İnsan Dediğin Noksanda Olur...

.

Doğru mu yanlış mı bilemem, maksadım kimseyle tartışmak değil. ‘Ekonomik model olarak kendimize Kapitalizmin acımasız bir formatı olan ‘Serbest Piyasa Ekonomisini’ model olarak seçtiğimiz günden beri ülkemizin çivisinin çıktığına, insanların birbirini anlamadığına ve hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığına’ bir kez daha dikkatleri çekmek istedim. Birde hala ve inatla tedavülden kaldırılan ‘bireylerin fedakârlığı üzerine kurulu olan Devletçiliği ve Milliyetçiliği’ yaşamaya ve yaşatmaya çalışanların olduğuna, bu kişilerin yeni düzene ve yeni nesillere ayak uyduramadıklarına değinmek istiyorum. Bu insanlara haklı veya haksız diyemiyorum. Bildiğim kadarıyla, bu insanlara öğretilen felsefe;

 

Yüz’de ısrar etme, ‘doksan da olur.’ 

İnsan dediğin, ‘Noksan da olur.’

Sakın büyüklenme, ‘Elde neler var.’ 

Bir ben varım deme, ‘Yoksan da olur.’ 
Hatasız dost arayan, dosttan da olur.”

 

Diyen Hz. Mevlana’nın hayat felsefesiydi. Yeni kuşaklara öğretilen ve acımasızca uygulanan felsefe ise ‘ne varsa hepsine sahip ol, peşinde koştuğun malların- mülklerin hepsi, tamamı, yüzde yüzü senin olsun’ felsefesidir. Yüz yerine doksan almak, gerekirse noksan almak anlayışı günümüzde eski kafalılık olarak görülmektedir. Yanınızda çalışan işçinizin bir hatasını gördüğünüzde “İnsan dediğin, kul dediğin biraz da noksan olur” diyerek yapılan hataya hoşgörüyle baktığınızda genç yöneticiler tuhaf tuhaf yüzünüze bakıyorlar. ‘Bu modelde hatalı davranışlar asla kabul edilemez, çalışanlar sıfır hatayla çalışmak zorundalar, şirketi zarara sokan bu insanın hemen işten çıkartılması gerekir’ diyerek yetiştikleri felsefenin acımasız yüzünü hemen gösteriyorlar.

 

Hâlbuki Türk Milleti binlerce yıldan beri ‘azığını başkalarıyla paylaşmıştı.’ Varını yoğunu düşkünlere, yoksullara ve muhtaçlara dağıtmış olan bu yüce milletin asil evlatları nasıl oldu da kör kuruş için yol kesen, adam öldüren birer caniye dönüştü. Kadınlarımızın ve kızlarımızın içerisinden beş on lira bile çıkmayan kollarında asılı duran çantalarını alıp kaçmak için zavallıları metrelerce sürükleyen, bir cep telefonu için fidan gibi gençleri trenlerden aşağı atan şakilere, Celalilere dönüştü anlamak mümkün değil…

 

Bazılarının “Atı alanlar Üsküdar’ı geçtiler. Sen hala buralarda mısın Fatih Hocam?” Dediklerini duyar gibiyim. “ Çok şükür ki ben ve benim gibi milyonlarca kişi hala buralardayız, bu düşüncedeyiz.” Pazar günü yaşadığım bir üzücü olay bu yazıyı yazmama sebep oldu. Çocuk bahçesi semtindeki Kız Meslek Lisesinin yan tarafındaki sokakta bir kadıncağızı yerlerde sürükleyerek çantasını kapıp kaçmışlar. Çamurlar içerisindeki kadıncağızın halini gördüğümde bizi bu hale getirenlere beddua ettim. İmanlı, Ahlaklı, Devletini ve Milletini seven, hak ve adalete inanan, kimsenin malına ve canına zarar vermeyen eski kuşaklara ve onları yetiştirenlere dua ettim. Zamanında bizlere; Hoca Ahmet Yesevi Hazretlerinin, Hazreti Mevlana’nın, Yunus Emre’nin, Mehmet Akif’in yolu öğretilmişti. Doğruluğundan hiç şüpheye düşmediğimiz bu yolda yürüyenlerin sayısının maalesef hızla azalmakta olduğunu görmek bizleri kahretmekte. 

 

Oyuncak kırılır, haydi, ya insan,
Nasıl parçalanır, nasıl bölünür? ...
Söylerler, mezara kulak dayasan...
Bir daha ölmemek için ölünür...

Diyen Necip Fazıl’ın şiirleriyle büyümüşüz. İnanın biz bu yeni düzeni, bu yeni düzen de bizi hiç sevmedi. Bir birimizi hiç anlayamadık. Kim haklı kim haksız, oda belli değil zaten. Yeni düzen karşısında “Halsiz kaldık, çaresiz kaldık.” Eğer sizler; ‘Biz de’ diyorsanız yapacaklarınızı lütfen okuyunuz…

                

“Gidene kal demeyeceksin...
Gidene kal demek zavallılara,
Kalana git demek terbiyesizlere,
Dönmeyene dön demek acizlere,
Hak edene git demek asillere yakışır.

Kimseye hak ettiğinden fazla değer verme,
Yoksa değersiz olan hep sen olursun... Düşün...
Kim üzebilir seni senden başka?
Kim doldurabilir içindeki boşluğu sen istemezsen?
Kim mutlu edebilir seni sen hazır değilsen?
Kim yıkar, yıpratır seni sen izin vermezsen?
Kim sever seni sen kendini sevmezsen?
Her şey sende başlar, sende biter...
Yeter ki yürekli ol, tükenme, tüketme,

Tükettirme içindeki yaşama sevgisini...
Hep hatırla: "Çaresizseniz, Çare SİZSİNİZ..."

                                                              

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

  

 

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Yazarlar Haberleri