Devlet Kurumu olan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) dört kişilik bir aile için yoksulluk sınırını 8 911 TL olarak açıkladı. Türkiye'de çalışan ve emekli olan memur ve işçiler dört kişilik bir aile ise, aldıkları ortalama ücretleriyle fukara yani yoksul olarak kabul ediyor.
TÜRK-İŞ' in açıkladığı 9 332 TL ye göre bu kesimler zaten fukara...
Malumunuz, gerek kamuda çalışan memur ve işçiler gerekse bunların emeklileri için bu ay toplu sözleşme için masaya oturulacak ve kararlar alınacaktır.
Yaklaşık 7 milyonu, aileleriyle birlikte 25-30 Milyonu etkileyecek olan, bu karar akabinde sırada bekleyen özel sektör çalışanlarını da dikkate alırsak nüfusun yarısı bu önemli kararı nefeslerini tutarak beklemektedir.
Bu yazı da, son 20 yıl içerisin de memur, kamu işçisi ve bunların emeklilerinin büyümeden dolayı yeteri kadar refah payı alıp almadıklarını, dolayısıyla çift haneli enflasyon baskısı altında ki bu kesimlerin fukaralaşıp fukaralaşmadığını açıklayacağım.
Devletler, sanayi, imalat, inşaat, hizmet, tarım ve hayvancılık, turizm v.s gibi sektörlerin işveren ve işgörenlerinin emek ve sermayesi ile, bir yıl içerisinde ürettiği mal ve hizmetlerin değeri ölçüsünde Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) yani gelire ulaşırlar.
Devlet, kendisine bir yıl içinde bu geliri sağlayan sektörlere, yurt içi yurt dışı öncelikleri ve konjoktörleri de göz önüne alarak, geliri tekrar bütçe ile sektörlere göre pay ederek dağıtır.
Burada çoğu kez amacı; gelecek yıllar da daha çok üretim ve gelir elde etmek yani büyüme ve kalkınmayı sağlayarak vatandaşının refahını yaşam kalitesini artırmayı amaçlar.
Yine devlet, bu büyümeye katkısı olan işçi ve memurunu düşünerek onlardan daha iyi bir performans sergilemesini ve hayat kalitesini artırıcı faliyet olarak, ücretlerine ülkenin enflasyon oranına ilaveten büyüme oranın da veya daha fazla artış yapar.
Devletler, çalışanlarına asgari büyüme oranın da ve doğru tesbit edilmiş enflasyon üzerin de gelir artışı sağladığı takdirde, hem bu kesimler üzerinden tararruf ve harcamayı dolayısıyla da, yatırım ve vergi gelirlerini de artırmış olur.
Diğer yandan çalışma barışı ve toplumsal barışa da katkı verir.
Çalışan ve emeklilerin refahının yükselmesini belirleyen en önemli faktörlerin;
birincisi, aldığı ücretin enflasyon altında olmaması, ikincisi de Gayri Safi Yurt İçi Hasıladan yeterince pay almasına bağlıdır.
Çalışan ve emeklilerin gelir düzeyinin artırılmasın da bu iki faktörün yerine getirilmemiş olması halinde, çalışan ve emeklilerin ailede başlayan huzursuzluğu iş yeriyle birlikte toplumsal barışı da etkiler.
Yukarıda da izah edildiği gibi emekli ve çalışanların reel anlamda gelir kaybına uğrayıp uğramadığını anlayabilmenin önemli ip ucu enflasyon ve Gayri Safi Yurt İçi Hasıla artışının ücretli gelirine ne denli yansıdığıdır.
Ancak, sizlerin de bildiği gibi TÜİK enflasyon raporları gerek bilim adamları gerekse sokakta, pazarda ki vatandaşlar tarafından hep tartışma konusu olmaktadır.
Öyle ki TÜİK'nun % 18.75 olarak bildirdiği enflasyon, mutfak da, çarşı da, pazarda ki vatandaşlarca, "%30 dan aşağı değil ! " diye itirazlara maruz kalmaktadır.
Kaldı ki geçenler de, Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu dil sürçmesi değilse enflasyonun % 30'lar da oldugunu açıkca söyleyebilmiştir.
Bunlardan dolayı, emekli ve çalışanların ücretlerinin son 20 yılda enflasyondan dolayı ücret aşınmalarını dikkate almadan, sadece kişi başı yurt içi gelir yönüyle irdelemeye çalışacağız.
Aslında gerek çalışan işçi, memur ve emekliler;ücretlerinde ki kayıplar için hemen hazır da pratik hesapları da yok değil.
Tedavülde ki en büyük banknot olan 200 TL'yi göstererek, bununla bundan şu kadar yıl önce bir depo benzin alırken, şimdi yarım depo bile alamadığı veya şu kadar yıl önce maaşımla, şu kadar çeyrek altın alırken, şimdi ancak şu kadar alabildiği gibi hesapları...
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı'nın Ağustos 2021 de yayınladığı veriler ve bu verilere sosyal politika uzmanı Doç.Dr. Aziz ÇELİK Hoca'nın son yazılı yorumuyla birlikte yazı başlığını daha anlaşılır hale getirmeye çalışacağım.
- Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı'nın (SBB) resmi verilerine göre 2002 yılında 5 486 TL olan kişi başı Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) 2021 yılında 66 516 TL olarak hedeflenmiştir.
Yani SBB ' ye göre 2002-2021 arası ülkemizin kişi başı geliri % 1212 oranın da artmış olacak.
Bu kişi başı milli gelir artış oranını 100 tam baz puan olarak kabul ederek, maaş ve ücret artışlarıyla kıyasladığımız da;
- SBB 'ye göre 2002 yılında ortalama işçi emekli aylığı 276 TL dan temmuz 2021 de % 942 artışla 2 599 TL 'ye yükselmiştir.
2002-2021 yılları arasında kişi başı gelirini % 1212 oranında artıran Türkiye, işçi emekli aylığını % 942 oranında artırmakla, artan kişi başı milli gelirinin ancak % 77.7 sini ücret artışı olarak verebilmiştir.
Yani işçi emeklisi % 22.3 oranında daha az ücret artışı almıştır.
- SBB' ye göre ortalama memur maaşı 2002 yılında 578 TL iken, 2021 temmuz ayında % 875 oranında artışla 5 088 TL 'ye yükselmiştir.
Bu artış oranı 100 baz puan olarak kabul ettiğimiz % 1212 oranında ki kişi başı milli gelir artışının % 72.2 sine tekabül etmektedir. Bir başka ifadeyle memurlar kişi başı milli gelir artışının % 27.8 ' i oranında daha az maaş zammı almışlardır.
- 2002 yılın da ortalama memur emekli aylığı 502 TL iken, % 711 oranında artışla 2021 temmuz ayında 3 569 TL ' ye yükseltilmiştir. Bu artış oranı da, aynı yıllar da %1212 oranında yükselen kişi başı milli gelirin ancak % 58.6 sına denk gelmekte, dolayısıyla memur emeklileri son 20 yılda artan milli gelirden % 41.4 daha az gelir elde etmişlerdir.
- Yine SBB' lığının açıklamalarına göre, 2002 yılın da ortalama 1 012 TL olan kamu işçisinin ücreti % 698 oranın da artışla temmuz 2021 de 7 065 TL olmuştur.
Kamu işçisinin elde ettiği ücret artışı, kişi başı milli gelir artışının ancak % 57.6 sını oluşturmaktadır. Yani kamu işçileri mili gelir artışından % 42.4 daha az nasiplenmiştir.
Yukarıda ki açıklamalar ışığın da, ülkemizin büyümesi, kişi başı gelirin %1212 oranında artmasına rağmen,
- İşçi emeklileri % 22.3,
- Memurlar % 27.8,
- Memur emeklileri % 41.4,
- Kamu işçileri % 42.4 oranın da maaş ve ücret kaybına uğratılmışlardır.
Bu demektir ki, emek gelirleri düşmüş ve emekliler de göreli olarak yoksullaşmıştır.
Buradan şu sonuçlar çıkmaktadır.
Birincisi, memur, işçi ve emeklilerine ülkenin ekonomik büyümesi sonucu 'Refah Payı ' olarak verilen ücret artışlarının ekonomik büyümeye göre, %22.3 ilâ % 42.4 oranın da daha az yansıdığı,
İkincisi de, açıklanan enflasyon rakamlarına tüketicilerce itiraz edildiğidir.
Refah Payını % 42.4 lere varan miktar da az alan, enflasyon oranına itiraz eden
emek sahipleri;
"madem ki Türkiye büyüdü benim hakkım nerede veya kimde ?" derse haksızlar mı ?
Vesselam, toplu sözleşme arefesinde; çalışan ve emeklilerin hakkını söke söke alacak, rengi ister sarı, isterse kırmızı olsun, üyelerin verdiği aidatları "helal olsun ! " dedirtecek sendikalara şu sıra öyle çok ihtiyaç var ki.
- Varm'ola ?