İlim ve bilim aynı kökten gelmesine rağmen uygulamada zıtlıklarla dolu . İlim hoşgörü ve tevazuyu öne çıkartarak haddi bilmeyi ve haddi aşmamayı vaaz eder.
Bilimde ise hoşgörü ve tevazu yerine kanıt ve isbat zorunluluğu vardır. Bilimde sübjektiviteye yer verilmez . Objektif olmak zorunludur.
İlimdeki diğergamlık bilimde yerini bencilliğe bırakmıştır . İlim öncelikli olarak akledmemizi salık verirken bilim zeka ürünüdür. Yanlışının farkına varmayabilir.
İlimde hikmet çok önemli bir tamamlayıcı olarak yoluna ışık saçarken bilimde hikmetten eser aranmaz.
Vesselam örnekleri çoğaltarak aralarındaki farkı daha bariz hale getirmek mümkün. Fakat amaç hasıl oldu sanırım.
Bilim dünyası Nobel ödülünü son iki yılda kimya ve tıp alanında Türk ve Japon bilim insanlarına verdi. Her iki ödülünde bilim değeri yanında ilmi değeri de var. Ödüle layık görülen buluşlar aslında ilmi olarak bilinen ve bin beş yüz yıldan beri tavsiye edilen gerçekler olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Geçen yıl Nobel kimya ödülü, hepimizi gururlandıran Aziz Sancar hocamıza verildi. Buluşunu kısaca hatırlayalım ,özet olarak: Sağlıklı uyku ile DNA onarımı arasındaki ilgiyi de içine alan bir buluş. Sirkadien ritmde günün belli saatlerinde DNA onarım durumuna göre bazı kanserlere müdahale edilebileceğini içeriyor buluşun özeti böyle.
Bu seneki tıp ödülü ise Japon bilim insanı Yoshinori Ohsumi’ye veridi. Ödülün gerekçesini detaylandırmaya gerek yok. Ancak özeti: açlık yani oruç ile vücudumuzun savunma gücünü artırabileceğimiz ve dolayısı ile enfeksiyonlara ve özellikle de kanser gibi ölümcül hastalıklara karşı bağışıklık gücümüzü ve direncimizi çoğaltarak sağlıklı yaşama katkı sağlamak ile ilgili.
Bu iki gerçekliğin orijinine indiğimizde karşımıza nebevi tıp çıkıveriyor. Efendimizin bizzat uyguladığı, ilhamını kutsal kitabımız kur’andan alan ve bugün değerini giderek daha iyi anladığımız sağlıklı yaşamla ilgili bilgiler bunlar. Az yemek. Sağlıklı uyku. Gaylule. Oruç. Sağlıklı beslenme. Hacamat. Seyahat vs….
Nebevi tıp kaynağını nereden alıyor? Bizi yaratan ve yarattığı içinde her şeyimizi bilen mutlak ilim sahibi olan Rabb’imizin ilminden alıyor.
Biz bu bilgileri bin beş yüz yıla yakın bir süredir bilmemize rağmen uygulamada hataları neden yapıyoruz sorusu her birimiz için önem arz ediyor.
Değerli dostlar aslolan hastalanmadan yaşayabilmek. Yani koruyucu kollayıcı hekimlik. Gerisi teferruat .
Ortodoks batı tıp dininde ise koruyucu tıbbın esamesi okunmaz . Batı tıbbının özünde hasta olmak ve hastalıktan ziyade şikayetleri tedavi etmek var.
Modern tıp olarak da kabul ettiğimiz günümüz tıp uygulamalarını biraz hatırlayalım. Teknolojinin tüm imkanlarını emrine almasına rağmen teşhis ve tedavi protokolleri hala ciddi sorunlar yumağı . Devasa sağlık tesisleri sağlık üretmek yerine bazen sağlığımızdan olmamıza sebep olabiliyor.
Fıtratımıza uygun yaşamaya çalışarak sağlıklı yaşamamızın önündeki engelleri kaldırabildiğimiz ölçüde, daha sağlıklı ve zinde olabiliriz. Mutlu ve müreffeh yaşayarak stres faktörlerinin azalmasına yardımcı olabiliriz diye düşünüyorum.
MAKALELERİMİ YORMLAMA LUTFUNDA BULUNANLARA ARZIMDIR.
Değerli yorumcu kardeşim.
Makalelerimin tamamını okuduktan ve anladıktan sonra yorumunu yaparsan daha sağlıklı bir iletişim hattı kurmuş oluruz kanaatindeyim.
Böylece kendimizi düzeltme noktasında bu yorumlardan yararlanma imkanım doğar.
Makalemin başlığına veya bir paragrafına yapılan yorumlar, yorumlama lütfunda bulunan kardeşlerimizi zor duruma sokuyor.
Geçtiğimiz hafta Yenikapı ruhu başlıklı makaleme yorum yapan bir yorumcu kardeşim içerikle hiç ilgisi olmayan konuları döktürerek gülünç duruma düşmüş. Böyle durumlarda ister istemez üzülüyor insan.
Ön yargı ve yanlış algı kadar kötü bir şey yok. Zandan şiddetle kaçınmamız boşuna öğütlenmiyor.
Zor ve zahmetli günlerden geçiyoruz. Her zamankinden daha fazla dayanışma içerisinde olmamız lazım . Yorumlarla vermek istediğiniz mesajları defalarca okuyor ve çok istifade ediyorum. Anlayışınız ve hoşgörünüz için teşekkür ederim.
Bu günlük de bu kadar.
Kalın sağlıcakla.