Ulu cami meydanı ve çevresi hummalı bir şekilde yeniden tanzim ediliyor. Eleştiri ve övgüleri ile belediyemiz çevre düzeni projesini hayata geçirmek için elinden gelen gayreti gösteriyor. Vatandaş olarak bu tür değişikliklere alışkın olduğumuzdan, ikinci bir yıkım emrine kadar mecburen bu yeni görüntülere de alışacağız.
Bilindiği üzere kapalı çarşımız, bir zamanlar ülkemizin sayılı kapalı çarşılarından biriymiş. İçerisinde çarşıları, camileri, hanları, hamamları, mezarlıkları hatta mevlevihanesi olan, ticari ve sosyal mekanları ile gerçek bir külliyeymiş.
Böylesine öneme haiz bir çarşı külliyesi, yeni çevre düzeni projesi ile asliyetine kavuşmayı beklerken, bu tür projeleri tatbikinde tarihi mesuliyetlerinde olduğu unutulmamalıdır. Eserlere yılların verdiği tahribatının giderilmesi, mekanların gerçek hüviyetine dönüştürülmesi kolay bir iş değildir. En ince detayların dahi hesaba katılması, uzmanlarınca tartışılması gerekir diye düşünüyoruz.
Mesela, bir zamanlar şehrimizde var olan, içerisinde sema yapılan bir mevlevihanemizin var olduğu denilse belki de çoğumuz hayretle karşılayacak.
Şimdiki kuyumcular çarşısı başındaki saatçılar çarşısının. Bir zamanlar Maraş mevlevihanesi olduğu söylense belki de kimse inanmayacak.
Ey hakkın aşıkı gel olma sakin hercai
Kalma surette talep kıl gevher-i manayı
Bab-ı teslimde bulun, la deme bil ilayı
Gel aynen göreyim dersen eğer Mevlayı.
Mahvedip varını gel dinle kudüm ve Neyi
Dest-i ihlas ile tut dermani Mevlanayı
Tekke kütüphanesine bıraktığı divanından alınan bu seçme mısraların sahibi Abdul Gaffar Baba nın, Mevlevihanenin son mesnevihanlarından biri olduğunu, kabri şeriflerinin de, şimdiki saatçılar çarşısı içerisinde, zulada kalan türbesinde ( H.1309) medfun olduğu bilinse, ne kadar da güzel olurdu.
Abdul Gaffar Baba; Arapça, Farsçaya vakıf olan, Medrese ilimleri dışında, Hey,et, Hendese, Astronomi ve İlm-i Nücum ( Astroloji) ilimlerine de uzmanlaşmış, Aynı zamanda muvakkit ( Namaz vakitlerini, Maraş ta ilk defa saate bağlı hesaplayan ) bir zatı muhterem olduğu, hatta bu bağlamda yaptığı takvimle, 15-20 sene Maraş’a göre namaz saatlarını tespit ettiği biliniyor. ( Tahir GÖREN – Kahramanmaraş Evliyaları )
Katledilen mevlevihanenin yerine uydurulan bu çarşının isminin saatçılar çarşısı olarak anılması, belki de bu sebepten ola bilir. Yoksa içerisinde hiç saatçı olmayan bu çarşıya neden saatçılar çarşısı denilsin ki…
Mevlevihanemizi kimler iz bırakmadan yok etti? Kimler hangi ticari amaçla kapalı çarşı külliyesine beton melez yapıları soktu? Hangi idareciler buna müsaade etti? Bu suallerinin peşine düşmenin artık geç olduğuna inanıyoruz.
Ancak hayata geçirilecek kapalı çarşı restourasyon projesi çerçevesinde, şehir turizmimiz açısından buraya bir şeyler yapılabilir mi? Geleceğe iz bırakacak bir eser kazandırılabilir mi? diye umutlanıyoruz. Zor olacağını biliyoruz. Uzun oluk hamamının yerine yenisi yapan belediyemizin bunu başaracağını, mülk sahipleri ile bir şekilde anlaşarak burayı ihya edebileceğini düşünüyoruz.
Belki de uçuk bir taleptir ama; içerisinde neylerin üflendiği, kudümlerin vurulduğu, zikrullahın yapıldığı, Meydan-ı şerifinde semazenlerin sema yaptığı, bir taraftan ebru sanatı gibi güzel sanatların öğretildiği, diğer yanda klasik ve tasavvuf musıkimizin, mistik folklorümüzün öğretilip icra edildiği bir mekanın şehrimizde bulunmasını arzu etmek. Kahramanmaraş’ımız için, turizmimiz için, çok şey mi istemek tir?
Selam ve sevgilerle.