“Batmanın çağıla karıştığı” bir dönemde yaşıyoruz. Bu dönemde cüceler dev, devlerde cüce oldu.
“Kim kime?”
“Dum duma” bir koşuşturmaca devam edip gidiyor. Bir gün önce karşısında ceket iliklediklerimize bir gün sonra hadi oradan deyip yolumuza devam ediyoruz.
Nasıl bir dünya?
Hepimiz şaşırıp kalıyoruz bu işe.
**
Hani bazen aklıma geliyor.
Hayata “sil baştan başlasam” kaç insana etrafımda olmasına izin verirdim?
Bu soruya cevap bulmakta da zorlanmıyor değilim. Çünkü etrafımda hiç işe yaramaz dediklerimin de kimi güzellikleri karşısında öfkemi yeniyor, oturuyorum yerime.
Zira her insanda farklı bir güzellik var.
Yani demem odur ki; hatasız dost arayan yalnız kalır…
Hayata sil baştan yeniden başlasak bile, yeni dostlar edinmeye kalkışsak buna ömrümüz yetmeyecek.
En iyisi bal eski petekten yenir sözünü kendimize şiar edinip eski dostları kırmamaya, küstürmemeye gayret etmemiz gerekiyor.
**
Son yıllarda ikbal makamlarına gelenler yola çıktıklarını, yolda bulduklarına değiştirir oldular. Oysa tarih tekerrürden ibaret değil mi? Bu olaya dair binlerce örnek tarih kitaplarında yer almışken tarihten ders almak yerine hepimiz aynı yanlışlıkları yapar dururuz böyle?
Hiç bunu sorguladık mı?
Neden yol arkadaşlarımızı yolda bulduklarımıza tercih ettik? Üzerinde düşündük mü?
Bir süre sonra o ikbal makamlarından düştüğümüzde batan gemiyi ilk önce farelerin terk ettiği gibi o yolda bulduklarımız etrafımızdan birer ikişer kaybolurken, eski dostlarımızdan bize bir çay ikram etmediğine şahit olmayacağımızı mı sanırsınız?
**
Yazı başlığına dönecek olursak; her işin başı insanı sevmekten geçiyor. Yetimi, fakiri, fukarayı, komşuyu ve dostlarımızı ihmal etmeyelim.