HİTLER ve TÜRKİYE..

.

Tarihin tavanarasından bulduğum ve tarihimiz de az bilinen bu iki önemli bilgiyi siz okurlara sunuyorum

HİTLER BİZİM HAKKIMIZDA HİÇ DE İYİ ŞEYLER DÜŞÜNMEMİŞ… HİTLERİN İNÖNÜ'YÜ ÖLDÜRME PLANI… HİTLER İNÖNÜ'YÜ ÖLDÜRÜP, MISIR'DA SÜRGÜNDE YAŞAYAN OSMANLI ŞEHZADESİ ÖMER FARUK EFENDİ'Yİ TAHTA GEÇİREREK HANEDANLIĞI YENİDEN KURMAYI PLANLAMIŞ...

Araştırmacı Hakan Özden'in İngiliz arşivlerinde bulduğu belgede, Hitler'in 1941'de Türkiye Cumhuriyeti rejimini yıkma girişimleri Yer alıyor. Belgelere göre Hitler, İnönü'yü öldürüp hanedanlığı yeniden kurmayı planlamış

İNGİLİZ ARŞİVİNDEKİ ÇOK GİZLİ BELGE

Araştırmacı -yazar Hakan Özden'in İngiliz arşivlerinde yaptığı araştırmalarda, Hitler döneminde, genç Türkiye Cumhuriyeti üzerinde oynanmak istenen belgelere ulaştı. Hitler'in 1940'lı yıllarda Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkarak yeniden saltanatı getirmek üzere yaptığı planlar, yıllar sonra gün yüzüne çıktı. Araştırmacı-yazar Özen, İngiliz arşivlerinde yer alan ve 'çok gizli' ibaresi ile arşivlerde saklanan dosyalara, titiz ve uzun süren çalışmaları sonrasında ulaşabildi.

ALMANYA RAHATSIZ OLMUŞ

Alman İstihbaratı tarafından hazırlanan belgelere göre başında Hitler bulunan Almanya, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Türk hükümetinin politikalarından bir hayli rahatsız oldu. Kurtuluş mücadelesinden galip çıkan ve toparlanmaya başlayan Türkiye Cumhuriyeti'nin yıkılması için Almanya bir plan yaptı. Bunun için Türkiye'nin 2. dünya savaşına girmesini istemeyen Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün 1941'de ortadan kaldırılması gerekiyordu.

ÇEVRE ÜLKELER DESTEK VERDİ

İnönü'nün öldürülmesinin ardından Cumhuriyet rejiminin kolaylıkla yıkılacağına inanan Almanya, kendileriyle tam uyum halinde çalışacağına inandığı saltanatı geri getirmeyi düşünüyordu. Söz konusu belgede, Almanya'nın Türkiye Büyükelçisi Von Papen'in, saltanatın başına Mısır'da sürgünde yaşayan Osmanlı Şehzadesi, Ömer Faruk Efendi'yi getirmek istediği anlaşılıyor. Belgelerde

ALMANLAR BÖLGE ÜLKELERİNİN DE ESTEĞİNİ ALIYOR

Almanya'nın Türkiye'nin Osmanlı'dan buyana ilişki içinde olduğu bölge ülkelerinin desteğini aldığı bilgileri de Yer alıyor. Buna göre İRAN, AFGANİSTAN, ARABİSTAN ve IRAK hükümetlerinin konu hakkında bilgilendirildiği ve plana karşı çıkmadıkları da belirtiliyor. Yine Mısır Kralı Faruk'a da, danışmanları tarafından yaşanacak gelişmeler karşısında sessiz kalmasının tavsiye edildiği bilgileri de belgelerde mevcut. Ömer Faruk Osmanoğlu Babası son Osmanlı halifesi II. Abdülmecit, annesi ise Şehsuvar Başkadın Efendi idi. Mekteb-i Sultani'de (Galatasaray Lisesi) okudu, arından Almanya'da Potsdam Askeri Akademisi'ni bitirdi. I. Dünya Savaşı'nda, Verdun cephesinde savaştı. Türkiye'ye döndükten sonra kuzeni olan Vahdeddin'in kızı Sabiha Sultan ile evlendi ve bu evlilikten Neslişah, Hanzade ve Necla Sultan doğdu. 1919 yılında 21 yaşındayken Fenerbahçe Kulübü başkanı oldu. 4 Mart 1924'de TBMM'nin hilafeti kaldırılmasıyla Osmanlı hanedanı üyesi olarak sınır dışı edildi. 45 yıl sürgünde yaşadı. Bir daha Türkiye'ye dönemedi. 28 Mart 1969'da Kahire'de vefat etti. Ancak ölümünden 5 yıl sonra, Osmanlı Hanedanı'nın üyesi olan erkeklerin ülkeye dönmelerine izin verildi. Yıllar sonra, hükümetin sessizce nakledilmesi şartıyla verdiği özel bir izinle naaşı, Türkiye'ye getirildi ve 10 Mart 1977'de Cağaloğlu'ndaki II. Mahmut Türbesi'ne defnedildi.

ASKERDEN YARDIM İSTEMİŞLER

Belgelerde bu geçiş sürecini hızlandırmak için Almanların dönemin Türk Silahlı Kuvvetleri'ni de plana dahil ettikleri dikkat çekiyor. Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görevli olan ve Almanya'da askeri eğitim almış birçok subayın da plana verdiği destekten bahsediliyor. Hitlerle olan yakınlığı herkes tarafından bilinen VON PAPEN'in bu planında sürgündeki Osmanlı Hanedanı ÖMER FARUK OSMANOĞLU ile görüşüp teklifini sunup sunmadığı ise bilinmiyor.

ATATÜRK VE STALİN ARASINDAKİ GERGİNLİK

Stalin'in SSCB'nin başında olduğu dönemde SSCB'nin Ankara Büyükelçisi ünlü bir diplomat olan KARAKAN'dı.

Sovyet devriminin yıldönümlerinden birinin sabahında (Yanılmıyorsam 1935) Stalin son derece sivri, anlamsız ve onur kırıcı bir demeç veriyordu.

Bu demecinde aynen şunları söylüyordu:

"Herkes bilsin ki, Rus milleti; Boğazlar ve Ardahan'ı ele geçirme arzusundan asla vazgeçmeyecektir. Çok yakın bir zamanda bu davamızı halletmiş olacağımızı müjdeliyorum."

Aynı gece Sovyet Büyükelçiliği'nde de ihtilalin yıldönümü kutlanıyordu. Atatürk, gece yarısına doğru Stalin'in bu rahatsız edici demecinden rahatsız oluyor ve emrediyordu:

-Arabayı hazırlayın gidiyoruz.

-Paşamız bu saatte nereye gidecekler?

-Sovyet Elçiliği'ne...

Ekibin etekleri tutuşur. Çünkü olayı kavrarlar.

İçlerinden birisi Gazi'ye:

-Paşa Hazretleri nasıl olur? Protokolsüz mü? Siz Devlet Başkanısınız, protokolsüz nasıl gidersiniz?

-Ben protokol falan dinlemiyorum çocuk. Stalin vatanımın topraklarına göz dikmiş, sen bana protokolden söz ediyorsun. Hazırlayın arabaları!

Ulu önderimiz ve arabalar hazırlanır. Gazi ve ekibi Sovyet elçiliğinin kapısına dayanır. Ulu önderimiz yüzü asık bir şekilde yukarı çıkar ve o sırada içeride büyük bir balo vardır. Gazi kendisini karşılayan büyükelçi Karahan'ı görünce,

"Merhaba Karahan." der ve sert bir şekilde söze devam eder: "Ajanstan öğrendiğime göre Başkanınız Stalin, Ardahan ile Boğazları istemiş, kararı katıymış. Pek yakın bir gelecekte bu kararını uygulayacakmış. Tam böyle söyleyip söylemediğini bilemem ama buna benzer şeyler söylemiş. Tabii bu konuşmanın bir kopyası sende vardır. Getir bakalım şunu da işin aslını faslını iyi anlayalım."

Gazi metnin o kısmını kelime kelime tercüme ettirir. Konuşma ajanstan geçen metin ile aynıdır. Gazi sorar:

"Karahan, elçiliğin telsizinden derhal Stalin'i bulduracaksın. Başkanın tükürdüğünü yalayacak, yalamazsa ben yapacağımı bilirim.

Bu cevap bu gece gelecek çünkü benim senin Başkanınınkinden daha önemli bir kararım var. İstediğim cevabı almadan elçiliğinizden dışarı adım atmam. Eğer cevap istemediğim şekilde gelirse bil ki buradan çıkıp doğru Rus sınırına gideceğim."

Karahan çaresizlik içinde telsizin başına koşar ve Gazi'nin söylediklerini aynen nakleder.

Stalin'den gelen cevap Atatürk'ü tatmin eder çünkü cevapta aynen şöyle söylenmektedir:

"Stalin sürçü lisan eylemiştir. Boğazlar ile Ardahan'ı almak gibi bir arzusu kesinlikle yoktur."

Gazi cevabı okuduktan sonra Rus Büyükelçisi Karahan'a hitaben:

"Karahan seni geri çağırırlar ve yaşatmazlar. Uzun süredir tanışıyoruz, istersen bize iltica et!"

Karahan bu teklife olumsuz cevap verir ve cevabı telgraftan hemen sonra bir telgrafla geri çağırıldığını hatırlatarak:

"Teşekkür ederim. Sizi tanımış olmam bile yeterlidir. Yarın memlektinizdeki görevim sona eriyor. Yarın hareket edeceğim."

Gazi fazla ısrar etmez ve Çankaya'ya geri döner.

On gün sonra şöyle bir haber gelir. SSCB'nin eski Ankara Büyükelçisi Karahan fırında yakılmak suretiyle idam edilmiştir...

KAYNAK 1: Arıburnu, Kemal Atatürk'ten Anılar, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara,1976, s. 205-208.

KAYNAK 2: Atatürk'ten Gençliğe Unutulmaz Anılar, Ahmet Gürel, Mayıs 2009.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri