Bu ne böyle?
Herkes birbiriyle kavgalı bir koşturmaca içindedir. Bir insan kendi kendisiyle kavgalı, yaşadıkları ile konuştukları arasında da korkunç tezatlıklar var ise başkalarına ahkam keseceğine önce kendini düzeltmeye çalışması doğru olmaz mı?
Etrafıma bakıyorum. Erkek- hanımıyla, kardeşler birbirleriyle, komşu- komşusuyla adeta rakip durumdadırlar. Sanki hiç ortak noktaları yok gibi.
Bu ne böyle?
Günlük rekabet, çekiştirme, gıybet ve iftira ile iç içe geçirilen yaşama siz yaşamak mı diyorsunuz?
Bu kepazelik, rezillik değil de nedir?
Bir insan kendisi ile barışık değil ise çevre ile nasıl uyum içinde yaşayabilir?
Her hangi bir yerde karşılaştığımız tanıdık biri ile ayaküstü sohbet etmeye çalışırken, daha ilk sözünüzde muhalefet etme ile karşılaştığınızda, hevesiniz kursağınızda kalıyor, sevinç ya da üzüntünüzü paylaşamıyorsanız bu nasıl sohbet?
**
Son birkaç aydır karşılaştığım insanlara;
- Nasılsınız? Diye sormayı bıraktım.
Aldığım hiçbir cevapta; çok şükür sözünü duyamaz oldum. İnsanların yüzleri gülmez oldu. Olumsuzluk, negatif duygular başını almış gidiyor.
Ne oldu bize böyle?
Biz eskiden küçücük ikramlarla, bir samimi selam ile mutlu olur, etrafımızı mutlu etmeye çalışırdık.
Şimdi günlük hayatımızda yaptığımız bu yanlış yaşam şekli bize mutluluk mu yoksa sürekli acı mı veriyor? Bunu hiç düşündük mü? Aslında biz kendi ellerimizle hayatımızı cehenneme çevirdiğimizin farkında mıyız?
Oysa yaptığımız iş ne olursa olsun, işimizi sevsek ve en iyi yapmaya gayret etsek.
Sabahları işyerimize geldiğimizde arkadaşlarımıza samimi içten bir şekilde selam versek, aile efradını sorsak ne iyi olur değil mi?
Bu sabah evden çıktığımda kendi kendime şunu söyledim.
Karşılaştığım her insana selam vereceğim.
Asansöre bindiğimde aynı binada oturduğum alt komşum da bindi. Binerken merhaba demek bir yana, yüzü turşu satıyor.
“Merhaba” dedim ve sordum.
“Hayırdır komşu bir sorun mu var?” Bön bön yüzüme baktı. Kayıtsız bir ifade ile “yoo” dedi. Israrlı bir şekilde sorumu tekrarladım ve şunu söyledim.
“Asansöre bindiğinde bir selam vermedin, yüzün asık ve mutsuzsun. Ben derdine çare olmaya ve sizi rahatlatmaya çalıştım”
Bunun üzerine “özür dilerim komşu, burada kimse birbirine selam vermiyor ki” dedi.
Bende “ o zaman bunu biz başlatalım” dedim.
**
Aracımı otoparka bıraktım. Trabzon caddesinde yürüyorum. Karşımdan gelen ve göz göze geldiğim herkese ya başımla ya da sesli olarak selam verdim.
Kimileri tebessüm etti. Kimileri de “ya bu adam deli mi ne?” diye aklından geçirdiğini düşündüm. Olsun. Bu gün kimsenin günümü zehir etmesine izin vermeyeceğim. Bu benim elimde.
Hadi dostlar.
Bu yazıyı dikkate alıp okuyan arkadaşlar;
“etrafımızdakilerin günümüzü zehir etmelerine izin vermeyelim!”
Bu bizim elimizde.
Bizler “başkaları için” değil de, “kendimiz için” yaşamaya çalışırsak, hem biz mutlu oluruz hem de çevremiz mutlu olur…
Bilmem anlatabildim mi?