İnsan ne zaman çöker biliyor musunuz?
Umutları delik deşik edildiği zaman.
Bir beden savaşında en sevdiğini kaybettiği zaman.
Sevdiği kişilerin maddiyat uğruna kendini sattığı zaman.
Liste uzayıp gider, aslında yapılan haksızlıklara ve göz yumulan ruh inciten cinsten her ne varsa ruh halini çökertir insanın. Bağışıklığını düşürür. Yaşamda ki elinde olan, hayalini kurduğu umutların bir bir suya düşmesidir aslında. Kalkmayı istemek fakat aynı dilde olupta aynı düşünceyi paylaşamamaktır, aynı yöne bakamamaktır, çevresindekilerle…
Sırtında yüktür tüm bunlar.
Aile hayatını düşünmek, geçim derdine düşmekse işin başka bir boyutu.
Umuda kurşun işlemez, doğrudur.
Umutlar bitmez sadece yaşanılan duruma göre boyut değiştirirler. Öyle olmadı ama böyle olsun. A planı değilse B planı olsun demektir. Saplanıp kalmadan eski umuda yeni umutları ekleyerek zinciri kuvvetlendirmektir. Uyumlu ve gelişmeye odaklı yenilikçi umutlar en azından yıkılmaz, yıkılsa da zaiyat pek de külfetli olmaz. Kabul edilebilir bir sonuçtur en azından.
Denedim olmadı…
Yaptım ama eksiğim neydi? Diye sorgulayıp yeniden çay koyup, yeniden başlamaktır eğer amaç önemini yitirmemişse. Çalışmak, çalışmak klişedir ama amaca götüren en kestirme yoldur. Yıllar öncesi ve günümüzde bunun semerisini gören insan örnekleri pek çok. Tesla’dan tutunda, Mozart, Mimar Sinan, Necmettin Erbakan, Tarkan, Atatürk, Safiye Ayla…Örnekleri çoğaltmak mümkün .
***
Bir söz daha vardır ki pek hoşuma gider.“insanın alacası içindedir.” Kimin ne düşündüğünü, kimin ne yapmak istediğini bilemeyiz. İnsan bu! Derinliği içindedir ve saklar. Ne zaman ki şartlar uyumlu ve sorunsuzdur, çabalarının meyvesini almıştır işte o zaman ortaya çıkar. Beslediği tohumu içinde sulayıp, güneşi ve ayı eksik bırakmamıştır içinde ki düşünce tohumundan. Çekirdek iken fide yapmış, fideyken fidana dönüştürmüştür. Bu arada bir müfettiş edasında fidanını nereye dikeceğini de hesaplamıştır. Geriye sadece “ben yaptım, oldu” demek kalmıştır.
Hep iyilikten güzellikten yana çabamız. Geçerken dünyada iyi izler bırakmamız. Çünkü kötü bir yaşantı kötü bir ölüm döşeğini de beraberinde getirir.Bu bir gerçek…
Ama dedik ya insanın alacası içindedir. Bizim gibi gözüken, bizi destekleyen tavırlar içinde olduğunu ispatlayan herkese güvenirsiniz. Çünkü birlik ve beraberlik bunu gerektirir. Dik durmak kendi vazifenizdir. Çevrenizdekilerin güvenle size umut bağlaması hep bu yüzdendir. Söylediklerinizin arkasında durmak, insanları sevmek, yurdun ve milletin için gerekli sorumluluklara gönüllü olmaktır. Eğer zirveye oynuyorsanız arada bir eğilip bükülmeyi göze almaktır. Çünkü oluşturduğunuz çevrede farklı fikirleri olanlar ve kaypak kişilikler de olacaktır. Onlardan kurtulmak adına, onları seçip ayırmak adına. Amaçtan taviz verilmez sadece giden yollar eğrilir, bükülür, değişir.
Zincirinizin zayıf halkaları hep olacaktır. Onarmak sizin işinizdir. Yıkılmamak ve hep yeniden yeniden ayağa kalkmak en kutsal görevinizdir kendiniz için.
Lider hayatlarına baktığımız zaman, akrabalar ilişkilerine baktığımız zamanda bu ve bunun benzeri tavırlar görmek mümkün. Sizi beklemediğiniz zamanda beklemediğiniz anda vuran en yakınınızda ki insanınızdır. Kabul etmek istemezseniz de bu böyledir.
Siyasiler neden hep yandaşlarını alır? Bize düşman olduğundan mı? Bizi istemediğinden mi ? Çevresinde güvenlik zinciri oluşturma çabasıdır. Yakından uzağa ilişkileri dengede tutma, tanıdığı bildiğinin bir huyu var, tanımadığının bin huyu var öyle değil mi ?
İyi insanların, memleket ve millet adına iyi ve daimi güzellik anlayışı içinde olması ve çalışması temennisi içindeyim.
Kalın sağlıcakla