Abdurrahim Karakoç’un ( 1932, Elbistan - 7 Haziran 2012, Ankara) “Mihriban” şiiri önemli bir aşk şiiridir. Karakoç, sevdiği kişinin adını kendinde saklı tutmuş ona “Mihriban” adını vererek şiirler yazmıştır. Mihban bir simgedir. Şiir Musa Eroğlu tarafından beslenmiş ve dillerden düşmeyen bir türkü haline gelmiştir.
Karakoç; arı, duru, gösterişten uzak bir insandı. Düşündüklerini, çekinmeden rol yapmadan doğrudan söylerdi. Diğer taraftan Anadolu insanına has mahcup bir tarafı vardı. Mihriban’a olan aşkında bu çekingen tavrını görüyoruz.
Anadolu toprağının özgün sesidir. Şiirlerinde Anadolu insanın aşkı, acısı, çilesi yansır.
Karakoç’un Mihriban ve Unutursun başlıklı şiirleri bestelenip geniş kitlelerde yankı bulunca Karakoç “Mihriban'ın Şairi” olarak anılmaya başladı.
Mihriban türküsünün dilden dile dolaşması sonucunda, şairin Mihriban'a olan aşkının gerçek mi yoksa hayal mahsulü mü olduğu merak konusu olmuştur. Kendisine sorulduğunda, “Mihriban isim olarak sembol isimdir. Hayalen yazılmış şiirler değildir. Bir hatıraya dayanır. Şifrelenmiş ve kapanmıştır” diye cevaplamıştır. Üzerinde konuşmak istememiştir.
Karakoç’un Anadolu insanına mahsus doğal bir çekingen yapısı vardı. Aşkını aşikare etmeyi hiçbir zaman doğru bulmamıştır. Karakoç sohbetlerinde aşkın kutsal bir duygu ve bir mahremiyetinin olduğunu vurgulayarak, Mihriban’ın kim olduğu konusunu hep gizli tutmuştur. Karakoç, “aşkın yalnızca yaşanacağını” söyler. Ona göre aşk bir reklam malzemesi değildir, gönülde gizli bir şekilde yaşanmalıdır.
Karakoç’un aşkı Leyla ile Mecnun gibi, Ferhat ile Şirin gibi, Tahir ile Zühre gibi bir aşktır. Karakoç’un aşkı, gizli bir aşktır ve bir hasret aşkıdır, vuslatı yoktur. Karakoç’un aşkı, aramaktır ama bulmak değildir, ardında koşmaktır ama yakalamak değildir, imkansızdır ama umutsuz değildir. Karakoç’un aşkı beşerde yansıyan kutsal bir aşktır. Karakoç’un aşkı Anadolu insanının prototip aşkıdır. Onun için olsa gerek, sevilen bir türkü haline gelmiş ve dillerden düşmez olmuştur.
Karakoç’a göre aşk kağıda yazılmaz. Aşkın tarifi yapılamaz. Aşk insanın hayatında bir kere yaşanır. Ve her insanın bir Mihriban’ı var.
Mihriban'ın kimliğini gizli tutan Abdurrahim Karakoç Mihriban adını verdiği sevdiğine sürekli şiirler yazar. Özel sohbetlerde anlattığına göre, Mihriban Karakoç’a mektup yazar. Karakoç ona mektup yazmayıp yaşadığı şehirde çıkan gazeteye şiirler yazarak duygularını bildirir. Mihriban o şiirlerin kendisine yazıldığını bilir. Karakoç bir keresinde unut beni diye bir şiir yazar. Sevdiği ise O’na “Unutmak kolay mı?” diye mektup yazar. Bunun üzerine Karakoç “Unutursun” isimli son şiirini yazmış.
“Unutmak kolay mı? ” deme
Unutursun Mihriban’ım.
Oğlun, kızın olsun hele
Unutursun Mihriban’ım.
Zaman erir kelep kelep..
Meyve dalında kalmaz hep.
Unutturur birçok sebep
Unutursun Mihriban’ım.
Yıllar sinene yaslanır
Hâtıraların paslanır.
Bu deli gönlün uslanır...
Unutursun Mihriban’ım.
Süt emerdin gündüz-gece
Unuttun ya, büyüyünce...
Ha işte tıpkı öylece
Unutursun Mihriban’ım.
Gün geçer, azalır sevgi
Değişir her şeyin rengi.
Bugün değil, yarın belki
Unutursun Mihriban’ım.
Düzen böyle bu gemide
Eskiler yiter yenide.
Beni değil, sen seni de
Unutursun Mihriban’ım.
Bir gün bir sohbetimizde, “Abi halen Mihriban gibi şiirler yazıyor musun?” diye sormuştum. Rahmetli, “Ağaçlar bile en güzel meyvelerini gençken verirler” demişti. Mihriban'ın gençlik dönemin bir hatırası olduğunu vurgulamak istemişti.
Abdurrahim Karakoç gerçek bir aşıktı. Allah mekanını cennet eylesin.