Bu iki kelime sadece son hecelerindeki kefiye ile mi birbiriyle alakalı.
Bence değil.
Farklı açıdan bakınca birbiriyle o kadar alakalı ki şaşarsınız.Aksu TV de çarşamba akşamları canlı yayınlanan artı eksi programına katılıp dilimiz döndüğünce K.Maraş'ımızı konuşuyoruz . Program esnasında bu benzerlik aklıma geldi ve sizlerle paylaşmak istedim.
Kameraman önünde, hele de canlı yayın ise insan hal hareket ve konuşmalarına azami dikkat ediyor.
Zaten kamera önünde olan ölçüsüz hareketler , kötü konuşmalar , helede kavgalar herkesin çok dikkatini çeker ve daha çok kınanır.
Biz de Aksu TV de kameramanımız Fırat'ın karşısında hep dikkatli dengeli ölçülü olmaya çalışırız. Bu durum televizyona çıkan herkes için geçerlidir.
Fakat insanlar kamera karşısında değilken , araç kullanırken , yürürken , sokakta konuşurken , müşterisine, işçisine, hastasına, eşine , arkadaşına, komşusuna davranırken o kadar da ölçülü, dengeli , hassas, dürüst davranmayabilir.
Halbuki hayatımızın her anında ölçülü dürüst adil yapıcı davranmamızı tavsiye ve emreden bir yaratıcımız, peygamberimiz , dinimiz var.
Ve sürekli bir canlı yayın kamerasını sırtımızda taşır gibi hissetmemizi gerektiren dinin en en en önemli unsuru olan ''İMAN'' denen bir şey var.
Yüce Allah namazlarda okuduğumuz , sair zamanlarda dinlediğimiz Bakara suresi 77. ayette , Kaf suresi 16 .17. 18. ayetlerde Fecr suresi 14. ayette, Mülk suresi 13.14. ayetlerde ve daha birçok yerde insanlara şah damarından yakın olduğunu herşeyi görüp gözetip herşeyi duyduğunu hatta kalplerden geçeni bile bildiğini söylemiyormu?
Bu sözler anlamını bilmeden dinlemek içinmi, yoksa kabir başında okuyup ağlayıp sonra unutmak içinmi, yoksa her cuma namazında söylendiği gibi Yüce Allah'ın tutalım diye verdiği öğütlermi.
Sırtında , her yaptığını gören , her dediğini duyan hatta bizim kameraman Fırat'tan daha öte , kalbimizden geçeni bile bilip herşeyi birgün hesabı sorulmak üzere kaydeden bir kamera taşıdığına iman eden insan, peygamber ahlakının dışına çıkabilirmi.
Yalan söyleyebilirmi?
Alışverişte hile yapabilirmi?
Başkalarına , kendine yapılmasını istemediği birşeyi yapabilirmi?
İman denen şey uzayın derinliklerinde yeni keşfedilen bir yıldıza ''evet varmış'' diye inanmakmı yoksa dünyayı, her hareketimizin görülüp gözetildiği, kameralarla donatılmış bir sahne gibi algılayıp, her an ama her an cenab ı Allah'ın huzurunda olduğumuzu idrak etmekmi?
Kılınan namazlar , tutulan oruçlar , kabe ziyaretleri acaba hesaba sevap yazdırmak içinmi
yoksa yüce Allah'a daha yakın olup her hal ve hareketimizin her an bir kameraya kaydedildiğine daha fazla iman etmek içinmi?
Aslında cevaplarını herkesin bildiği bir sınav zor olmasa gerek.