“Küreselleşmenin Tarihyazımına Etkisi: Tarih Araştırmaları ve Yazımında Yeni Yaklaşımlar”
Kamuoyuna saygı ile duyururuz:
Hacettepe Üniversitesi Tarihyazımı Çalıştayı Akademisyenleri
1- Küreselleşmeyle birlikte tarihçinin çalışma alanı genişlemiştir. Ulus-devlet olgusu tarihçinin tek ve öncelikli çalışma ölçeği olmaktan çıkmış, daha geniş bölge ve havzaların geçmişi tarihçinin alanına dahil olmuştur. Bu suretle, bir anlamda uluslar-arası ve uluslar-üstü tarihe yönelme doğmuştur. Bu türden perspektif genişlemesi, bir yandan geçmişin daha geniş çaplı ve geniş ölçekli çalışılmasına yol açarken, diğer yandan da yakın tarihin ve günümüzün de aynı ölçekte, çalışılması ve anlaşılmasını gerektirmiştir. Böylelikle o zamana kadar çalışılmayan, önem atfedilmeyen yerel (mahalli) tarihler su yüzüne çıkmıştır. Bu tarihyazımını zenginleştirici bir girişim olmasının yanında küçük grupların mikro-milliyetçiliği keşfetmesi ve bir anlamda “gecikmiş milliyetçilik”lerin toplumsal düzenleri sarsmasını da beraberinde getirmiştir. Bütün bunların olumsuz etkilerine karşı barışçıl ve entegre edici bakış açısı ve stratejilerin geliştirilmesi bir zorunluluk olarak önümüzde durmaktadır.
2. Küreselleşmeyle birlikte gelişen postmodernist yönelişlere uygun olarak, sıradan insanların gündelik hayatlarıyla ilgili hususlar yeni dönemde popülerlik kazanmış durumdadır. Bu çerçevede dünyada örnekleri daha çok görülen insanın flora ve fauna ile ilişkilerinin, gündelik yaşam unsurlarının (aynanın, kokunun, çeşitli nesnelerin) tarihi, kavramların tarihi, duyguların tarihi, cinsel yönelimlerin tarihi gibi konular tartışılabilir ve değerlendirilebilir olmuştur.
3- Küreselleşen dünyada tarihçinin “toplumsal sorumluluğunun” daha da artacağı düşünülmektedir. Bu bağlamda toplumun demokratikleşmesi ve özellikle Türkiye’de toplumsal uzlaşıları güçlendirmek adına tarihyazımında barışçıl ve demokratik bir anlayışın geliştirilmesi, yaygınlaştırılması; toplumun her bir bireyinin kendi geçmişiyle ilişki kurabileceği yeni tarih çalışmalarının yapılabilmesi için yeni tarih perspektiflerinin fark edilmesi konusunda tarihçilerimizin teşvik edilmesi önerilebilir. Yapılan bu teşvikler tarihçileri “güdümleme” şeklinde değil ülke ve dünyadaki yeni gelişmelere göre bilgilendirme niteliğinde olabilir. Türkiye birikimi üzerinde ortaya çıkacak yeni tarih okul/ekollerinin oluşabilmesi, tarihçilerin bireysel çabalarıyla mümkün görünmemektedir. Bu yüzden toplu bilimsel faaliyet (epistemologic community) mecraları daha etkin kullanılabilir. Bunun için Türk Tarih Kurumu başta olmak üzere tüm resmi ve sivil kurumlar, üzerine düşen büyük sorumluğu yeniden kavrayarak Türkiye’de tarihyazımı ve çalışmalarının niteliğinin arttırılmasına maddi ve manevi katkı sağlayabilir. Türkiye’deki araştırmaların global düzeyde daha görünür hale gelmesi için de tarihçilerin, önce ulusal düzeyde üretilen bilgi ve yaklaşımlara daha fazla ilgi göstermesinin gerekli olduğu düşünülmektedir. Bunun için teknolojinin sağladığı imkanlardan ve internetten daha yaygın yararlanılabilir. İnternet üzerinde, çok sayıda tarihçiye ulaşılabilecek, paylaşım, tartışma, yayın vb. ortamlar oluşturulabilir. Bu hem az masraflı hem de farklı ülkelerden tarihçilerin bir araya gelmesini en az çabayla sağlayabileceği için tercih edilebilir.
4 -Tarihyazımında Batı dışı bir tarih okulunun neden oluşturulamadığının, çeşitli bilimsel toplantılar yoluyla enine boyuna tartışılarak analiz edilmesinin gerekli olduğu düşünülmektedir. Bu bağlamda Türkiye birikimine dayanılarak üretilen yerli kavram ve yaklaşımların, oluşturulacak ortak iletişim çevrelerinde (network) paylaşılarak, ortak kullanım için “dolaşıma sokulması” sağlanabilir.
5- Bir “Dünya Tarihi”nin yazılması sorunu Herder’den beri Avrupa düşünce çevrelerinin önemli konularından biri olmuştur. Tüm dünya halk/toplulukların aktör olarak kendine yer bulacağı bir dünya tarihi ideolojiden uzak, barışçıl ve bütüncül bir perspektifle yazılabilir. Ancak bu hususta henüz farklı tarafları tatmin edebilecek bir noktaya gelinmiş değildir. Bu durumda barışçı bir dünya tarihi yazmak hoş bir ütopya olarak zamanının gelmesini beklemektedir.
6- Ülkemizde özellikle Tarih Vakfı’nın katkılarıyla son 25 yıldır çeviri ağırlıklı süregelen tarihyazımı literatürünün yaygınlaşması ve yaklaşımların çeşitlenmesi Türk tarihçiliği adına olumlu bir gelişmedir. Bu bağlamda Türkiye’de tarihyazımı alanında tercüme eserlerin yayınlanmasının sürdürülmesi yanında Türk tarihçiliğinin birikimini yansıtacak telif eserlerin sayısının arttırılması ve konunun çok daha geniş çevrelerde tartışılması için yeni girişimlere ihtiyaç vardır.
7- Serbest piyasa ekonomisi ve oluşan yeni medya imkanlarıyla Türkiye’de de her geçen gün varlığı daha çok hissedilen bir “kültür endüstrisi” (sinema, diziler, romanlar, popüler tarih ürünleri vb.) vardır. Bu endüstrinin tarihe ilişkin taleplerinin akademik tarih çevrelerince karşılanması için gerek tarih bölümlerinde bununla ilgili özel düzenlemelerin yapılması (yeni derslerin oluşturulması, bazı çalışmalar için kurumlar arası işbirliğine gidilmesi vb.) gerekse tarihçilerimizin bu işlere katkı vermesini sağlayacak yeni mekanizmaların kurulması önerilebilir. Ancak bunlarla birlikte tarihçiliğin meslek ahlâkının korunması için de hususi bir dikkat gösterilmesi gerekmektedir.
8- Teknolojinin ve sosyal medyanın hem tarih bilgisinin kitleye dağılması hem de çağdaş dünyaya dair tarihî kaynak niteliği tarihçiler tarafından fark edilmiştir. Tarihçilerin sanal ortamda oluşan bilgi kirliliğini gidermeye ve kamunun, tarihi konularda daha doğru bilgilere erişmesine imkân verecek projeler içine girmesinde yarar vardır.
9- Tarihçilerin, gelişen teknoloji ve artan iletişim imkanları çerçevesinde kullanabilecekleri ortak iletişim ağlarına nasıl ulaşacağına, hangi imkanları elde edilebileceğine ilişkin genel bir farkındalığın sağlanması önerilebilir.
10- Devlet kurumlarının bilgi ve belge paylaşımındaki yaklaşımları gözden geçirilip tarihçilerin araştırma sürecinde işini kolaylaştırarak zamanı verimli kullanmasına imkan tanıyacak yasal düzenlemelerin yapılması için gerekli girişimlerde bulunulabilir. Bu bağlamda özellikle web tabanlı tarih arşivlerinin geliştirilmesine yönelik adımların atılması hayati düzeyde önem taşımaktadır. Dünyada arşivlerin araştırmacılara ve genel kamuoyuna açılmasının en etkili yolu haline gelen web tabanlı tarih arşivciliği konusunda ülkemizdeki arşiv kurumlarının hala ciddi bir adım at(a)mamış olmaları ülkemiz adına büyük bir eksikliktir.
11- Tarihçiler sadece bilgi üretmez, aynı zamanda üretilen bilgi ve elde edilen veri üzerinde analiz de yaparlar. Bunun için tarih bölümlerinde bilgisayarın kullanımı konusunda verilen lisans eğitimi “temel bilgi işlem dersleri” çerçevesinden çıkarılarak, tarih araştırmalarında ekaynaklar ve diğer web imkanlarının verimli kullanımı konusunda alanda araştırmayı güçlendirecek uygulamalı derslere yer verilebilir.
12- Tarih araştırmalarında proje destekli çalışmaların artması niteliksel iyileşmeleri de beraberinde getirecektir. Bu da tarihçilerin proje kavramı ve nosyonuna sahip olmalarıyla mümkün görünmektedir. Bu sebepten lisan ve lisansüstü eğitim düzeyinde tarih öğrencilerinin proje geliştirmek için ihtiyaç duydukları bakış açısı, kavramsal aşinalık sadece teorik olarak değil, programlara konulacak uygulamalı derslerle de sağlanabilir. Buna ek olarak ders dışında bilimsel araştırma projesi tasarlayabilme ve bu tür projelerde yer alabilme becerilerini geliştirecek seminer ve konferanslara öğrencilerin katılımını teşvik için mezuniyete doğrudan katkı getirecek biçimde düzenlemelerin yapılması yararlı olabilir.
13- Tarih projelerinin destek alınacak kurumların belirledikleri bakış açısı ve kavramsal düzen içinde sunulabilmesi ve kurum kriterlerine uygun bir şekilde düzenlenmesi için tarihçilerin proje yönetimi hakkındaki formasyonlarını iyileştirecek alana özgü kurgulanmış eğitimlerin verilmesi ve üniversitelerin proje destek birimlerinin bu alanda akademisyenlere daha fazla danışmanlık hizmeti sunması önerilebilir.
14- Türkiye’de tarih çalışmalarında salt filolojik incelemeler yerine interdisipliner, bütüncül ve karşılaştırmalı yaklaşımların benimsenmesi önerilebilir.
15- Tarih bölümlerine lisans düzeyinde alınacak öğrenciler ÖSYM’nin gerçekleştirdiği sınavlarla TS puan türünde tespit edilmektedir. Tarihçilerin analiz becerilerini destekleyecek temel bir matematik düşüncesinin zorunluluğundan dolayı lisans öğrencilerinin TM puan türü esaslı seçilip yerleştirilmesi önerilebilir.
16- Tarih bölümlerinin lisans öğrencilerine, eleştirel düşüncenin, analiz yeteneğinin ve analitik düşüncenin, öğretilebilmesi için tarih metodolojisi dersine ek “bilim tarihi” ve ‘tarih felsefesi’ derslerinin de zorunlu ders olarak konulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Çalıştay Web Sitesi: http://www.tarihyazimi.org/