Gözün aydın Kanal 7’nin “dini bütün” izleyicisi! Artık, “senin kanalın”ın da hep gıpta ile baktığın(!!) bir dizisi var.
Kanal yöneticilerimiz düşünmüş taşınmış; “Bizim o malum kanallardan neyimiz eksik, izleyicilerimiz zaping yapacaklarına, kanalda tutma adına bizde alengirli diziler koyalım… Hem artık eski günler geride kaldı, devir bizim devrimiz, hükümet bize yakın, RÜTÜK de bizim elimizde nasıl olsa!” demişler ve “Fatmagül’ün suçu ne?” dizisini yayınlamaya karar vermişler.
***
Kırk yıl düşünsem, “Kanal D” logosu altında yapılan ahlaksızlıkların bir gün “Kanal 7” logosu altında yapılacağı aklıma gelmezdi. (Ey zaman, ey para, ey iktidara yakınlık sen nelere kâdirsin?!)
Ama oldu işte. Kanal 7’nin “tutucu” yayın akışına “lağım” karışmaya başladı.
***
Müjdeler olsun!!
Bu gün, yani pazartesi itibarı ile, bir zamanlar Aydın Doğan’ın Kanal D’sinde yayınlanan tecavüz sahneleri ile ünlü “o dizi” gündüz kuşağında Kanal 7’de yayında…
Kanal, tepkilere rağmen “geri adım” atmadı.
Demek ki bu kanala “din bezirgânı” diyen laik kesim haklıymış.
***
Maalesef insanlar reyting uğruna, maddi çıkarlar uğruna “mutasyon”a uğrayabiliyor, “evrim”leşiyor, alçalabiliyormuş! Peşinden koşan kitleleri hiç tereddüt etmeden satabiliyormuş!
Oldu olacak “biri bizi gözetliyor” programını, Mehmet Ali Erbil’in katılımcıların donunu indirdiği “çarkıfelek” programını, Acun Ilıca’lının “çıplaklar adası” programını, evlendirme programlarını da yayınlayın olsun bitsin. Kim bilir; belki de bu “deneme”den sonra bu tür dizilerin sayısı artırılır ve yukarıda saydığım programlar transfer edilir.
Sonuçta önemli olan reyting, önemli olan reklam ve elbette önemli olan bütün bunlara bağlı olarak izleyicilerin “sağmal inek” gibi para kazandırması değil mi?!!
Ee, o da nasıl olsa bizde çok!
Tabi bu arada dini içerikli programların değişmez iki ismi Ömer Döngeloğlu ve Mustafa Karataş’ta kapının önüne mi konulur, yoksa “Kanal 7 usulü çarkıfelek”te yarışmacı mı olur orasını bilemem!
***
Biz neden böyleyiz? Neden parayı bulunca “zıvana”dan çıkıyoruz?
Neden çizgimiz ilk başladığımız, ilk yola çıktığımız günkü gibi “dümdüz” değil?
TGRT’nin kurulduğu yılları hatırlıyor musunuz?
Ne güzeldi. “Bizim” kanalımızdı. Sonra yabancılaştı. “28 Şubat”a geldiğimizde o da konjonktüre ayak uydurarak “Sibel Can’lı”, “Seda Sayan’lı” programlar yapmaya başladı. Hatta basında, Merhum Dr. Enver Ören’in, “Seda Sayan Antalya’da dizi çekerken Antep’ten helikopterle baklava götürttüğü” haberleri bile çıktı.
Sonra bir de baktık ki o helikopter mütedeyyin insanların İhlas Finans’taki paralarıyla uçuyormuş iyi mi!?
Neyse, şimdi “neden ölmüş adamın arkasından konuşuyorsun?” (pardon “yazıyorsun”) diyecekler!
***
Kanal 7’nin, Merhum Erbakan Hoca’nın emriyle kurulduğu yılları hatırlıyor musunuz? Şimdilerde Nişantaşı’nın müdavimlerinden olan (o zaman) Kara Sakallı Ahmet Hakan haberleri sunardı. Ekran başına toplaşır “haber saati”ni beklerdik. Sabahları Prof. Cevat Akşit Hoca canlı yayına çıkar dini bilgiler anlatırdı.
Oysa biz, yıllardır itilip kakılan mütedeyyin insanlar ne kadar da seviniyorduk “artık bizim de televizyon kanallarımız var” diye. Meğerse “O kanal”a çoktan “foseptik” sızmaya başlamışta haberimiz yokmuş.
Sevgiyle kalın.