Zor günlerden geçiyoruz. Son iki ayı dikkatli bir şekilde yeniden gözden geçirirsek meseleyi daha iyi kavramak mümkün olur.
14 temmuz darbe girişimi öncesine gidelim. O günkü önceliklerimizi bir sıralayalım. Bugünkü önceliklerimizle hiç ilgisinin olmadığı ayan beyan ortaya çıkar.
O günden bu güne çok şey yazıldı ve yazılmaya devam ediyor. Tarih yazıcılar neler yazacak. Bugün ulu orta yalan yanlış konuşanlar ve yazanların mahcup olmamak için iki kez düşünmesi gerekir.
Doğrular bulandırılarak , yanlışlar ise makyajlanarak servis ediliyor. At izi , it izi karışık. Kir ve nur aynı olukta servis edilmeye çalışılıyor.
Kişisel kavgalar ,kıskançlıklar ,yalanlar ,dolanlar vs. .Bu süreçte bizi yanıltmasın. Bilerek yada bilmeyerek yaptığımız yanlışlar cehennemde odunumuz olabilir .Aman dikkat.
14 temmuz’da yan yana secdede olduğumuz din kardeş(!) görünümlü hainlerden geldi bu ihanet.
Bu virüsü gavurlar 40 yıl öyle bir besledi ve semirtti ki, Rabbimizin yardımı gelmese idi ölümden ölüm beğeniyor olacaktık bugün.
Bu ihanetin mimarlarının işi de zor. Kesin gözü ile baktıkları zafer(!) , milletin duruşu karşısında hezimetle sonuçlandı. Arada kalanlar, kandırılanlar, durumdan vazife çıkartmak isteyenler, zekası çok aklı kıt olanlar.. vesselam oldukça fazla sayıda arasatta insan var bugün. Şaşkınlar ve ne yapacaklarını da bilemiyorlar.
Nasıl ayıklanacak. Kuruyu yakan yaşlar ve yaşları yakan kurular sarmaş dolaş.
Kriptolara gün doğdu . Bu kaotik süreç en çok onların işine yarıyor maalesef.
Bu gerçeklerin ışığında hareket etmek üzerimize farz. İnsanların alınlarında ihaneti yazmasa da gönül erlerimiz kalp gözleri ile hainlerin alınlarındaki gizli şifreli yazıyı okuyabilir diye düşünüyorum.
FETÖ VİRÜSÜ
Bu virüsün çok dirençli hale getirildiğine inanıyor ve bizim de aynı dirençle dimdik karşısında durmamız gerekir diye düşünüyorum.
Mesleki tecrübelerimden virüsleri biraz tanırım. Münafıkça ve kalleşçe saldırırlar.
İnsanın zayıf ve zaaflı zamanlarını kollarlar. Tam bitti başardım derken bir bakarsın umulmadık bir yerinden insanı günlerce hatta aylarca yatağa düşürecek kadar zayıf düşürebilirler.
Aynı şey sosyolojik olarak toplumlar içinde geçerlidir. Birlik ve bütünlük devam ederse ,ortak değerler etrafında kenetlenme olur . Araya fitne ,fesat,cürüm ,fücur sıfatlı yaratıklar girmez ise bu toplumu top ,tüfek, bomba ,füze ne ile gelinirse gelinsin yıkamazlar. Nitekim de öyle oldu.
15 temmuz bize bunu gösterdi. Tüm dünya tut yemiş bülbüle dönerek günlerce ağzını bıçak açmadan bekledi durdu.
Daha çok bekler. Beklemeye devam etsinler. Biz çoktan üsküdar’ı geçtik.
İHRAÇ KRİTERLERİNE UYULUYOR MU?
Çok önemli ve dikkat gerektiren bir soru. Amme hizmeti gören bizlerde eteğimizdeki taşları yerinde ve zamanında dökmeli ve devletimize yardımcı olmalıyız.
Bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesi ve vakıf gureba hastanesinde yıllarca beraber çalıştığım Doç . Dr Betül Güveli hanım hala görevine iade edilmemiş ve pasaportlarına da el konulmuş. Yine İstanbul üniversitesinde bir süre rektör yardımcılığı görevini başarı ile yapan Prof Nurkan Yağız hocamızda ihraç edilmiş. Aramızda fetocular cirit atarken benzer mağduriyetleri yaşayan mağdurlar mevcut.
Amacım sayı artırmaktan çok bu kararların ne kadar doğru olduğuna kendi penceremden bakmak.
Kamuoyu da benzer haberlerle çalkalandığına göre Rabbim devletimizi idare edenlere yardım etsin. İhbar ve jurnal sistemine yeni düzenlemeler getirilerek muhbirlerin de sorgulanması sorunu kısmen çözebilir kanaatindeyim . Bizlere düşen görev devletimize ön yargısız arı duru ve doğru bir şekilde yardımcı olmak. Bugünlük de bu kadar.
Kalın sağlıcakla.
TEBRİK: Kurban bayramımız alem-i islama ve insanlığa huzur getirsin. AMİN.