İslam Bilim Tarihinin kâşifi,
İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü’nün kurucusu,
İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’nin mimarı,
65 yıl boyunca günde 17 saat okumalar yapan bir deha,
Onlarca kitap, yüzlerce makale, sayısız ödülün sahibi,
Türkiye'nin yetiştirdiği en büyük bilim insanlarından biri,
Küresel bir otorite,
Prof. Dr. Fuat SEZGİN…
1924 yılında Bitlis’te doğan Fuat Sezgin ortaokulu ve liseyi Erzurum'da bitirip 1943'te İstanbul'a geldi. Süryanice, İbranice, Latince, Arapça ve Almanca da dâhil 27 dili çok iyi derecede biliyordu. "Buhari'nin Kaynakları" konulu doktora tezi ile 1954'te doçent oldu. Bu çalışmasıyla hadis kaynağı olarak İslam kültüründe önemli bir yere sahip olan Buhari'nin, bilinenin aksine sözlü kaynaklara değil yazılı kaynaklara dayandığı tezini ortaya attı.
1966 senesinde profesör unvanını aldı. İnsanlık tarihinin başlangıcından bugüne kadar yazılan en kapsamlı eserlerinden kabul edilen Arap-İslam Bilim Tarihi'ni yayınladı.
Yaşamı boyunca uluslararası akademilerden ödüller aldı. Türkiye Bilimler Akademisi şeref üyeliğine hak kazandı. Atatürk Üniversitesi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi tarafından Sezgin'e fahri doktora unvanı verildi.
Amacını, “İslam bilimlerinin gerçeğini tanıtmak, benlik duygularını olumsuz etkileyen yanlış yargılardan onları kurtarmak ve ferdin yaratıcılığına olan inancı onlara kazandırmak” olarak ifade eder.
Bu kapsamda 2008 yılında İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesini açtı. Kurduğu bu müze ve diğer çalışmaları hasebiyle Kültür ve Turizm Bakanlığı 2016 Özel Ödülü'ne layık görüldü. Bu müzedeki aletleri tanıtmak için 5 ciltlik “İslam’da Bilim ve Teknik” adlı katalog eseri kaleme aldı. Böylesine kapsamlı bir eser müze kataloğu olarak ilk defa yazılabilmiştir.
45 000 ciltlik Bilimler Tarihi Kütüphanesi bulunmaktadır. Kitaplarının çoğu, sahasında orijinal tek nüsha olma özelliği taşımaktadır.
Eserlerinde; Müslümanların kim olduklarından, nereden geldiklerinden, tarih sahnesindeki yerlerinden, bilim tarihine olan katkılarından, 9. ve 16. Yüzyılda ortaya çıkardıkları muhteşem buluşlardan bahseder ve günümüzde neden geri kaldığımız sualinin cevabını arar. İslam dünyasındaki değerleri tanımamamızdan yakınır.
Alman fizikçi Eilhard Wiedemann 1900 yılında İslam bilim aletlerinin modellerini yapmaya başlamış, 30 yılda beş aletin modelini yapmayı başarabilmiştir. Prof. Dr. Fuat Sezgin hocamız "Acaba 30 aleti yapmayı başarabilir miyim?", "Bir müze olmasa bile bir odayı doldurabilir miyim?" düşüncesi ile başladığı çalışmalarını 800´den fazla eserle taçlandırmıştır. Eserlerinin çoğu onlarca yabancı dile çevrilmiştir. Başarıları hasebiyle yurtdışındaki birçok üniversiteden davet almıştır.
1960 darbesiyle, "Zararlı Profesör" safsatasıyla üniversiteden atıldı. 1961 yılında, 36 yaşındayken Türkiye'yi terk etmek zorunda kaldı. Bu süreci şöyle anlatır:
"1960 yılında, bir hükümet darbesi oldu. Askerler devletin idaresini ele geçirdiler. Milli Eğitim Komitesi diye bir komite kurdular. Bir gün bunlar, 'hangi profesörler zararlıdır?' diye bir liste çıkarmışlar. Gazeteler, 147 profesörün atıldığını yazıyordu. Benim de adım vardı. Askeri idarenin, bir mülki idareyi bertaraf ederek devletin başına geçmiş olmasından memnun olmadım. Birçok şeyler bekliyordum, ama bir gün üniversiteden atılacağımı beklemiyordum. Hatta Türkiye'yi kendiliğimden terk etmeyi de düşünmüyordum. Çünkü memleketime çok bağlıydım. Bu hadiseden bir yıl evvel, Almanya'da bana doçentlik yapmamı teklif ettiler. Bu teklifi reddettim. 'Ben İstanbul'u, Türkiye'yi nasıl terk ederim?' dedim. Gazetedeki 'zararlı profesörler' listesini görünce, ülkeden gitmemin, artık benim iradem dışında olduğunu anladım.
"Gazeteyi çantama koydum, Süleymaniye Kütüphanesi'ne gittim ve tanıdığım üç dostuma mektup yazdım. İki Amerikalı, bir de Frankfurt Üniversitesi'nin eski rektörü olan dostlarıma; 'Bana bir yer bulun, geleceğim' diye yazdım. 30 gün içinde üçünden de cevap geldi. Üçü de beni, memnuniyetle kabul ediyorlardı. Ancak ben Frankfurt'a gitmeye karar verdim.
"Türkiye'yi, İstanbul'u terk edeceğim akşam, Galata köprüsünün Karaköy tarafına gittim. Oradan 15-20 dakika kadar uzun uzun Üsküdar'a baktım. Güzel bir geceydi, artık vakit de gecikiyordu. Döndüğümde, gözlerimin yaşını silmek zorunda kaldım. İşte son hislerim buydu. Kızmadım ama çok üzülmüştüm. Bugün hala bir kızgınlık duymuyorum. Memleketime, ne vermek mümkünse en iyisini vermeye çalışıyorum."
Ömrünü İslam bilimler tarihine adayan güzide değerimiz, 94 yaşında hayata veda ederek geride kalanları derin bir hüzne boğdu. Böylesine kutuplaşmış bir toplumda, vefatına derin bir üzüntü duyulan nadir isimlerden biri olarak tarihe geçti. Cenazesi, kurduğu İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’nin yanına defnedildi. Cenazesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2019 yılını “Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Yılı” ilan edeceklerini belirtti.
“Âlimin ölümü, Âlemin ölümü gibidir.”
Fuat Sezgin ile birlikte bir “âlem” daha göç etti gitti bu topraklardan.
Sayıca az ama nitelik olarak öyle değerli insanlarımız var ki…
Maalesef onlardan istifade etmek yerine onları harcamayı tercih ediyoruz.
Öldükten sonra ise günah çıkarma ayinleri ile iadeyi itibar veriyoruz.
Çok mu zor düşünen/üreten insanlığın evrensel hafızasına böyle güzide katkılar sunan değerlerimizi hayatta iken onure etmek…
Dilerim Fuat Sezgin hocamız harcadığımız son değerdir!