Türkiye’de gelişmiş kentlerin sosyal katmanlarına baktığımızda “Tüccar- ticaret erbabı” büyük önem taşır.
Bütün Dünya’da “kast sistemi” egemen bir anlayış olarak kendini hissettiriyor. Bunun toplumsal anlamı ve sosyal katmanda adı; en zengin, zengin, orta sınıf, esnaf, ve alt gelir grubu olarak sıralamamız mümkündür.
Geçmiş yıllarda ülkemizde zengin, orta sınıf ve alt gelir grubu olarak tanımlayabileceğimiz bir ekonomik ve toplumsal sınıf vardı. Bugün için ise zenginler ve fakirler diye iki sınıf haline gelmiştir. Bugün Türkiye’nin ve Kahramanmaraş’ın yaşadığı bu ikilemin sebebi toplumu sürekli ayakta tutacak olan orta sınıf dediğimiz sınıfın yok olmasıdır.
Kahramanmaraş’ta çok değil bundan otuz yıl önce zengin, orta sınıf (tüccar-tacir- büyük esnaf) ve fakirler aynı mahallelerde yan yana evlerde yaşarlardı. Ekonomik gücü olanlar etrafındaki fakirleri korur, kollar ve sahip çıkarlardı. Bunun sonucu şehirde yaşayanlar kendi içinde bir mahalle ölçekli yardımlaşma kendiliğinden oluşurdu.
Şehirlerin kalkınmasında, toplumsal refahın artmasında orta sınıf ve biraz üzeri olan Tüccar, tacir ve büyük esnaflar o şehrin gelişmesinde, değişim ve dönüşümünde büyük rol oynamışlardır. Çünkü üst gelir grubunu oluşturan zenginler ve alt gelir grubunu oluşturan fakirler hep tutucu ve muhafazakar davranış biçimleri göstermişlerdir. Zira zenginler ve fakirler için aynı endişe söz konusudur. Ya kaybedersek? Oysa orta sınıf ve biraz üzeri olanlar risk alan ve cesur adımlar atanlardır. Ve değişimde bu sınıf üzerinde gerçekleşmiştir.
Kahramanmaraş’ta 1980 yılına odaklandığımızda burada tarımsal alanda faaliyet söz konusudur. İnsanlar bir yandan pamuk ekiyorlar ve bir yandan da Çırçır fabrikası işletiyorlar. Bu insanlar merhum Turgut Özal ile birlikte fabrikalaşma sürecine girdiler.
6 Şubat Depremi sonrasında Kahramanmaraş’ta yaşanan sosyal travma, insanlardaki fırsatçılık ve aç gözlülük duygusu ve bunun sebep- sonuç ilişkilerini bir sosyolog bilim adamına sordum. Bakınız neler söyledi.
“Sosyologların toplumsal değişim ve dönüşümü sağlayan dinamikler değerlemesinde, tarımsal üretimi küçük ölçekli yapanlarla, esnaf sınıfının değişim ve ilerlemeci tutumdan yana tavır almadıklarını, tutucu bir tavır içinde bulunduklarını kaydettiklerini okumaktayız.
Sosyal, kültürel, ekonomik ve yönetimsel değişim ve dönüşümün öncü kadrolarının tüccarlar ve göçlerin oluşturduğunu, erdemli aydınların, bilim adamlarının yol açıcı liderliğinin dönüşüme rehberlik ettikleri de vurgulanmaktadır. Risk almayan hiçbir sosyal yapının toplumsal üretim ve dönüşümden yana olmadığına tarih tanıklık etmektedir. Eğer bir toplumsal yapı kabile kültürüne mensupsa, onlar için lidere bağlılık vazgeçilmez kutsaldır, Liyakat ve adalet onlar için önemli değildir. Oysa devletin dini adalet olmalıdır denilmiştir.
Adaletin olmadığı yerde ne işleri bilenlerle götürmek ne de yetkin ve yetişkin kimlikleri yönetime taşımak imkânı vardır. Onun için Doğu, orta doğu ve Afrika toplumları geri kalmışlıklarını değiştirememektedirler. Bir kısmında değişim, üretim ve refah elde edilmişse batı üniversitelerinden alınan kaliteli eğitim ve analitik düşünme disiplinleri sayesindedir.” Diye ifade etmektedir.
Şimdi söyler misiniz bana; bu kafa ile Kahramanmaraş gelişir mi?