünden düşünceler getiren dehşet verici olayların yaşanmasına, değişen zaman ve buna bağlı olarak ışık hızıyla gelişen teknoloji de önemli ölçüde yardımcı oluyor. Sapıkların, katillerin işini kolaylaştırıyor.
Teknolojinin nimetlerinden nasıl ki herkes faydalanıyorsa, sapıklar ve katiller de faydalanıyor. Üstelik teknoloji; sapıkların avlarına giden yolda onlara kılavuzluk yapıyor..
Bunun en önemli kanıtı internette yapılan bir deneyle sabitlendi.
Geçtiğimiz günlerde Barış Çiçek isminde bir araştırmacı yazar, deneme amaçlı olarak bir sohbet sitesine girdi ve kendisini “begüm10” adıyla 10 yaşında bir çocuk olarak tanıttı.
Kendisini çocuk olarak tanıtmasına rağmen(!!) 30 dakikada tam 42 adet cinsel içrekli mesaj aldı.
Buyurun!!
Buyurun, geldiğimiz noktaya bir bakın.
***
Sapık ve katillerin kurbanlarını yakalayacağı sahaların giderek genişlemesine karşın, cezaların tam tersi istikamette, sözde “Avrupa’ya uyum süreci” de bahane edilerek hafifletilmesi sosyal yaşantıda sarsıntılara, travmalara yol açıyor.
Suç işleyenlere yakıştırılan pedofili, sapık, ruh hastası gibi isimler onların hiçbir şekilde toplumda tarvmalara yol açmalarına, ocaklar söndürmelerine ve iğrenç emellerine ulaşmalarına kılıf olamaz.
Bir kişinin hastalığının cezasını bir başkası çekemez.
***
Kayseri’de yaşanan hadise üzerine idam ve hadım tartışmaları yeniden Türkiye’nin gündemine oturdu.
Düşünüldüğü şekli ile hadımın çözüm olabileceğine inanmıyorum.
Yani öngörülen cezanın uygulanma şekli hiçbir şekilde “caydırıcılık” taşımamaktadır. Düşünülen ceza “geçici hadımlık” tır. Oysa kıyılan canların, geçilen ırzların, kirletilen namusların hiçbir şekilde geçiciliği yoktur. O yüzden, eğer bir hadım cezası düşünülecekse bu kesinlikle kalıcı olmalıdır.
Vicdanların rahatlatılması açısından bu oldukça önemlidir.
Gerçi zinayı kanunlarla meşrulaştırıp hadımı getirmek ne kadar tutarlı davranıştır o ayrı mesele tabi!?
***
Diğer yandan idam tartışması da sürüyor.
Toplumun düzene girmesi, herkesin aynaya bakması ve silkinip insan olduğunu anlaması açısından idamın geri getirilmesi önemlidir.
Düşünün, üç çocuk sadece ve sadece çocuksu masum duygularla, üstelik bir geleneğimizin parçası olarak, üstelik dînî bir bayram günü bir kapıyı çalıyorlar. O kapının arkasında bir katilin, bir şerefsizin, bir alçağın kendilerini beklediğinden habersiz.
Ve o yaratığın onlara yaptıklarını hepimiz insanlığımızdan utanarak tam iki yıl sonra öğrendik.
Tam onun travmasını atlatacaktık ki bu kez İstanbul’da birisi yaşlı olmak üzere iki cani kadının küçücük bir çocuğu öldürdükten sonra parçalara ayırıp, mahallenin farklı yerlerindeki çöplere atarken yakalanmasına tanıklık ettik.
Şimdi bu yazıyı okuyan herkes kendini o çocukların anne/babasının yerine koysun ve bir kez daha düşünmelidir.
(İdamın geri gelmesine “karşı” olanlar da dahil..)
İDAM GERİ GELSİN Mİ, GELMESİN Mİ??
***
Sevgiyle kalın.