“İnsan toplulugu Kadın ve Erkek denilen iki cins insandan oluşur.
kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim,
ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin?
Mümkün müdür ki bir cismin toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
8 Mart tüm dünyada kadınların eşitlik, özgürlük ve daha huzurlu yaşama isteklerini dile getirdikleri özel bir gündür.
Kadınlar ve erkeklerin fiziksel olarak eşit olmamaları, hak olarak da eşit haklara sahip olmamalarını gerektirmiyor. Eşitlik isteği kadınların en doğal haklarıdır. Aslında kadın da olsa erkek de olsa insan, önce insandır yaratılışı itibariyle…!
Akıl ve güç yönünden hemcinslerinden bir farkı olmayan kadın bütünün bir parçası olarak, aldığı eğitimle, tüm alanlarda kendini ispat etmiştir. Atatürk’ün açtığı yol sayesinde diğer insanlardan hiç bir farkı olmadığını göstermiştir. Eğitimli bir kadının, topluma en büyük faydası geleceğinin teminatı olan çocuklarının bilinçli bir birey olmalarından tutun da sağlıklı, görgülü, sosyal yaşam ve kültürel yönleriyle topluma vereceği artılarıdır. Toplumun kalitesinin yükselmesinde ve hayatın yaşanabilirliliği adına toplum için kadın olmazsa olmazdır.
Kadınlar çoğu toplumda ikinci vatandaş olarak kabul edilmiştir.
Çünkü çoğu kadın toplumun kendisine biçtiği role uygun olarak evindedir. Daha küçükken beynine iyi bir insan olmaktan öte’’ iyi bir eş, iyi bir anne, iyi bir ev kadını’’ olmak düşüncesi kazınmıştır. Ailesinden, toplumdan, yakın çevresinden yalnız bunu görmüştür. Gelenekler, töreler, toplumsal kurallar kadınları böyle biçimlendirmiştir.
Bütün bunlara rağmen asıl beni üzen kadına şiddettir. Şiddetin her türlüsüne elbette ki karşıyım ama asıl içimi acıtan kadına şiddetin artarak devam ediyor olması ve ne yazık ki bunun toplumumuzda da yaşanan bir gerçek olması…!
Birer çiçek olan kadınlarımız evlerinde kocalarından dayak yiyerek ya da tacize uğrayarak şiddetin her türlüsüne maruz kalıyor. Sürekli olarak şiddet gören kadınlarımız psikolojik olarak çöküntü yaşıyor ve bunalıma giriyor ne yazık ki…!
Toplumda evli kadın şiddet gördüğünde çevre uzlaştırıcı bir rol oynuyor. Aile bütünlüğünü bozmama adına şiddet görse de geçer diye düşünülüyor ve kadına çevrede herkes affetmesi ve evine dönmesi konusunda baskı yapıyor. Evine dönenlerden birçoğu daha ağır şiddete uğrayıp, ekonomik özgürlüğü de yoksa gidecek yeri de olmadığından kaderine boyun eğiyor.
Kadına şiddete hayır şeklinde birçok kampanyalar düzenlense de ülkemizdeki şiddet olayları bir türlü dinmek bilmiyor. Her gün haberlerde, medyada, kadına şiddet haberleri yer alırken birçok şiddet olayı ne yazık ki cinayetle sonuçlanıyor. Nasıl bir kısır döngü ki, bir erkeği dünyaya getiren kadın, yine bir erkek tarafından şiddet görebiliyor?
Toplumun büyük yarası olan bu sorunu çözmede en büyük etken özellikle kız çocuklarının eğitim hayatlarını sürdürmesi, her ne pahasına olursa olsun iş hayatına atılıp, ekonomik özgürlüğünü kazanmasıdır. Türk toplumunda kadın mutlaka ekonomik özgürlüğünü kazanmak zorundadır. Tüm kadınların sorunlarının azaltılması için atılacak en önemli adımlardan bir tanesi budur.
Kadınlarımızın birer çiçek olduğunu düşünmemiz, onları korumamız ve onlara saygı duymamız gerekir; en önemlisi ise annemizin bir kadın olduğunu aklımızdan çıkartmadan ona saygılı bir hayat sürdürmemizdir. Yaşamımızın doğumdan ölüme, her anında varlıklarıyla onurlandığımız, ihtiyacımız olduğunda desteklerini esirgemeyen, eğiten, yetiştiren, bizi biz yapma yolunda yüreklerindeki sevgi ve şefkati karşılıksız veren fedakar kadınlarımıza en güzel örnek Peygamber efendimiz (s.a.v). O hanımlara karşı daima sevgi, saygı, hoşgörü ve anlayış göstermiş, bırakın dövmeyi, hanımlara karşı hiçbir zaman kaba davranmamış hep güler yüzlü olmuştur. Dolayısı ile Peygamber efendimiz (s.a.v) hanımlara karşı gösterdiği bu tavır, hepimiz için örnek olmalıdır.
Doğumdan ölüme kadar hayatın her anında varlıklarını hissettiğimiz, bizi biz yapan değerli kadınlarımızın bu özel gününü ve her gününü yürekten kutluyorum.
UNUTMAYIN KADINLAR TOPLUMUN OLMAZSA OLMAZIDIR.