Kültürü değil bir kelime, başlı başına bir denemeyle anlatmak bile kolay değildir.
Öyle ki; Amerikalı iki antropolog Kroeber ve Kluckhohn, kültür konusunda yayımladıkları antolojide, kültür kavramının 164 farklı tanımını derlemişler ve tartışmışlardır.
Kültür, antropoloji dilinde ve eserlerinde, şu temel kavramlar karşılığında kullanılan soyut bir sözcüktür:
*Bir toplumun veya tüm toplumların birikimli uygarlığıdır.
*Belli bir toplumun kendisidir.
*Bir dizi sosyal süreçlerin bileşkesidir.
*Bir insan ve toplum kuramıdır.
Toplumları birbirinden farklılaştıran veya toplumlara özdeşlik kazandıran özelliklerin toplamı, “kültür” diye isimlendirilmektedir.
Toplumun bünyesinde sürekliliği sağlayan da değişikliği oluşturan da iletişimdir.
Ki; böylelikle, dilin, tarihin, geleneklerin, iklimin, coğrafyanın, güzel sanatların, toplumsal, siyasal ve politik ölçütlerin, değerler bütününün, ülkenin büyüklüğünün, ulusun nüfus yoğunluğunun, komşu ülkelerin o dönemdeki varlığının, içinde bulunulan koşulların herhangi bir ülkenin kültürünü oluşturduğu veya etkilediği kabul edilmektedir.
Modern kapitalist dünyada, yaşamın öteki alanları gibi kültür de tamamen ekonomik sistem tarafından ele alındığı için kültürün metalaşması ve pazar koşullarına tabi kılınması söz konusudur.
Bilgi Çağı diye isimlendirilen modern çağda, bireyin benliği, kitle iletişim araçlarının belirlediği politikaya göre biçimlenmektedir.
Kültür endüstrisi, bilinç endüstrisi ve eğlence endüstrisi gibi tanımların her birine uyan yapısı ile kitle iletişimi, modern insanın karşı konulmaz yol göstericisidir.
Bugün, dünyanın yeni bir görünüm kazanmasında ve kazandığı bu görünümde, neler ifade ettiğine karar verecek en etkin faktör medyadır.
Medyanın kullanışlı bir araç olduğunu bilen herkes, onu “dünyayı yerinden oynatacak bir manivela” gibi kullanmak istemektedir.