“Bu nasıl kader böyle ?“ delikanlı damat halinde bu cümleleri sarfediyor.”babam ,annem olsaydı belki bu konumda olmazdım.”
Düğünündeyiz.tebrik ederken dilinden bu cümle döküldü.annesi ve babasını trafik kazasında kaybetmiş, anneanne tarafından büyütülmüştü.kariyeri iyiydi, iyi maaş alıyordu…evlendiği kız ise güzel olmanın yanında becerikli bir kızdı.ve iş yerinden tanışıyorlardı.
Düğün yattaydı. davetliler biraz esintiden etkilenmiş olsalarda güzel bir düğün oldu.çift birbirine çok yakıştı,herkes bunu konuşuyordu.çok tenha değildi , çok kalabalıkta değildi.denizden gelen ferah esintiler insanı serinletiyor ama ince giyinenler üşüdüm diyerek aşağı kata iniyorlardı.
Hırkamı almayı ya da şal almayı ben de ihmal etmiştim.serindi oldukça.aşağı indim,biraz ısınmak için.
karanlıkta aslında deniz daha bir karanlıktı, daha korkunç görünüyordu.çırpınıyor, yükseliyor, alçalıyordu.gündüzkü masumluğu kaybolmuş,onun yerine saldırmaya hazır karanlık bir güç var gibiydi.ya da ben öyle gördüm…kimbilir içinde neler vardı ?
fakat uzaklardaki yatları, gemi ve sandalların ışıkları suya yansıyor ,ışıklı bir gösteri oluşturuyordu sanki.manzara çok güzeldi.yatta her yer ışıklandırılmıştı, cıvıl cıvıldı yatın üzeri.
Eğlenceli bir düğün oldu.vedalaşırken gelin damadın şoförü onları evlerine bırakacak,ertesi gün Antalya ya uçacaklardı…mutluluklar diledik.
-bir yastıkta kocayın !
-allah mesut etsin !
-birbirinize çok yakıştınız !
-allah kaza bela vermesin !
-ömür boyu mutluluklar dilerim !
-ağzınızın tadı bozulmasın !
-uğurlu olsun !!!
-torunlarınızı okşayın !
…..
Eve döndüğümüzde şal veya hırka almadığım için, hapşırmakla başladım !!!bugünlerde bu serin havalarda bana yat demeyin, tekne demeyin !!!onca yıl bu ilde oturuyorum, ne zaman havasını yakaladık ki !!!...
Günü gününe uymuyor.ne giyeceğin belirsiz !...gardropta kışlık, baharlık ve yazlıklar iç içe…sabah güneş var.akşam üzeri bir yağmur !!!...ne şemsiyen var, ne yağmurluk,ne de saçak var ???
Genelde taksi çevrilir ve yolun geri kalanı taksiyle tamamlanır…işte o yağmurdan sonra evine gelmek müthiş bir huzurdur, başarıdır.yetmez açar televizyonu geride kalan ve ıslanma adaylarının haberlerini dinlersin.sel basan yerleri, su basan arabaları izlersin…bir tarafı suya batan İstanbul, bir tarafı güllük gülistanlıktır…
Bir yanda dolu yağar bazen bir yanda güneş…anlamaya çalışmayın, sadece uyum sağlayın !!! bu şehir hep öyle…
Geçenlerde okudum küçük bir anektot paylaşmak istiyorum.
Ülkemize gelen bir yabancı turiste sormuşlar ;
-istanbul’u nasıl buldunuz ?
_siz istanbul’u 1453’te aldınız, ama halen yerleşememişsiniz !!!
Doğru söylemiş!!! Bir türlü kazılar, yerleşmeler, yer değiştirmeler bitmiyor.çukurlar keza,hava kirli,trafik dert,geçim sıkıntı…olmasına karşın bu şehre sırtını dönüp gidemezsin !!!
Gitmeyelim,gitmesinler,gitmeyecekler !!!
Hep beraber bir tarafı yıkıp, bir tarafı yapalım !!!
Bu şehir sevilmez mi ???
Taşı toprağı altın olan başka şehir var mı ki ???
Ah ! İstanbul !!!...
Mübarek şehir aynı zamanda densiz diyorlar adına…
Günün bile günden güne benzemezmiş, her semtinde,
Allısın, pullusun seni gelin ettik, padişahlara,
“Dünya’da benim” diyen illerin önündesin İstanbul !!!
Sevgi ve saygılarımla