Birkaç gün önce arabamdaki bir arızayı yaptırmak için sanayiye uğramıştım. Oto tamircimin ısmarladığı çayı yudumlarken ortalığı birden insanları rahatsız eden ve kulakları tırmalayan bir ses kapladı. Bir vatandaş reno marka arabasının üstüne bir hoparlör, çenesine ise bir telsiz mikrofon bağlamış avazı çıktığı kadar bağırarak satmaya çalıştığı ürünün tanıtımını yapmaya çalışıyordu.
Hem rahatsız oldum hem ne sattığını anlamak için kulak kabartım. Anladığım kadarıyla “Keçiboynuzu balı/pekmezi” satıyordu. Usta satıcı, sattığı keçiboynuzu balının; “Karaciğer yağlanmasına, damar tıkanıklıklarına, akciğer rahatsızlıklarına, halsizliğe, dermansızlığa, şekere ve kolesterole, kalp yetmezliğine, mide ağrılarına, kısırlığa ve aklımda tutamadığım bilinen ne kadar hastalık varsa tamamına şifa ” olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Kısacası keçiboynuzu balı için her derde deva demek istiyordu.
Yanına gittim; “doğru mu duyduklarım” dedim. “Doğru abi” dedi. “Yani satmaya çalıştığın bu keçiboynuzu balı her derde deva öylem mi” dedim. “Aynen öyle abi” dedi. “Baktım adam hoş sohbet, bizim arabanın ise işinin biteceği yok” bari sohbeti koyulaştıralım diyerek adama iyice sokuldum.
“Bu keçiboynuzu balının bu kadar hastalığa iyi geldiğini, her derde deva olduğunu kimden öğrendin gardaş” dedim. “Amma soru sordun arkadaş, hâkim misin, savcı mı? Al bir paket, önce bir siftah yaptır bize, sonra ne sorarsan sor” deyince ister istemez ver bakalım bir kutu diyerek beklediği siftahı yaptırmış oldum.
Siftahı yapan satıcının birden bire dili çözülüverdi. Keçiboynuzunun her derde deva olduğunu Sayın Başbakanımız Tayyip Erdoğan’dan öğrendim gardaş” dedi. “Nasıl yani” dedim. Basbayağı dedi. “Sayın Başbakanımız Tayyip Erdoğan önce Ergenekon diye bir örgüt yarattı, bu örgüt sayesinde muhaliflerinden birer birer kurtuldu. Yanındakilerden de kurtulmak isteyince ‘paralel devlet’ diye bir kavram geliştirdi ve bu sayede kurtulmak istediği yakınlarından birer birer kurtuldu. Kısacası, “Ergenekon ve paralel yapının” her derde deva olduğunu görünce ben de keçiboynuzu balını icat ettim. En az onlar kadar etkili” diyerek manalı manalı gözümün içine baktı. Ne diyelim hayırlı olur inşallah!
BAYRAĞIMIZDA POLİSİMİZDE OLACAK
Hükümetteki herkesin tüm zamanlarını ‘paralel devlet’te’ cadı avı ile geçirmelerini fırsat bilen fareler belli ki fırsat bu fırsattır diyerek ‘çuval kesmeye’ kalkışıyorlar. Bir yandan yol kesip askerlerimizi kaçırırken diğer yandan Özerk ve Özgür Kürdistan’ı inşaya çalışıyorlar. Birileri Anadolu petrollerinden pay istiyor birileri devlete kafa tutarak yapmaya çalıştığı karakolu yıkmaya çalışıyorlar. Birileri kaçırdıkları askerleri öldürmekle tehdit ederken bir başkası; “Elbette bölgesel yönetimlerimizin öz güvenlik güçleri yani kendi polisimizde olacak kendi bayrağımızda” demekten çekinmemektedir.
El insaf yani, devletin her kademesinde görev yapan saygın kişilikleri yanındaki marabayı azarlar gibi azarlayacaksın, iş devleti yıkmaya çalışan farelere gelince gıkın çıkmayacak. Yapılanları görmeyeceksin, duymayacaksın. Oh ne ala bir uygulama, ne ala bir düzen!
Düşünen beyinler halinden memnun olmasa da olur. Yeter ki keçiboynuzu balı satan vatandaşlar halinden memnun olsunlar. Önemli olan onlar. Sayısal üstünlük onlarda olduğu müddetçe nasıl olsa bu devran böyle devam eder. Üstelik keçiboynuzu balı satan vatandaşlarımız kendisine yol/yöntem öğreten Sayın Başbakanlarına her zaman her yerde sahip bile çıkarlar.
Önemli olan her derde deva olan keçiboynuzu balı, gerisi vallahi yalan!