Kâni Hasan'ın babası Ali Aslan (Kel Ali) aslen Malatya'lı olup,1800'lü yıllarının sonuna doğru Malatya'dan gelerek, Elbistan'a yerleşmiştir. Kel Ali'nin, ekonomik durumu Elbistan'da iyidir. 50'li yıllarda Şevrole taksisi bile vardır O'nun.
Boyu 1,90'lar civarında, iri yarı, yakışıklı biri olan Kâni Hasan,1941 yılında Elbistan'da Dünya'ya gelir. Kendinden gayri 4 erkek ve 3 kız kardeşi daha vardır. İlkokulu Elbistan'da bitirir. Tâ o yıllar da şöforluğa olan hevesi nedeniyle, ilkokuldan sonra Ortaokulu okumak istemez.
Çocukluğu da "topaç" gibi iri kemikli ve güçlü olan Kâni Hasan'ın, bu yaşlarda güreşe de merakı vardır. Kâni Hasan yer yer Elbistan'da güreş tutsa da, esas gücüne ve ününe Göksun'da kavuşacaktır.
Hasan Abi, uzunca bir süre kamyon muavinliğinden sonra, şöförluğa terfi ettiğin de, Elbistan'da epeyce çalışır.
Genç yaşta amcasının kızı Yıldız Hatun'la evlilik yapar. Bir müddet daha Elbistan'da kaldıktan sonra, babasının Göksun'a yerleşme kararıyla, Kel Ali Horantası ve Kâni Hasan'lar Göksun'a gelirler.
Kel Ali, aşağı yukarı Göksun'un ilk sebze ve meyvecisidir. Ömrü göçle geçen bu adam Göksun'da tutunamıyacağını anlayınca 1960'lı yıllar da Ceyhan'a göç eder. Ancak, Kâni Hasan Göksun'da, güreşi, dürüstlüğü, alçak gönülüğüyle sevilmiş, arkadaş ve çevre edinmiş olduğundan babasıyla Ceyhan'a gitme yerine, Göksun'da kalmaya karar verir.
Kâni Hasan'ın bu yılları, O'nun en güçlü, güreşi de seyredenlerce hep beğenilen, yani, "Kâni" lâkâbını aldığı yıllarıdır. Her ne kadar Kâni ismi Gâni, yani çok varlıklı anlamıyla örtüşmese de, "Gani" den yakıştırılarak çok güçlü, fiziken varlıklı anlamında, "Kâni Hasan" denilmiş. Kâni Hasan epey bir zaman güreşe devam etse de, geçim derdi daha ağır bastığından güreşi bırakarak mesleği olan şöforluğa devam eder.
Kâni Hasan'da öyle güç varmış ki; zamanın Göksun Kaymakamı, Andırın'dan gelirken çamura batan ve bir türlü kurtulamayan arabaya bir omuz vermesiyle kurtarınca; Kaymakam'ın dikkatini çekmiş Kâni'ye "seni işe alayım" teklifine, o dönem piyasa da şöforluk daha cazip olduğundan kabul etmemiştir.
Göbeği, kendine has giyimiyle, topuğuna bastığı ökçeli, yumurta topuklu ayakkabısıyla, yakışıklı, alçak gönüllü, efendi, babacan ve kimseyi incitmemeye çalışan, hayatı boyunca zararı hep kendine olan bu adamı Göksun'lu sevdi. Kimi kimsesi olmayan, garipliği üzerine sinmiş Kâni Hasan rahmetliyi bende severdim.
Rahmetlinin, Allah ömürlerini artırsın Mehmet, Metin ve Turgut adlı 3 oğlu, İclal ve Yasemin adlı da 2'de kız evladı vardır. O, sırasıyla; Köprübaşı, Yenimahalle, Tepebaşı, Kurtuluş ve son olarak Kayabaşı Mahallesinde de, bir kaç yerle birlikte nihayet Abacı Mustafa'nın evinde oturdu. Hemen her Mahalle de eşi rahmetli Yıldız Abla da, çocukları da hep sevildi O'nun.
Kâni Hasan, uzun süre rahmetli İhsan Saygılı, rahmetli Müdür Köse (Koca) ve Kaşıkçı'ların kamyonların da direksiyon salladı. Yurt içi bir yana; İran, İrak, Suriye, Kuveyt, Lübnan ve Suudi Arabistan'a ehliyeti olmadan gitti geldi.
Evet evett ! yanlış okumadınız. Kâni Hasan'ın hiç bir zaman ehliyeti olmadı. "Peki, nasıl kamyon ve tır kullandı yâ ?" diye sorunuz, çok haklı ama, "Bu nasıl öz güven, bu nasıl bir cesaret ?" Diye sorunuza bir ilave gerekir. O zaman da, sorunun cevabı; bir sır oluyor. Belki, Allah, evde nafaka bekleyen temiz kalpli Yıldız Abla ve çocuklarına yardım etti de ondandır herhalde diyebilirim size...
Kâni, 1990 yılında çok sevdiği eşi Yıldız Abla'yı kaybedince, içine kapandı. Karınca kararınca çocuklarına analık şefkati vermeye çalıştıysa da; O güçlü adam malesef bir türlü eski Kâni Hasan olamadı, Toparlayamadı garibim kendini. 2005 yılın da garip gelen bu adam, 64 yaşın da yine bir garip olarak aramızdan ayrıldı.
Sen Göksun'u çok sevmiştin Hasan Abi, Göksun'da; seni de, horantanı da sevdi. Hele de senin temiz yüreğini, bir çocuk kadar saflığını bilenler, seni inan ki daha da çok sevdi.
Rahmetle anıyoruz Yıldız Ablayı da seni de, burada andıklarımızdan göçenleri de...
Dr. Mustafa Coşkun KALE'nin,
Henüz yayımlanmamış,
"Küçük Türkiye'm GÖKSUN" adlı eserinden.