Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle
Gösterdiğin vasat yolda yürüyebilseydik, rezil- rüsva olmazdık hergiz! Ahlâkınla donansaydık, “hacâlet”e düşmezdik. Sîret”inle sırlansaydık, sûreten dökülmezdik. Sünnetinle sana ümmet olsaydık, asla mihnet çekmezdik. Suç bizde, “sakîm”lik bizde. Ya “Hâtem’ül-enbiya!”
Sözümüz, özümüzle mutabık değil. Dilimizin ikrarı, kalbimizin tasdikine yetmiyor. Gayr-ı samîmilik ve gevşeklik bizde. Gene de sen bakma kusurumuza. Ya “Habîb-i kibriya!”
Asrın en büyük belgesi, en büyük reçetesi ve en büyük “serlevha”sı niteliğindeki; “Veda Hutbesi”ni keşke iyi okuyabilseydik! İyi anlayabilseydik keşke! Kötülüğe sapmazdık! Çıkmazdık meşrû daireden! “Sırat-ı müstakim” den ayrılmazdık! Tümüyle “layüs’el”lik bizde! “mirasyedi”lik bizde!
Gene de sen bakma kusurumuza. Ya “Seyyidü’l mürselin” , ya “Muhammed Mustafa!”
Çok yavan bir şekilde, cılız bir sesle de olsa; “gâye”nize gayemiz, “yol”unuza yolumuz dedik. Mingayrihaddin belki sürç-i lisan eyledikse affola! “Hercaî”lik bizde, “hoyrat”lık bizde.
Gene de sen bakma kusurumuza! Ya “Bürhanü’l bâhire!” , ya ismi “Taha!”
Zât-ı pâkinize müştakız, lâkin o “altın çağ”ınıza yetişemedik! Müştakız “Asr-ı Saadet”inize, inkılâbınıza! Gel gör ki bizler, “fetret dönemi”nde yaşıyoruz. Ya “Seyyidü’ssakaleyn!” Ey ismiyle
müsemmâ… Nefret yudumluyoruz gel gör ki…
Ve işte size, hâlihazır dünyamızdan bir kesit manzum söz sunuyorum! Başım öne eğik, mahcubiyetle...
Umumi ahval-i arzımdır
Şol âlem-i bekâ’ya göçtüğün günden beri,
Gülşen’e çevirdiğin, çöller huzursuz şimdi.
Ey âlemlere rahmet ey ufuk Peygamberi;
Bülbüller figandadır, güller huzursuz şimdi,
Şol âlem-i bekâ’ya göçtüğün günden beri.
***
Sen gidince zamanın kaçtı güzelim tadı,
Âşıkların Ya Nebî sînesini dağladı.
Giran geldi yokluğun akan sular ağladı;
Ah! Dicleler, Fıratlar, Niller huzursuz şimdi,
Şol âlem-i bekâ’ya göçtüğün günden beri.
***
Heyhat ki ehl-i fitne kıtaları dolaştı,
Heyhat ki kardeşliğe, barışa kan bulaştı.
Firkatinle Ya Resûl, mevsimler başkalaştı;
Günler, haftalar, aylar, yıllar huzursuz şimdi,
Şol âlem-i bekâ’ya göçtüğün günden beri.
***
Ümmetin darmadağın, “hâl-i perişan”dadır,
Gâyeden uzaklaşmış her biri bir yandadır.
Başsız İslam âlemi, en kritik andadır;
Feth-i mübin’e mazhar, ‘el’ler huzursuz şimdi,
Şol âlem-i bekâ’ya göçtüğün günden beri.
***
Nice sır saklı idi, ”nübüvvet” pâyenizde,
Saadet asrı vücut bulmuştu sâyenizde.
Lâkin şu an hüzün var, karada ve denizde;
Sükûnuna ay düşen, göller huzursuz şimdi,
Şol âlem-i bekâ’ya göçtüğün günden beri.
***
Ey gönüller sultanı ey server-i kâinat!
Doğuşun bir mesajdı, karanlık çağa inat.
Kimsesiz mazlumlara, herdem açtın kol-kanat;
Aynı ilgiye muhtaç, kullar huzursuz şimdi,
Şol âlem-i bekâ’ya göçtüğün günden beri.
***
Öksüz Mescid-i Aksa, başını okşayan yok!
Temeli oyulsa da, hâlâ bir taş koyan yok!
Yüreği yananların feryadını duyan yok!
“İmdat!” diye çağıran, diller huzursuz şimdi,
Şol âlem-i bekâ’ya göçtüğün günden beri.
***
Savruldu yele gitti zor kazanılmış haklar,
Yad’ların tekelinde, mahzun kutsal topraklar.
Durum bu, “Güller Gülü!” soldu yeşil yapraklar;
Gövdeye kurt girince, dallar huzursuz şimdi,
Şol âlem-i bekâ’ya göçtüğün günden beri