Bugüne dek kadınların ne giydiği veya giymediğini önemseyen olmadığımdan mıdır nedir bilmiyorum, birlerinin “neden giyindin?” veya “niye giyinmedin?” türü çıkışlarını da anlayamıyorum.
O zaman sorun bende…
Koskoca adamlar, kurumlar, kuruluşlar yanılıyor olamaz.
Erkeğin kıyafetini belirleme hakkını elinde bulundurmayanlar, söz konusu kadın olduğunda vurulacak abalıyı bulmanın kızgınlığıyla hop oturup hop kalkıyorlar.
Kimisi başörtülü gördüğünde öcü görmüş gibi oluyor.
Kimisi mini etekli gördüğünde tahrik.
Kimisi başı açığa karşı çıkar, kimisi başı örtülüye.
Birisi çarşafa takar, bir diğerinin pardösüyle alıp veremediği vardır.
Birisi kota kafayı takar, birisi pantolonu bile layık görmez.
Sadece ülkemizde değil, dünyanın her yerinde kadınların ne giyineceğini belirleyenler erkekler olmuştur.
Erkeğin el atmadığı yerde ise “özgür kadın” vardır.
Bu özgürlük, açık-saçık şekilde değil, dilediğini giymek şeklinde kendini gösterir.
Kimi kapanır, kimi açılır.
Herkes kendi inancına, kültürüne, belki örf ve âdetine göre giyinir.
Kimi kırmızı sever, kimi maviden hoşlanır.
Kimi beyazı tercih eder, kimi siyahlara bürünür.
Ama sonuçta kadın, kendi özgür iradesiyle örtünür veya açılır.
Bunun dışındakini kavramakta zorlanıyorum.
Bir erkeğin veya bir kadının “sen böyle giyineceksin!” diye dayatması, tehdit savurması, ağza alınmayacak laflar etmesi, itmesi, horlaması, aşağılaması, küçük düşürmesi, başından örtüyü çekip alması…
Bütün bunlar bana korku filmlerini andırıyor.
Kötü kalpli cadı, yaptığı sihirle herkesi etkisi altına almış, zulümlerini sürdürürken de onları aşağılayarak bunu yapıyor.
İnsanların onuruyla oynuyor.
Şeref ve haysiyetini ayaklar altına alıyor.
Sihir bozulduğunda hiçbir şey olmamış gibi davranılacak belki de…
Yoksa da bir kâbus gibi iz bırakıp geçecek.
Ama bunlar ne sihir, ne kâbus…
Kanlı canlı, taptaze, diri diri…
Herkes bir diğerini şekillendirmenin derdinde…
İdeolojilerini dayatmaya uğraşıyor.
Kendi gözündeki merteği görmeyenler, başkasında kusur aramaya çıkıyor.
Hem de ellerinde koca koca büyüteçlerle hafiyeliğe soyunmaya da gerek duymadan, iftira atarak, küfrederek, hakaret ederek üste çıkma çabası güdüyorlar.
Ve herkesin kendi gibi olmasını istiyorlar.
Kendisi ne giyinirse doğru olan odur, öyleyse diğer herkes kendine benzemelidir.
Kendisi ne yiyorsa da, en doğru tercih odur ve öyleyse herkes aynı yiyeceği tüketmeli.
Hatta nasıl konuşuyorsa, nasıl düşünüyorsa, neye inanıyor, neyden korkuyorsa veya neyi çok seviyorsa…
Listeyi istediğiniz kadar uzatabilirsiniz, çünkü aynaya baktıklarında “en doğru, en iyi, en güzel, en mükemmel” olanı görenler, diğerlerini kendisine benzetmeye çalışması kaçınılmazdır.
Bunlardan birisi de spor…
Avrupa Wushu Şampiyonası'nda Taolu kategorisinde bugün mücadele edecek Zeynep Akyüz, başörtülü olması sebebiyle müsabakalardan men edilmek istendi.
Koca koca adamlar buna çözüm yolu aradı.
Araya Türkiye’deki yetkililerle birlikte Bükreş’ten de yetkililer devreye girdi.
Türkiye'nin Bükreş Büyükelçisi Ömür Şölendil, konuyu Dünya Wushu Federasyonu'na iletti.
Hatta bunla da kalmadı, şampiyonanın yapıldığı salonda Türkiye Wushu Federasyonu üyeleriyle toplantı yapıldı Rusya'nın Bükreş Büyükelçisiyle görüşüldü.
Ve sıkı durun…
Yaşanan gelişmelerinin ardından Avrupa Wushu Federasyonu yönetim kurulu, olağanüstü toplantı kararı alarak bir araya geldi.
Ve Zeynep kızımızın yarışmaya katılması, toplantıdan çıkacak karara bağlandı…
Çünkü zihniyet aynıydı, Zeynep, “alışageldikleri” gibi giyinmemişti, belki de ödün vermemişti, bir başkasına benzemeye çalışmamıştı.
Neye inanıyorsa ona göre giyinmişti, neyden kaçınıyorsa da ondan kaçınmıştı…
Aslında dünyanın neresine giderseniz gidin, “siz olmak” istediğinizde, karşınıza inanamayacağınız engeller çıkacaktır.
Ama başkası olduğunuzda, hiçbir sorun olmayacaktır.
Twitimden seçmeler
Eğer ideolojiniz sizi ahlaklı bir insan yapmaya yetmiyorsa ya ideolojinizin ahlakında, ya sizin ahlakınızda sorun var demektir.