Bilindiği gibi geçen hafta 27 Eylül 2020 Pazar günü Azerbaycan Savunma Bakanlığından yapılan açıklamayla, Ermenistan ordusunun saat 06.00 sıralarında Can Azerbaycan topraklarına, Azerbaycan ordusunun mevzilerine ve sivil yerleşim birimlerine saldırdığı duyuruldu.
Açıklamada, Terter'in Gapanlı, Ağdam'ın Çıraklı ve Orta Garvand, Fuzuli'nin Alhanlı ve Şükürbeyli, Cebrayıl'ın Çocuk Mercanlı köylerine Ermenistan ordusunun yoğun bombardımanı sonucu sivillerden ölü ve yaralıların olduğu bildirildi. Bu bölgelerde sivil altyapının da ciddi şekilde hasar gördüğü aktarıldı.
Azerbaycan-Ermenistan çatışmasının kökeni 20. yüzyılın başlarına dayanıyor. Sovyetler Birliği döneminde Stalin tarafından Azerbaycan sınırları içinde bulunan Dağlık Karabağ’da bir Ermeni özerk bölgesi oluşturma kararı verdi. Satalin yönetimi farklı bölgelerden çok sayıda Ermeni'yi Karabağ’a yerleştirdi. Rusların bu politikası kanlı meyvelerini 90'lı yılların sonunda vermeye başladı.
Sovyetler Birliği zayıflamaya başlayınca, Ermeniler Karabağ'ın Sovyet Azerbaycan'dan Sovyet Ermenistan'a devredilmesine ilişkin talepte bulundular. Bu talep önce iki toplum arasında anlaşmazlığa sonra çatışmaya, 1990'lı yılların başlarında ise geniş çaplı savaşa dönüştü.
Her zaman olduğu gibi Rusların desteğini alan Ermeniler, 1991’de Hankendi’ni, 1992’de Şuşa ve Hocalı’yı işgal etti. Daha sonra Laçın, Hocavend, Kelbecer ve Ağdere'yi de ele geçiren Ermeniler, 1993'te Ağdam'a girdi. Ağdam'ı, Cebrayıl, Fuzuli, Gubadlı ve Zengilan illerinin işgali izledi. Ermeniler bu süreçte Azerbaycan Türklerine karşı katliamlar yaptı. Azerbaycan topraklarının yüzde 20'si işgal edildi, 1 milyona yakın Azerbaycanlı yaşadıkları bölgeleri terk etmek zorunda kaldı.
Ermeni katliamlarının artması üzerine taraflar 4-5 Mayıs 1994'te Bişkek'te, Bağımsız Devletler Topluluğu Parlamentolar Arası Meclisi, Kırgızistan Cumhuriyeti'nin Parlamentosu, Rusya'nın Federal Meclisi ve Dışişleri Bakanlığının inisiyatifiyle gerçekleştirilen görüşme sonrasında Bişkek Protokolü diye bilinen ateşkes mutabakatını imzaladı.
Protokole göre, ileride kapsamlı bir anlaşma yapılması öngörülüyordu ancak protokolde bahsi geçen barış anlaşması, aradan yıllar geçmesine rağmen tarafların anlaşamaması nedeniyle yapılamadı. Protokolle geniş çaplı saldırı ve operasyonlara son verilse de günümüze kadar geçen 26 yılda ateşkes kâğıt üzerinde kaldı ve çatışmalarda her iki taraf da kesin rakam verilmeyen fakat sayıları binlerle ifade edilen askerini kaybetti.
Dağlık Karabağ sorununa barışçıl çözüm bulunmasını teşvik amacıyla 24 Mart 1992’de Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubunu oluşturdu. Grubun eş başkanlıklarını Rusya, Fransa ve ABD üstlendi. Sorunu çözmek için oluşturulan AGİT Minsk Grubu, bugüne kadar sonuç alamadı. Belli aralıklarla her iki ülkeyi ziyaret eden ve yetkililerle görüşen Minsk Grubunun eş başkanları, her defasında taraflara ateşkes ihlali yapmama uyarısında bulunmaktan başka bir işe yaramadı.
Türkiye, Kafkasya’yı ve yakın coğrafyayı derinden etkileyen krizin patlak verdiği ilk günden beri, uluslararası hukuk kuralları ve ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararları gereği Azerbaycan'ın yanında yer aldı.
Başta dönemin Cumhurbaşkanları olmak üzere Türk yetkililer, katıldıkları uluslararası toplantılarda Ermenistan'a işgale son vermesi yönünde çağrılar yaptı. Ankara yönetimi, Azerbaycan topraklarının işgali sona ermedikçe Ermenistan ile diplomatik ilişki kurulmayacağını sık sık dile getirdi. Türkiye, her platformda, Dağlık Karabağ sorununun çözümünde Azerbaycan’ın kabulünün kendisinin de kabulü olduğunu ifade etti.
Bizde;“Eceli Gelen İt Cami Duvarına Pisler” denilir. Allah şaşırttı pislikleri! Yaklaşık 30 yıldan beri Azerbaycan Türklerinin topraklarını işgal eden Ermenilerin savaşı yeniden başlatmasının başka bir izahı olabilir mi? Şimdilik Ruslar sadece izliyor. Azeri kardeşlerimiz ise kısa sürede işgal altındaki yerleşim yerlerini ele geçiriyorlar. İşgal edilen toprakların tamamı kurtulana kadar ateşkes yapılmamalı. Gönlümüz ve dualarımız elbette Azeri Gardaşlarımızla beraber. Allah yar ve yardımcıları olsun. Allah kendilerine zaferlerin en büyüğünü nasip etsin inşallah…