Az da olsa Kuzey Ülkelerinde de görülen hamaset, Afrika, Ortadoğu, Biz de ve Orta Asya ülkelerin de yoğun karşılık bulmaktadır.
Söylevci kitlelerin coşkusuyla, adeta kendinden geçmekte, bir nevi hipnotize olan kalabalıkları yaşadığı gerçek alemden alarak bir başka dünyaya doğru alıp götürmektedir.
Tabiri caizse; kitlelerin ayakları yere değmeksizin uçurulmaktadır.
Ekonomide ki arz-talep ilişkisi gibi bir şey bu da. Bi taraf da, bugününden, geleceğinden umutsuz kitlelerin kendi gerçeklerinden kaçması adına,
"haydi beni uçuuur ! " diye ısrarlı talepleri, hemen alıcısını da bulmakta, doğrusu bu iş çok da prim yapmaktadır.
Hatta Türkiye de bunun popüler adı bile oluşmuş " ver mehteri ver !" mi ne diyorlar buna...
Neyse, biz uçmadan, kimseyi de uçurmadan, ayaklarımızı yere sağlam basarak, neyiz ? ner de ve nasılızlarımızı birlikte düşünmeye çalışalım.
Düşünce dedim de; insan olan düşünür, çevreye, doğaya şöyle bir bakar, araştırır, sorar, sorgular, analiz yapar, hayata dair neler varsa kayğısız ve kayıtsız kalamaz kalmamalıdır da değil mi ? hem kendisi hem ötekisi, hem ülkesi ve de insanlık için
Gelin şimdi 200 küsür Dünya devletlerinin, bir yıl içerisinde ürettiği mal ve hizmetlerden oluşan Dünya Gayri Safi Yurt İçi Hasılası (GSYH) içerisinde, Türkiye'nin durumuna şöyle göz ucuyla birlikte bir bakalım.
İMF' nin 2021 Nisan ayın da yayınlanan 'Dünya Ekonomisi Raporu' ve bu rapora istinaden ekonomist Egilmez'ce hazırlanan grafik temel verilerimizi oluşturacaktır.
Bir ekonominin, dünya ekonomisi içinde ki payı o ülkenin GSYH' sının, dünya toplam GSYH' sı içinde ki payını hesaplamaktan geçer.
2020 yılı Dünya da üretilen toplam mal ve hizmet cari fiyatlarla yaklaşık 84 Trilyon Dolar civarındadır. Bu üretimin 54 Trilyonunu yani % 63.26' sını 7 ülke ülke üretmektedir. Bunlar sırayla;
- ABD 21 Trilyon Dolar (%25)
- ÇİN 15 Trilyon Dolar (%17.85)
- JAPONYA 5 Trilyon Dolar (% 6)
- ALMANYA 3.8 Trilyon Dolar (% 4.5)
- HİNDİSTAN 2.9 Trilyon Dolar (%3.45)
- İNGİLTERE 2.74 Trilyon Dolar (%3.26)
- FRANSA 2.7 Trilyon Dolar (%3.20).
Grafikte ki mavi çizgiden de anlaşılacağı üzere, Türkiye'miz yaklaşık 714 Milyarlık üretimiyle Dünya 2020 yılı GSYH' n da % 0.85 oranında bir paya sahiptir. Bir başka tabirle "Bizi Çok Kıskanan ! " Almanya'nın % 18.89' u kadar bir pay bu...
Daha da açık anlatımla, 1980 yılında sahip olduğumuz % 0.86 payın bile gerisinde. Bu demektir ki, aradan 40 yıl geçmesine rağmen Türkiye Dünya üretim gücün de bir arpa boyu bile yol alamamıştır
Konuyu bizim de dahil olduğumuz Gelişmekte olan ülkeler grubu (GOÜ) çerçevesinde de bakacak olursak; grafikte ki kırmızı çizgiden de anlaşılacağı üzere, durumumuz daha da vahim görünmektedir.
1980 yılın da Türkiye GOÜ grubu GSYH' nda ki payı % 3.55 iken, 1993 yılında %5.31 ile en yüksek orana ulaşmış, 1994-2001 krizleriyle ivme tekrar aşağılara dönmüş 2005 yılında da 1993 yılının % 16 eksiğiyle 4.46' lara ancak gelebimiştir.
2020 yılın da ise malesef 1980 yılın da ulaştığımız %3.55' in %38 eksiği ile % 2.21 seviyesine inmiştir.
Türkiye'miz ekonomik güç olarak gerek Dünya gerekse de Gelişmekte olan ülkeler grubun da 40 yıl öncesi Türkiye'sinin çok çok gerisin de kalmıştır.
Son yıllarda ki siyasi gerginlikler, ülke birliğini tehdit eden kutuplaşmaların, bir kaç milyon "tuzu kuru" hariç, milletimizin ekseriyetini boğazından yakalayan; yaşama sevincini kaybettiren, aş, iş, geçim derdinin başlıca sebebi Türkiye'nin Dünya ölçeğin de ekonomikman büyüyemesi, Dünya pastasında ki dilimini büyütememe sorunudur.
Diyeceksiniz ki, "büyüdük yâ !?" diğer ülkelerin küçülmediğini Dünya ekonomisine katkılarını her yıl artırırken, bizim hala 1980 yıllarının bile gerisinde olduğumuzu yukarı da birlikte görmedik mi ?
Türkiye bu zincirlerden nasıl kurtulur derseniz? Sloganlaştırmayacağınıza söz verirseniz. Size;
- Demokrasi ve Adalet,
- Yönetim de Liyâkat,
Türkiye'nin olmazsa olmazıdır derim ben...