BM tarafından her yıl yayımlanan ‘Dünya Mutluluk Raporu’ yine yayınlanmış. Bu rapora göre 156 ülke arasında 79’uncu sıradaymışız. Türkiye’de erkeklerin yüzde 51’i, kadınların ise yüzde 43’ü mutsuzmuş. Genç nüfusta ise bu oran %45’imiş. Türkiye genelinde fiziksel şiddet gören ancak kimseye bahsetmeyen kadın oranı ise %49’muş.
Türkiye’de üniversite mezunu her 4 kişiden birinin işsiz olması gençlerin mutlu olamamasının nedenlerinden bir tanesi. İşsizliklerinin yanı sıra öğrenci iken aldıkları 20.000 TL tutarındaki Eğitim Kredi Borcunu ödeyememeleri gençlerin ve anne babalarının mutsuz olma sebeplerinden bir başkası.
Ne yazık ki ‘gelen gün giden günü aratır oldu’ ülkemizde. Sürekli artan işsizlik, dayanılmaz hayat pahalılığı, eriyip giden ücretler, insanımızı canından bezdirir oldu. Kadın erkek ayrımı gözetmeksizin yaşanan şiddet, kandırılma, dolandırılma, gasp ve cinayetler ruh sağlığımızı bozdu.
Can güvenliği, mal güvenliği diye bir şey kalmadı. Toplumun büyük bir kesiminde paraya pula ihtiyaç duyulmadan uygulanabilen ‘selam verme, güler yüz, büyüklere saygı, küçüklere sevgi, yardımlaşma’ kalmadı…
Canım ülkemde her şey tersine çalışıyor. Erdemli, dindar, kul hakkını bilen ve kul hakkı yemeyen, kimsenin malını çalmayan, kimseyi kandırmayan, kısacası Allahtan korkan insan yetiştirmesi gereken İmam Hatip okullarımızın, dini cemaatlerimizin ve bu cemaatlere ait vakıf sayılarının hızla armasına rağmen bu değerleri bünyesinde taşıyan insan sayısının hızla azaldığı görülüyor.
Çocuk istismarının, cinsel tacizin, kadına şiddetin, gasp ve cinayetlerin çoğalması benim bu şekilde düşünmeme sebep oluyor. Kabul edelim veya etmeyelim benim gibi düşünenlerin sayısı hızla artmakta, geleceğe olan ümitler ve toplumsal barış maalesef her geçen gün azalmaktadır.
Yaşadığımız tüm problemleri, olumsuzlukları ancak bir birimize güvenerek çözebiliriz. Bir birimizle kavga ederek çözmemiz asla mümkün olmayacaktır. O halde önce siyasetçilerimizin arasında yaşanan husumetlere son verilmeli bu ülkenin kimsenin babasının çiftliği olmadığı anlatılmalıdır. Problemlerimizi ittifaklarla değil, toplumsal uzlaşıyla çözmeliyiz. ‘Eğitimli insanlar anlaşır, cahil insanlar dövüşür’ atasözünden hareketle eğitimli insan sayımızı artırmamız gerekiyor. Pazartesi günü başlayan yeni eğitim öğretim yılı bu amaca hizmet etsin inşallah.
Öğretmenlerimiz ve anne-babalarımız; ‘öğrencilerine bir soru daha fazla çözdürme gayretinden ziyade birbirlerinin haklarına saygılı, şiddet ve kavgadan uzak duran bireyler yetiştirmenin gayreti içerisinde olurlar inşallah.’
Öğretmenlerimiz ve anne-babalarımız; ‘sadece sınava kaynaklık yaban dersleri değil, Müzik, Resim, Beden Eğitimi gibi sanat ve spor derslerini ve değerler eğitimini de önemserler ve öğretmeye değer görürler inşallah.’
Öğretmenlerimizin ve ana- babalarımız çocuklarına; ‘arkadaşını inciten veya haksızlığa neden olan bir davranışın ardından özür dilemenin erdemli bir davranış olduğunu kabul ettirirler inşallah.’
Öğretmenlerimizin ve ana- babalarımız çocuklarına; ‘Adaletin bir gün kendisine de lazım olacağını bu yüzden kimsenin canına, malına, ırzına, namusuna zarar vermemesi gerektiğini öğretir inşallah.’
Gerisi sizce de ‘laf-u güzaf’ ise endişelenmeye gerek yok. Madem ki geleceğimiz çocuklarımızın ellerinde o halde nasıl bir gelecek istiyorsak o geleceği yaşayabilecek evlatlar yetiştirmeliyiz….