Yaşanan son terör saldırıları, Van depremi ve Kaddafi’nin öldürülmesi…
Üçü de hem ülkemizin, hem Dünya’nın gündemini belirleyen konular olmaya devam ediyor.
***
Bir taraftan güzel ülkemizin sınırları kevgire dönmüş, elin iti-kopuğu elini kolunu sallayarak girip, istedikleri şekilde(!) istedikleri kadar(!) Mehmetçiğimizi şehit ediyor.
(Ve sanki ilk saldırıymış gibi yine gafil avlanıyoruz. Allah korusun her an benzer bir saldırı olmaması ve yine ağır kayıplar vermememiz konusunda garantisi olan var mı?)
Diğer taraftan bir döneme damgasını vurmuş, Libya’nın Devrik Lideri Albay Muammer Kaddafi’nin vahşice, gaddarca, barbarca, sadistçe ve hunharca öldürülmesi…
Ve bu iki olayı tartışırken meydana gelen Van depremi…
Elbette önceliğim, aziz vatanımızın topraklarını ve namusunu korumak uğruna kutsal askerlik görevini ifa ederken şehit düşen can Mehmetçiklerimiz...
Canlarımız.. ciğerparelerimiz.. göz bebeklerimiz.. şuhedalarımız…
Ve göçük altında kalan kardeşlerimiz tabii…
Fakat geçen yazımda karma olarak hem depremden, hem de terör saldırılarından bahsetmiştim. O nedenle bu yazıda görüntülerini her görüşümde insanlığımdan bir kez daha utandığım, Kaddafi’nin linç edilişi hakkındaki görüşlerimi sizlerle paylaşma ihtiyacı hissediyorum. İsyanımı haykırmak ve duyurmak istiyorum:
Evet, Kaddafi’nin sonu da her diktatörün “son”u gibi oldu.
Josef Stalin, Benita Mussolini, Adolf Hitler, Nicolae Çavuşesku, Saddam Hüseyin, Hüsnü Mübarek ve diğerleri gibi…
Yani kaçınılmaz “son” O’nu da yakaladı.
Saltanat bitti… Yakalandı ve öldürüldü. Ama öldürülmesi sırasında yaşananları “ben insanım” diyen bir kişinin asla onaylamayacağı bir biçimde!
Zira kendilerine “Müslüman” denen ve bizimde öyle zannettiğimiz(!!) kişilere bu muamele hiç yakışmadı. Ne yazık ki, Kaddafi’ye reva görülen sonu fiiliyata geçirenler, batının gözündeki “zalim ve barbar Müslüman” profilinin hakkını fazlasıyla verdiler.
***
Kaddafi zalim bir diktatör müydü?
Evet belki(!) gaddar, acımasız ve zalim bir diktatördü. Ama ne olursa olsun bir insan olarak tüm dünyanın gözleri önünde böylesi bir öldürülme biçimini asla hak etmemişti. Üstelik bu adam alnı secdeye giden bir Müslümandı. (Öldürenlerde Müslüman olunca!) Hatta Yeni Şafak Gazetesi’nin Sinema Yazarı Ali Murat Güven’e bakılırsa İslam Dünyası’nda iz bırakan başyapıtlarından “Ömer Muhtar” ve “Çağrı” filmlerinin baş finansörüydü.
Deliydi, doluydu ama o bizim delimizdi. Belki halkına kendi uydurduğu bir takım kuralları uygulatmaya çalıştı, hatta bu konuda baskı bile uyguladı. Ama asla başkalarının maşası olup, başkalarının yaşama biçimlerini dayatmadı. Sevabıyla-günahıyla misyonunu bir biçimde tamamladı/tamamlattırıldı.
Ülkesi elinden alındı.
Her şeye rağmen ülkesini terk etmedi!
O’nun sonunu tamamlayanların istediği bir zamanda ve biçimde kıstırıldı ve öldürüldü. (Ne yazık ki bu günaha sevgili ülkem Türkiye ve hükümet edenler de ortak !!!)
Ve ne acıdır ki Hıristiyanlar tarafından yakalanarak sözde yargılanıp öldürülen Saddam’a bile bunlar “reva” görülmedi.
Hatırlar mısınız? Batılılar Saddam’ı apar topar yargılamışlar ve tamda bir Kurban Bayramı günü asmışlardı.
Buna rağmen, Saddam’ın ölümü çok daha şerefliydi.
***
Ya Kaddafi?
O yalvarıyordu katillerine: “Evladım ben sizin babanızım yapmayın…” Ama kim dinler onu. Gözleri dönmüş bir kere…
Yakalamışlar, esvapları kızıl kanlar içinde.. Boyalı saçları per perişan ve darmadağın…
Kara sakallı ve her biri farklı kıyafetler içindeki sırıtan insanlar tarafından tekmeleniyor, tokatlanıyor itiliyor, kakılıyor sürükleniyor çekiliyor
Kimisi öldürme derdinde, kimisi üstünü başını parçalıyor, kimisi de ağzından salyalar akarak alyansını yağmalamaya, çalmaya uğraşıyor, kimisi de bütün bu rezillikleri kaydetme telaşında!
Tam bir rezalet…
Evet bir rejim sona ermiş ve o rejimin diktatörünün “baş tacı” edilmesi elbette beklenemezdi. Ama böyle de olmamalıydı. Kaddafi, insanlığa karşı, kendi halkına karşı, İslam Dünyasına karşı, işlediği suçlarının cezasını elbette çekmeliydi. Ama bu şekilde değil.
Yakalandıktan sonra “uygarca” yargılanıp cezası verilebilirdi. Ölümse ölüm.. Olması gerekende buydu.
***
Bu son, ne Kaddafi’ye, ne de onu öldüren Müslümanlara yakışmadı.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez de geçtiğimiz günlerde yaptığı bir değerlendirmede yapılan muameleyi “Ömer Muhtar’ın Torunları”na yakıştıramadığını söylemişti.
Bir karşılaştırma yapacak olursak;
Müslüman Kaddafi mi daha zalimdi, yoksa (ANASOL-M Hükümeti’nin bir armağanı olan) asmayıp beslediğimiz, halen kan akıtmaya devam eden bebek katili, Kürt katili, Türk katili Bölücü Başı Zerdüşt Abdullah Öcalan mı?
Elbette ikincisi…
Fakat ben, Kaddafi’ye yapılan muamele O’na bile yapılsa yine yanlış bulurum. Hak edenin cezası ölüm bile olsa verilmelidir... Ama işkence, asla..
Unutmayalım, Allah’ın cezaları arasında ölüm var, ama işkence yok!!!
Mübarek Kurban Bayramınız kutlu olsun.
Sevgiyle kalın.