Ülkemizde bugünlerde enflasyon canavarı, zor ekonomi şartları varken iyi haberlere adeta hasret kaldık. Gençliğin deizme ve satanizme eğilimi, uyuşturucuya bulaşması, cinayetlerin artması gibi olaylar bizleri kötümserliğe bırakırken şehrimizde güzel olaylar da olmaktadır.
Özellikle gençlik yoldan çıktı, dinsiz bir gençlik ”Z“ kuşağı yetişiyor diye endişe etmekteyiz. Maalesef bu konuda endişemizde haklıyız. Başta aileler olmak üzere evlatlarımızı güzel bir şekilde yetiştiremiyoruz. Belki maddi ihtiyacını karşılıyoruz, ama manevi ihtiyacını ihmal ediyoruz. Dinini nasıl olsa öğrenir, yaşları daha küçük diyoruz. Çocukların başta en sevdikleri yiyecekler temin ediliyor, hele yabancı unsur pizza, hamburgerler yediriliyor, kebap olsa yine iyiydi. Elbiseler moda, yırtmaçlı, kız çocuklarının göbeği açık, döğmeli vücutlar, üst ve alt açık bizim çocuklar özgürce yaşıyorlar. İnternet ve cep telefonu özgürlüğüyle gençlerimiz küresel çevrenin etkisinde kalarak, hoyratça bir yaşam içerisine girmiş bulunmaktadırlar. Paranın kıymeti bilinmiyor, anne-baba çalışmakta çocuklarına fazla zaman ayıramıyorlar, çocuklar sokak kültürüyle yetişiyorlar. Tabii çocuklar büyüdükçe de aileyi dinlemez oluyor. Ergenlik çağı deyip geçiştiriyoruz. Bir de bakmışız çocuklar büyümüş delikanlı olmuş, üniversiteye başlamış, annesini-babasını beğenmez olmuş. Sev- gençlik almış başını gitmiş.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen geçenlerde yaşamış olduğum güzel bir olayı bu yazımda okuyucularımla paylaşmak istedim:
Yakın zamanda Kahramanmaraş On iki Şubat ilçesinde genellikle uğradığım Bekir Sıttık Dokumacı Camiisinde 20-25 kişilik ortaokul öğrenci grubunun öğle namazlarına gelişi dikkatimi çekti. Çocuklarla tanışmaya başladım. Öğrencilerin, camiinin yakınında Akedaş Ortaokulu’nda okuyan öğrenciler olduğunu öğrendim. Kendi istekleriyle geldiklerini, öğle boş saatte namaz vakitleri için camiye geldiklerini müşahade ettim. Namaz vaktinde bazı öğrencilerin, avluda top oynadıkları, camiinin içerisinde koşuştukları, yukarı kata çıktıkları, hutbe yerine inip çıktıkları olmaktadır. O gün bu durumdan rahatsız yaşlı birisi bu olaya kızdı, ancak başka birisi de o yaşlıya cevaben “ Bu öğrenciler okuldan geliyor, gelsinler burada oynasınlar” diye tepkisini dile getirir. Bu olaya çocuklar sevinir, cemaatten kendilerine birisinin arka çıkması hoşlarına gitmiştir. İmam Fikret Hoca, çocuklara kendini sevdirmiştir, çocuklara hiç kızmaz. Hatta oğluyla beraber bu çocuklarından bazılarına Kuran dersi de verirmiş. Çocuklarla kaynaştık, çocuklara abdestiniz var mı? Diye sorduğum bir öğrenci; “Abi beni annem okula hep abdestli gönderir” dedi. Bu söze ne kadar memnun oldum. Demek ki hala böyle dindar anneler varmış. Aklıma 15 Temmuz da meydanlara çıkan gençler aklıma geldi. Büyün olumsuzluklara rağmen bizi Allah koruyor. Bir fidan gençlik var ve bu gençliğin bir an önce aşılanması lazım. Çocuklardan öğrendiğime göre Din dersi Öğretmeni Ahmet hoca imiş. Elbette bu öğretmenin de etkisi olmuştur öğrencilerine.
Daha sonra yine cemaatten bu öğrencilere zaman zaman şeker ve çikolata dağıtanlar olmuş ve bu öğrencileri camiye çekmeye ısındırmaya vesile olmuştur. Hatta Ramazan ayında da yine camide iftar verilmiş, bu öğrencilerden de katılanlar olmuştu.
Diyeceğim o dur ki;
camiye gelen gençliği kucaklayalım, gençlere sahip çıkalım, onlara gerekirse ödüller verelim, teşvik edelim camiden kaçırtmayalım. Bu hususta emeği geçen başta anne ve babaları tebrik eder, öğretmen ve imam efendiye de teşekkürü borç biliriz. Bütün camilerimiz bu şekilde hizmet verse, dini sevdirse ülkemiz refaha erer, kültür yozlaşmasından kurtulur. Camilerimize böyle şuurlu, görevini seven fedakar görevliler beklenmektedir. Aynı şekilde kutsal öğretmenlik görevinin şuurunda olan öğretmenlere de çok ihtiyaç var.
Umutsuzluk yok, hayrımızı arttırmaya devam.