“Maraş olayları” yaşanmadan önce bu şehirde sosyal yaşam vardı. Ve bu gün bu sosyal yaşamdan eser yok.
İçimize kapandık.
Bağ evlerine hapsolduk.
Cenazeler dışında hiçbir araya gelmedik.
Herkes yönünü başka taraflara çevirdi.
Bunun sonucu birlik ve dirlik dağıldı, yok oldu.
Bu şehirde herkes kral.
Hiç kimse vezir, asker olmak istemiyor.
Krallar çok ama vezir ve askerler olmayınca ordu kurulmuyor. Ordu kurulmayınca da savaş kazanılmıyor.
Sanayi açısından göreceli bir başarı sağlanmış gibi gözükse bile, herkesin mutsuz olduğu bir şehirde yaşıyoruz.
Yüzümüzde artık gülücükler yok.
Kimsenin derdi, kimsenin umurunda değil.
Kardeş kardeş ile kavgalı.
Sizce bunun sebepleri nelerdir?
Hiç araştırdık mı?
**********
Kuzey kazaları ile ben beni bildim bileli kavgalıyız. O bölgelerde yaşayan insanlar İl adı yerine ilçe adını söylerler.
Andırın ilçemizde yaşayanlar ise çoğu zaman Adanalıyız diye konuşurlar.
Pazarcık ilçemiz ile de aynı sorunları yaşıyoruz. Mesele sadece Pazarcık ilçesinin elektriklerinin kesilmesi olarak görmüyorum.
Sorunun özü daha derinlerde gözüküyor.
Mehmet Fiskeci ve Yüksel Seyfioğlu bu konularda birkaç yazı yazarak düşüncelerini bizlerle paylaştılar. Teşekkür ediyorum bu dostlara.
***************
1975 yılına gidelim. O yıllarda bu şehirde 5-6 tane yazlık sinemalar vardı. Aileler yaz akşamlarında çocuklarını alır film izlemeye giderlerdi.
O yıllarda İl Halk Kütüphanesi dolu dolu olurdu.
Yazlık bahçeler, kıraathaneler, sokaklar kalabalıktı.
Komşular birbirlerine akşam sohbetlerine giderlerdi.
Şimdi bunların hepsi tarih oldu.
Bayramları birer tatil günü olarak görmeye başladık.
Nüfusumuz belki de 20 kat arttı.
Ama sosyal yaşam bitti.
Birbirimizle barışık değiliz.
Tahammülsüz bir toplum olduk.
Artık bir birlerimize değer vermiyoruz.
Hatır ve vefa bitti
Aynı mahalle değil, aynı apartmanda oturanlar birbirini tanımıyorlar. Sıla-ı rahim yok oldu.
Her şeyden önemlisi;
İnsan sevgisi yok oldu….
**************
Peki Kahramanmaraş’ın ilçeleri böylede, başka şehirler bundan farklı mı?
Adana’dan kopmak isteyen ilçeler var.
Gaziantep’ten kopmak isteyen ilçeler var.
Adıyaman’dan, Malatya’dan kopmak isteyen ilçeler var.
Şimdi İslahiye’de referandum yapılsa, Kahramanmaraş’a bağlanmak isterler.
Gölbaşı ilçesinde referandum yapsalar Kahramanmaraş’a bağlanmak isterler.
Belki aynı durum Darende içinde geçerlidir.
Bunlar sosyo ekonomiktir.
İlçelerden göçle ilgili bir durumdur.
Andırın’da ekonomik durumu düzelenler, Adana’ya, kadirliye gitmişler.
Pazarcık ilçemizde ise bu durum Gaziantep’e göç olarak kendini göstermiş.
Gölbaşı ise Adıyaman ve Malatya’ya gitmek yerine Kahramanmaraş’ı tercih etmişler.
Adıyaman ile Malatya arasındaki kavgaları biliyoruz.
Kuzey kazalarımızda okuyan aileler Türkiye’nin dört bir yanına dağılmışlar.
İnsanlar; doğduğu yeri değil doyduğu yeri tercih ediyorlar…
Bu bakış açısı da gayet doğal bir davranış biçimidir.
Bundan dolayı kimseyi yadırgamak doğru bir davranış biçimi de değildir.
Kahramanmaraş’ta fabrikaları olan, yatırımları olan bir çok sanayici ailelerini İstanbul’a taşıdılar.
Haftanın üç günü Kahramanmaraş’talar..
Çünkü burada üretiyorlar, İstanbul’da pazarlıyorlar…
Bu ayıp bir şey mi?
Yadırganacak bir durum mu?
Tabii ki değil.
Benim ekonomik gücüm olsa, çocuklarımı Kahramanmaraş’ta değil, İstanbul’da okutmak isterim…
Ben bunu istediğim için; yanlış bir iş mi yapıyorum?
***************
Ve Kahramanmaraş’tan kaçış arzusuna gelince, yukarıdaki izah etmeye çalıştığım sebeplerin dışında birde siyasi sebep vardır.
Bunlara bakacak olursak;
Mahalle baskısı,
Siyasi beceriksizlik,
İki önemli sebep olarak çıkıyor karşımıza.
Bunu şöyle izah edelim kısaca;
Kahramanmaraş’ta alkol tüketimin fazla olduğu konuşulur. Ama burada insanların rahatça alkol alacağı mekanların oluşturulmasında sorun yaşanıyor.
Akşam belli saatlerden sonra çevre yollarında park edilmiş onlarca araç gözümüze çarpar. Ve birkaç kişi araç içinde alkol alırlar…
Ya kardeşim baskı bir işe yaramaz. Yaramıyorda.
Ama umuma açık yerler oluşturulsa, belki de insanlar büyüklerinden utanarak bu yerlere gitmezler…
Kimse bu soruna parmak basamaz.
Korkarlar…
Ama mahalle baskısı da bu konuda bir gerçek….
Siyasi beceriksizliğe gelince;
Yerel yönetimler bir hizmet vermek istediğinde Anket düzenlemeli. Ben yaptım oldu mantığı iflas etti.
400 yataklı hastanenin yer seçimi ile ilgili bir anket yapılmış olsaydı, şimdiki yer % 1 bile oy almazdı. Millete rağmen, milletin tercihleri göz önüne alınmadan, dayatma ile yapılan hizmetler, hizmet değil zulüm olarak karşımıza çıkıyor.
2002 yılından bu yana Ak Parti iktidarının Kahramanmaraş’ta genel ölçekli olarak yaptığı hizmetine baktığımızda;
Adliye Sarayı, 400 yataklı hastane, kömürler yolu (Bu yola da duble yol demeye bin şahit ister ya) bu hizmetlerin dışında hangi hizmeti var?
Özel idare yatırımları, Beldes, Köydes gibi adı değiştirmiş hizmetleri bana hizmet olarak söylemeyiniz. Onlar eskiden de vardı. Şimdi sadece adı değiştirildi, cilalandı, allandı, pullandı.
Sağlık, ulaşım, eğitim gibi genel bütçe olanaklarıyla yapılan yatırımlar bu şehirde Türkiye Ortalamasının çok çok altında.
Yani bu durumda İlçelerin Kahramanmaraş’ta kopma arzusunu da normal görüyorum.
Kusura bakmayınız, Kahramanmaraş’ta siyaset 10 yıldır çok çok başarısız bir durumda seyrediyor…
Bizlerde sürekli mahalle baskısı altında yaşadığımız için, doğruları, gerçekleri ancak bu kadar yazabiliyoruz…
Bende korkuyorum.
Bende yazamıyorum.
Çünkü doğruları yazdığım zaman bana da sahip çıkan kimse yok. Bizler bu konuda milliyetçi falanda değiliz. 50 abone olan iş adamı bizi görmezden geliyor.
İşadamları gibi bizlerde korkuyoruz…
Kim demiş mahalle baskısı yok diye,
Kim diyor siyasi baskı yok diye..
Peki yok ise biz neden ve kimden korkuyoruz?
Birileri bu sorumuzun cevabını verebilecek mi?.....