Zor Günler Kapıda
Değerli okurlarım geçtiğimiz hafta memleketim Kahramanmaraş ‘ta dostlarla buluştuk ve dünü bugünü ve yarını enine boyuna konuştuk .
Eteğinde taşı olanlar taşları ile ağzı laf yapanlar lafları ile çorba tuzu olma gayretinde birbirleri ile yarıştılar.
İyi şeyler konuşmayı elbette çok arzu ederdim ancak memleketin hall pür melali ortada.
Bayramla birlikte ekonomideki kısa süreli canlanmanın oluşturduğu ilımlı hava geçince iyiden iyiye hissedilen krizin etkisi bir çok insanda birbirine soru sorma ihhtiyacı hissettirdiğinden olsa gerek dostların soru yağmuruna muhatap oldum maalesef.
Ne ekonomistim , ne de stratejist.
Olsun vatandaşın sorduğu soruları bendenizde ayna vazifesi görerek yukardakilere yansıtacağım.Ne de olsa gazetede bir köşemiz var.Duyurabildiğim kadarını duyurmam bile kafi.
Bu ülkede yaşamaktan gurur duyan bir vatandaş olarak mevcut gidişat beni de ciddi olarak endişelendiriyor.
Ekonomik savaşı yetersiz gören zinde güruh nedip edip bizi komşularımızla sıcak savaşa sokmaya yemin etmiş .
Her türlü entrika alavere dalavere ile sonuç alacağına inanmış bu güruhun oyununu bozmak bu milletin ortak menfaati.
Maras özellikle tekstilde ülkemizin gururu.Bu öyle bir gurur ki,dışarı göç vermediği gibi çevre illerden de göç alıyor.
Geçtiğimiz hafta bu fabrikaların bir kısmının kapılarını kapatttığına ve işçilerin maaşlarını da ödemediklerini ve hatta çalışanlarını süresiz izine ayırarak belirsizliğin geçmesini beklediklerini öğrendim.
Orta ve küçük esnaf ise şaşkın.
Vatandaşa gelince o iyice bir hoş olmuş durumda.
Ağzını açan bayram ertesi füze hızı ile yükselen temel gıda fiyatlarını takip etmekte zorlandıkarından bahisle acil çözüm bekliyor.
Çiftçi ağzını açtığında iki katına çıkan gübre fiyatları ile nasıl baş edeceğinin derdine düşmüş.
Dostlar kime dokunsan bin ah işitilen günlerden geçiyoruz.
Bu saatten sonra Emirle veya ceza verererek fiyat istikrarını sağlamak nerede ise mümkün değil.
Vatandaş Başkandan hala umudunu kesmediğinden olsa gerek sabır ve sebat ederek bekliyor olsa da nereye kadar sorusunun cevabı muğlak.
Bu millet 15 temmuzda canını verenlere nasıl minnet duyuyorsa bu zor günleri rant fırsatına çevirenleri de aynı şiddette nefretle kınayacak gibi.
Önümüzdeki günlerde açıklanacak olan tasarruf tedbirlerini beklerken de kaygılı.
Dağın fare doğurmasından korkuyor.
İnşaAllah böyle bir savrulma yaşanmaz.
Devletimiz en üst yetkilisinden çöpcüsüne kadar olabildiğince şeffaf olarak bu tedbirleri uygulayarak vatandaşın gazını almalı.
Yoksa evet yoksa bu günleri arayacağımız daha kötü günlere doğru hızla savruluruz.
Telefonla arayarak bunları da yaz diyen bir dost , domates ve domates salçasının iki kata çıkan fiyatının macerasını da sor dedi.
Sorusu olan başka hemserilerime haksızlık yapmayalım.
Soru sormak elbette vatandaşın hakkı.Soru da sorar hesap da sorar.
İdarecilerimizin ellerini taşın altına sokarak iğneyi kendilerine batırdıktan sonra çuvaldızı vatandaşa batırması icap ediyor.
Vatandaş fedakarlığı yapmada istekli , bu gönüllü isteklilik suistimal edilmemeli.
DİN VE SAĞLIK
Bu iki konu üzerinde ümmetin ciddi sıkıntıları birçoğumuzun malumu. Din bahsi ki, akan suların durulduğu ve canların seve seve verildiği bir mesele. Bugün ümmetin hal-i pür melali de ortada. Son hak din olan yüce İslam dini bugünkü durumuna kadar nasıl savruldu? Neresine tutunulacağı ile ilgili de o kadar çok kargaşa var ki, tutanın elinde kalıyor.
Ağzı olan fütursuzca konuşuyor ve bana göre diyerek etrafa fitne fücur saçıyor. Söylemden çok eyleme bakalım. Namaz abdest hac umre gibi değerleri ayaklar altına alarak menfaat eksenli Müslümanlıktan uzaklaşalım.
Sağlık meselesine gelince, burası da başka bir gayya kuyusu. Doğru nereden başlayıp nereye kadar gidiyor. Hekimlerimiz bu mesleği severek seçmeli ve mutluluğunu yaşamalı. Mesleğin, hikmetli ve esmadan şifasını almak gibi manevi yönünden istifade edebilmeli. Bendeniz bu mesleği severek yapmanın mutlu gururu ile nerede ise 40 yıldır insanlara yararlı olmaya çalışıyorum.
Çok şükür mutluyum.
Tıbbın alternatifi olmamasına rağmen bazı kendini bilmez insanlar ki, çoğu hekim bile değil sağa sola mucize dağıtıyor.
Biraz da insanlarımızın beklentisinden dolayı çoğalan bu tür reçeteleri devletimizin ilgili organları ne kadar tedbir alarak çözmeye gayret etse de bu kendini bilmez fırsatçıların önünü kesmek bir türlü mümkün olmuyor.
Adam bana kadar geliyor ve mucize reçetesi(!) ile de beni bile ikna etmeye çalışıyor. Bendeniz ki, tanıyanlar hak verir. Şifayı, arının bal yapma misali gibi arama taraftarıyım. Şifa ararken sadece ilaçları kullanmam.
Elinde bitkisel olduğunu iddia ettiği karışım ile geliyor. İçeriğini anlatırken daha baştan gaf üstüne gaf yaptığının farkına bile varmadan anlattıkça anlatıyor. Nerede imal edildi? Hangi işlemler hangi izinlerle yapıldı? Etken maddeler nereden temin edildi? Sor sorabildiğin kadar.
Sussa ve hatasını anlasa bir şey demem. Kendini savunurken kullandığı kelimeler o kadar savruk ilgisiz ve alakasız olmasına rağmen devam ediyor. Susmuyor. Filan kişiye verdim çocuğu oldu. Filana verdim şifa buldu vs….Bu ve benzer zırvalara daha fazla göz yummamalıyız.
Meslektaşlarımız tamamlayıcı tıp uygulamalarına soğuk bakmamalı ve bu tedavileri modern tıbbın imkanları ile harmanlayarak çare ve çözümde yaşanılan sorunları asgariye indirebilmelidir.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.
Kahramanmaras‘tan İzlenimler
.