Hayata sadece ‘politik’ bakanlardansanız renk seçeneğiniz pek yok demektir. Partinizin logosunda yer alan renklerin dışında hayata sadece iki renkle bakma şansına sahip olursunuz; ya kapkara ya da tozpembe…
Günün yorgunluğunu atmak için akşam evde yemek sonrası elinize kumandayı alıp, hiç ayrım yapmadan televizyon kanalları arasında gezip, ‘hele bakalım ülkemizde ve dünyamızda neler olmuş’ diye bir merakınız varsa sadece iki renkle karşılaşırsınız.
Kanalın adını bilmenize gerek yok.
Görmenize de gerek yok
Kapatın gözlerinizi ve kanallar arasında zaplayın, zıplayın durun.
Gelen sese göre kanalın rengini bulursunuz.
Rengini bulduğunuz kanalın kimlere hizmet ettiğini de bulursunuz.
Hatta o kanalın kumandasının sizin elinizde değil, başkalarının elinde olduğunu da anlarsınız.
Hiç görmeden, hiç dokunmadan, hiç tatmadan bütün bunları anlayabilirsiniz.
Gazetelerde de durum aynıdır.
Ama bu defa görmeniz gerekir.
Dokunmanıza gerek yok
Kokusunu almasanız da olur; Çoğu leş gibi kokar.
Televizyon ve gazeteyi bir yana bırakıp sanal âlemdeki haberleri “daha özgür” bulduysanız, yanıldınız demektir.
Orada da sadece iki renk görebilirsiniz, duyabilirsiniz, hissedebilirsiniz.
Üçüncü bir renk yok.
Ya kapkaradır bu hayat ya tozpembedir.
Ne mavisi var, ne kırmızısı, ne yavruağzı, ne yeşili…
Bütün renkleri öldürdüler azizim, bütün fikirleri öldürdükleri gibi.
***
Hayata kapkara bakan bir yayın organını izlediyseniz, öldünüz, bittiniz, tükendiniz.
Elinize silahı alıp derhal sokağa çıkmanız gerekir.
Ya da bir sığınak bulup gizlenmek gerekir.
Belki de bir dal bulup tünmek en iyisi.
Belki de konacağın yere kadar uçmak…
Her şey kötüdür, her şey fenadır, herkes sizin için geliyor, sizi yok etmeyi planlamaktadır.
İktidarın yaptığı ‘tek’ bir iyi iş olmadığı gibi, bütün kötülükleri de bir plan dahilinde, organize bir şekilde yürütmektedir.
‘Benim işçim, benim memurum, benim esnafım’ tükenmiş, ‘orta direk’ diye bir şey de zaten kalmamıştır. Mutlu bir azınlık vardır, her şey onların çevresinde dönüp durmaktadır.
Maaşlar erimiş, un olmuş, tuz olmuş, toz olmuş uçup gitmiştir.
Her şey ateş pahasıdır. Her şey ulaşılmaz olmuştur. Soğan şu kadardır, patates bu kadar, hıyarın fiyatını gördün mü, ya domates, ya yağ, ya su, ya süt, ya peynir, ya şu, ya bu…
İktidarın bir tek ama bir tek iyi yanı, tutar dalı yoktur.
İktidarı destekleyenlerin, ona oy verenlerin hepsi maaşlı adamlardır, satılmışlardır, hainlerdir, ülkeyi satışa çıkarmış, hesabını görüp, çantasını toplayıp gideceklerdir.
İş o kadar ciddi yani…
Korkmayın canım, bir de hayatın tozpembe yanı var…
***
Hayata tozpembe bakan bir yayın organını izlediyseniz, o zaman şanslı sayılırsınız. Her gün yeniden diriliyor, her gün bir adım değil, milyonlarca adım ileri gidiyorsunuz.
Çıkın sokağa, gezin, tozun, hayatın keyfini çıkarın.
Maaşınızdan veya gelirinizden arta kalanlarla gezin, tozun, yiyin için, tıkının durun. Her şey ucuz, her şey yok pahasına ve her şey olabildiğince güzel, olabildiğince çok, olabildiğince beleş.
Çıkın meydanlar, ya da bir dal bulun çıkın en tepesine seyreyleyin âlemi…
Belki de konacağın yere kadar uçmak tam size göre, uçun.. uçun, uçabildiğiniz kadar.
Her şey iyidir, her şey güzeldir, herkes sizin için geliyor, sizi bir kat daha yukarıya çıkarmayı planlamaktadır.
Bu arada yanınızda olmayan herkes de haindir, bunu asla unutmayın.
İktidarın yaptığı istisnasız her şey iyidir, bütün iyilikleri bir plan dahilinde, organize bir şekilde yürütmektedir.
‘Benim işçim, benim memurum, benim esnafım’ ayağa kalkmış, ‘orta direk’ en güçlü haliyle, sapasağlam bir şekilde ülkede söz sahibi olmuştur. Ama ne yazık ki, mutlu bir azınlık vardır, her şey onların çevresinde dönüp durmaktadır. Bunu yıkmak gerekir.
Maaşlar çok fazladır, gelir çok iyidir, kazancın haddi hesabı yoktur. Aldığımız parayla dünyayı bile satın alabiliriz. Hatta yetmezse üstüne birkaç galaksi eklersiniz.
Her şey sudan ucuzdur. Her şey ulaşılır olmuştur. Soğan ucuz, patates ucuz, hıyar ucuzdur. Hatta domates, yağ, su, süt ve peynir, beşini bir kuruşa alabilirsin.
İktidarın bir tek ama bir tek kötü/yanlış yanı yoktur.
İktidarı desteklemeyenlerin, ona oy vermeyenlerin hepsi maaşlı adamlardır, satılmışlardır, hainlerdir, ülkeyi satışa çıkarmış, hesabını görüp, çantasını toplayıp gideceklerdir.
İş o kadar ciddi yani…
Sahi sizin renk hangisi?
İkisinin ortasında bir renk yok mu, görürseniz bana da haber verir misiniz?