Ne yazık ki birbirine siyasî menfaat için dost olan İslâm dünyasının kan tutmuş hâli yüreğimizi kanatıyor. Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de, Afganistan’da ve daha nice İslâm ülkelerinde hem düşman Batı eliyle, hem kendi iktidar hırsıyla birbirini boğazlayan Müslümanların bayramı bayram mıdır?
Bayram, Müslüman toplumda sevgi ve kardeşliğin, sulh ve huzurun kuvveden fiile dönüştüğü ulvî bir gün.
Doğu Türkistan’da, Kırım’da Türk karındaşlar, Somali’de, Arakan’da, Çeçenistan’da, Filistin’de Müslümanlar zulüm görüyor. Bir yanda mazlum ve mazrur muhacir Müslümanlar, bir yanda servet ve konfor içinde yaşayan Müslümanlar…
Bu derin çelişkinin yaşandığı bir vasatta bayram bayram olabilir mi?
Dinimizde şikâyet yok. Âmenna! Fakat bu kadar içler acısı bir vaziyet karşısında Türkülerimizde söylendiği üzere "Bayram gelmiş neyime, kan damlar yüreğime" demekten kim kendini tutabilir?
“BAYRAMLAR BAYRAM OLSUN KURTULSUN”
Ülkelerini “ölüm tarlalarına” dönüştüren ölüm kusan zorbalara Abdurrahim Karakoç’un mısralarıyla haykırmadan bu bayram bayram olur mu?
“Sabahtan haber yok, ufuklar kara / Semerkant kan ağlar, yanar Buhara / Keşmir, Kâbil, Kerkük hasret bahara / Kudüs’ün, Sina’nın bayramı nasıl?” (Abdurrahim Karakoç, Suları Islatamadım, Bayramlar Bayram ola -5)
“Ya bayramlar bayram olsun kurtulsun / Ya takvimler cayır cayır yırtılsın!…” demeden bu bayram nasıl yapılır?
FAKİRİN, GARİBİN, HASTANIN YÜREĞİ YANIYORKEN BAYRAM BAYRAM OLUR MU?
Fakir fukaranın, gariplerin, mültecilerin, “kriz var” diye işine son verilenlerin, bayram günü hastane kapılarında hasta bekleyenlerin gönlü alınmadan, yüreği doğrulmadan bayram bayram olabilir mi? Yoksullar doyurulmadan, muhtaçlar gözetilmeden, kin, nefret kaldırılmadan bayram bayram olur mu?
“Çalışsa ne iş var, ne cepte para / Dağ oldu içinde büyüyen yara / Dikti gözlerini karşı duvara / Takvim ‘Bayram’ dedi, silindi yazı / Adam ‘öyle’ dedi, bağrında sızı / Döndürse yönünü herhangi dosta / Yaralı, gariban, dul, yetim, hasta / Yıllar, aylar, günler erirken yasta / Yer-gök ‘Bayram’ dedi, ağzını açtı / Adam ‘Bayram’ dedi, evinden kaçtı…” (a.g.e., Bayramlar Bayram Ola-1) mısralarında dile gelen Anadolu insanın ıstırabını hissetmeden “Bayramlar bayram olur mu?” “Bayram demek takvimdeki yazı mı? / Bayram hasret, bayram ağrı, sızı mı? / Açıp yüreğimi, yumup gözümü / Özüne girdiğim bayramlar hani?” Diyen Anadolu insanının edep ve vakarından gizleyip devlet büyüklerine göstermediği sızısını duymadan bayramlar bayram olabilir mi? (a.g.e., Bayramlar Bayram ola-2)
Bayramları acıya ve kana bulayan cellâtlara, usta şairin mısraıyla sormak lâzım: “Bayram af günü, barış günü, rahmete giriş günü” değil midir?
ACISIZ, SAVAŞSIZ, YOKSULU OLMAYAN BAYRAMLARI ÖZLÜYORUZ
Yürekli şair Karakoç’un mısralarında temenni edildiği gibi umutluyuz. Acısız, savaşsız, yoksulu olamayan bayramları özlüyoruz:
“Âlem-i İslâm’a rahmet su gibi / aksın, bayram olsun bayramlarınız / evleriniz cennet kokusu gibi / koksun, bayram olsun bayramlarınız / (…) / kök bir, dallar ayrı ki, İslâm bir gül / Afganistan bir gül, Türkistan bir gül / vahdet bahçesine her insan bir gül / diksin, bayram olsun bayramlarınız.” (a.g.e., Bayramlar Bayram ola -6) Doğudan batıya, kuzeyden güneye bütün Müslümanların hasreti bayramları bayram gibi yaşamak… Zulüm, acı ve fitnenin olmadığı savaşsız bir bayramı özlüyoruz? Sema kapılarının açık olduğu bayrama layık olan ve hakkını verenlerden olmak. Bütün mesele bu!...
(e. posta:ilbeyali@hotmail.com)