“Her sabah; ‘Allah’ım bu gün de benim karşıma, karınlarını doyurmaya vesile olabileceğim yoksullar çıkar’ diyerek evimden çıkıyorum; mesaime başlıyorum.”
Bu sözler Kahramanmaraş Belediye Başkanı Sayın Mustafa Poyraz’a ait.
***
Bayramın ikinci günü akşam saatlerinde özel aracıyla akraba ziyaretine giden Mustafa Poyraz ailesinin gözleri önünde alçak bir saldırıya uğradı.
“Alçak” olarak değerlendiriyorum çünkü; Mustafa Poyraz gibi kendini şehrine ve halkına adamış bir adama yapılan saldırı alçakçadır, kalleşçedir, haincedir!
Dahası, böylesi bir saldırıyı en son hak edecek kişidir Poyraz!
***
Saldırının “ayrıntılar”ı konusunda kamuoyu ile bilgi paylaşımında bulunulmadı. Saldırgan’ın amacı Poyraz’ı öldürmek miydi, yoksa yaralamak mı? Ateş etti vuramadı mı, yoksa vurmak istemedi mi?
Bir adım daha ötesine geçecek olursak; bir “azmettirici” var da vatandaştan gizleniyor mu?
Bütün bunları bilmiyoruz. Duyduklarımız “dedikodu”dan ibaret. Saldırganın ifadesinden sonra bu konulara ilişkin ne Ak Parti teşkilatından, ne de diğer yetkili kurumlar tarafından bir açıklama yapılmadı.
Ama önemli olan Sayın Poyraz’ın bu saldırıdan yaralı ve en önemlisi sağ olarak kurtulmasıdır.
Geçmiş olsun Sayın Başkan. Allah sizi sevenlerinize ve bu şehre bağışladı.
***
Sayın Poyraz’ın yaralı olarak kurtulmasında garibin, gurebânın, öksüzlerin, yetimlerin, bakıma muhtaç kimsesizlerin duaları etkili olmuştur.
Hayır abartmıyorum. Elinizi vicdanınıza koyun (tabi vicdanı olanlar!!) Poyraz’ın icraatlarını yakından bir inceleyin, sonra bana hak vereceksiniz.
Kaldı ki Sayın Poraz’ın “manevi” yönü çok güçlüdür.
***
Saldırı olduktan sonraki yazılıp çizilenler bir bakın. Hakkında en ağır yazıları yazanlar, O’ndan hiç hazzetmeyenler bile ne kadar üzüldüklerini ifade etme gereğini duydular. Bu, insan olarak böyle olması gerekirdi ve oldu.
Korkarım o’nu anlamayanlar “o” başkanlıktan gittikten sonra, belediyenin “ne oldum delileri”nin, “küçük dağları ben yarattımcılar”ın, “siyasetçi müsveddeleri”nin eline geçmesinden sonra daha iyi anlayacaklar.
Zira o bu şehre mührünü vurmuş bir insan.
Bir halk adamı..
Elbette yanlışları var. Olacak!..
Yeri gelmişken bir örnek vermek gerekirse: “Ramazan Eğlenceleri” adı altında yapılan etkinliklerin hiç gereği yoktu!
Var mıydı?
(…)
Geçelim…
Hiçbir kimse herkesi memnun edecek diye bir şey yok. Kimisi ideolojik olarak, kimisi siyasi olarak, kimisi kişisel olarak, kimisi üç kuruşluk çıkar uğruna, kimisi sırf başkalarına yalakalık olsun diye Sayın Poyraz’dan hoşlanmayabilir.
Bu yaşamın doğasında olan bir şey. O yüzden yadırgamamak gerek.
Ama yaptıklarını da görmemek, Sayın Poyraz koltuğa oturduktan sonraki Kahramanmaraş’ta yaşana değişiklikleri fark etmemek en hafif ifadeyle olsa olsa körlük/nankörlük olur.
Şimdi burada tek tek yazacak değilim elbette.
1980’den öncesini yaşım itibarı ile bilmem. “80” sonrası ise bu şehirde belediye başkanlığı yapanların hepsi muhafazakar insanlar. Hatta Anap’ı “merkez sağ” olarak nitelersek, Hacı Ali Özal’dan sonra hep “İslami çizgi”ye yakın partilerin adayları yüksek oy oranlarıyla seçilerek başkanlık yaptılar.
Ali Sezal, kısa bir süreliğine Veysi Kaynak, Hanefi Mahçiçek ve Mustafa Poyraz…
Yapılan hizmetlere ve icraatlara bakın, kıyaslayın.
İsteseydi başkaları(!!) gibi kendi döneminde yapılan en azından bir parka kendi ismini verebilirdi!
Ama o basitliği yapmadı.
Şu an görevde olan milletvekilleri dahil Ak Partili siyasetçileri değerlendirecek olursak en “düzgün”, en “dürüst”, en “delikanlı”, en “adam gibi adam” isimlerden biridir Poyraz.
Kulaktan duyma, sokak ağızlarının uydurması dedikodulara dayanarak yolsuzlukla bile suçlandı.
Ama n’oldu?
Geçen yıl belediyeyi didik didik eden müfettişler en ufak bir yolsuzluk bulamadığı gibi üstüne bir de teşekkür ederek ayrıldılar şehirden!
Gerçi o kadar yapılan parktan, dikilen onca ağaçtan sonra ancak Kahramanmaraş gibi sığ siyasetin yapıldığı bir şehirde “yeşil düşmanı” ilan edilebilirdi bir adam!
***
Daha önce dedikleri gibi belki bu yazıdan sonra yine bazıları “Sen de mi belediyeden makarna aldın, odun kömür aldın, ramazan paketi aldın?” diyecekler!
Desinler…
Umurumda bile değil. “Muhtaç” olsam tabiî ki alırım.
Ama Allah’ıma çok şükür kendi geçimimi, çocuklarımın rızkını kazanacak kadar sağlığım yerinde ve bir işim var.
Dahası Sayın Poyraz’la kişisel hiçbir yakınlığım yok.
Hiçbir siyasetçi ile yok. O yüzden yazılarımı yazarken sade bir vatandaş olarak fikirlerimi özgürce belirtmeye gayret ediyorum.
Bunu yaparken de halkın duygularına tercüman olmaya çalışıyorum.
Sevgi ve muhabbetle kalın.