İnsan, bir bileşimdir. Gövde ve ruh olmak üzere, iki ayrı ve farklı tözden kurulu bir bileşimdir.
Gövde, bir bütündür. Değişik öğelerden kurulu bir bütündür.
Ruh ise, bir bütün değildir. Çünkü; yer kaplayıcı değildir.
Ruhun başlıca özelliği; gövdeye dirlik kazandırmaktır. Düşünmeyi de sürdürmektir.
Böylelikle, gövde, ruhun yönetimindedir. Egemenliğindedir.
Ruh, kalıcıdır. Gövde ise, kalıcı değildir. Geçicidir. Ruhun ayrılışıyla, dağılacaktır. Toprağa dönüşecektir.
İki Töz, İslam Düşüncesi’nde yeni değildir. Yunan Felsefesi’nin özgün bir buluşu da değildir.
Eski Anadolu – Yunan Felsefesi’nden kaynaklanan bir İslam düşüncesidir.
Ki; bu düşünce, eski Anadolu inançlarında da vardır.
Yapılan arkeoloji kazıları sonucu, İ.Ö. 5. binli yılları aşan buluntular çıkmıştır.
Ki; bu buluntular, İki Töz inancının, eski çoktanrıcı Anadolu dinlerinde de yaygın olduğunu kanıtlamaktadır.
Tek tanrıcı dinlerin ortaya çıkışıyla, ruh – gövde bağlantısı, daha çok ilgi toplamıştır.
Felsefe, ilk ürünlerini İ.Ö. 7 – İ.Ö. 6. yüzyıllar arasında vermiştir.
Ne var ki; felsefe de eski Anadolu inançlarından etkilenmiştir.
Dolayısıyla, İki Töz ve ruh – gövde bağlantısı, çağlar boyunca, önemini korumuştur.
Kimi düşünce akımında ise, ruhun yüce bir töz olduğu savunulmaktadır.
Ki; bu düşünce, ruhun tanrısal nitelikler taşımasından kaynaklanmaktadır.