Daha ne olabilir diye düşünürken, daha da kötüsünü yaptılar ve binlerce insanı toplayıp rengarenk bayramlık kıyafetler eşliğinde “Nevroz piroz be” eğlencesi yaptılar; Kürtleri tüm dünyaya “acısını sahiplenmeyen, başına ne gelse-getirilse hemen unutan, vur patlasın çal oynasın celladına aşık bir halk” olarak göstermek için!
Halbuki “Gerçek Kürtler”; asrın depremlerini ve hemen şiddetli selleri art arda yaşamışken, ortada on binlerce cenaze varken, yine on binlerce insan halâ enkaz altındayken, binlercesi engelli kalmışken, milyonlarca insan sevdiklerini ve evini kaybetmişken, yine milyonlarca insan anılarını ve sevdiklerini enkaza kurban verip başka şehirlere göç etmişken, tüm dünya gözü yaşlı yardıma koşarken, bu ülkenin ve evlatlarının yıllarca unutamayacağı travmalar hafızalara kazınmışken: BU YIL NEWROZ PİROZ NA BE(Nevroz kutlu olmuyor) denmesini bekliyordu…
Zira böylesi bir acının üstüne daha başka bir tavır olmazdı, yakışmazdı, ayıp olurdu… Ki oldu da! Tüm dünyaya Kürtleri bundan daha kötü anlatamazlardı, anlattılar!
Halbuki o gün için bir karar alsaydı ve rengarenk elbiselerle eğlenmek yerine karalar bağlayıp kayıplarımızı ve acılarımızı yad edelim deseydi HDP, nazarımızda saygıyı hak ederdi…
Hadi HDP diyemedi peki Kürtler nasıl böyle vicdansız ve merhametsiz oldu da daha kırkı başında felaketlerin üstüne ateş yakıp halay çekebildi? Nasıl?
Çok ama çok utandım; ailesini-yakınlarını-kolunu-bacağını-evini-yurdunu kaybedenlere, insanlığa ve dünyaya karşı! Evet ilk kez bölge insanı olarak fazlasıyla utandım!
Siyaseti değil de şiddeti savunanlar ve Kürtler için fayda değil de zarar üretenler yine yapmıştı yapacağını “Gerçek Kürtleri” yok saymak adına…
Kürtlere Mehmet Uzun’u, Yaşar Kemal’i, İdris-i Bitlis-i’yi, Aziz Sancar’ı ve daha nice değerli duruşunu unutturmaya çalışıp “asimile eden HDP” aldığı son seçim kararı ile yine afilli bir gol attı KÜRTLERİN kalesine!
Evet Kürtlere dair bir asimilasyon politikası varsa bunun mimarı PKK ve şehir-siyaset yapılanması HDP’dir…
Benim gibi pek çok insanın şimdiye kadar “bir umut” diyerek sabrettiği HDP’nin derdinin ne KÜRTLERİN menfaati ne de siyaset yapmak olmadığı aleni bir şekilde bir kez daha tüm dünyaya ilan edildi.
Kürtçe bir atasözü var; “giyaye xawşe tâlî”(kendi bahçesinin otu acı gelir) üzerinden gitmek istiyorum bugün çünkü geçtiğimiz günlerde insani ve mesleki duruşuna saygı duyduğum Mehmet Akif Ersoy bir paragrafla yıllardır yazıp zikrettiğimiz tüm cümleleri özetledi… Şöyle diyordu Ersoy; “Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı ülkelerde görev yaptım ve gördüğüm tablo hep şu oldu, Kürtler için varım diyen coğrafyadaki tüm siyasi aktörler sürekli bir o yana bir bu yana dağılarak Kürt Halkını hep mağdur etti…”
Dedim ya bahçesinin otu acı gelirmiş insana bu sebepten yıllardır dediklerimiz bir kesime acı-kötü gelse de dışarıdakiler de artık isyan etti “Kürtleri bir o yana bir bu yana savuran” sözde Kürt siyasi partilerinden…
Şimdiye kadar AK Parti tepkisiyle var oldu HDP bunu bilmeyen yok.
Şimdi 14 Mayıs’ta Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararı alan HDP, Kılıçdaroğlu kazanırsa ne mi olacak? Hemen söyleyeyim; yine devlet karşıtı bir duruş sergileyecek, yine hükümeti hedef alacak, yine Kürtleri mağdur ve asimile edecek çünkü HDP’nin kuruluş misyonu bu; taş at, suyu bulandır, kaç… Hedefi hiçbir zaman Kürtler ve güçlü siyaset yapmak olmayan HDP, 6’lı masa iktidarında da kendini köyden kovdurmak için elinden geleni yapacak ve elbette haklı olarak kovulacak, peşinde sürüklediği Kürtlerle birlikte…
Aldığım kulis bilgilerine göre “taş atıp kaçma” siyaseti güden HDP’nin mevcut CHP’li belediyelere aktardığı kadrolardan yana büyük şikayeti olan başkanlar artık bıkma noktasına gelse de şimdilik susuyor peki ya 14 Mayıs sonrası da susacaklar mı?
Özetle Kürtler “çapulcu bir asimilasyon politikasını” asla kabul etmeyecek…