Kahramanmaraş’ımızda 32 yıl önce bu şehirde yaşayan insanların müdahil ve taraf olmadığı ancak “gaza getirilerek” tezgahlanan bir senaryonun istemeye isteme figüranı oldular.
32 yıl sonra Kahramanmaraş’ta yaşayan alevi vatandaşlarımızın, komşularımızın yer almadığı bir anma proğramı, basın açıklaması yapmak istediler.
Talep yerinde olabilirdi. Üslup yanlıştı. Takip ettikleri yol yanlıştı. Salt kendi doğruları üzerinden kurdukları bir “yalan rüzgarı!” gibi bir şeyi toplumsallaştırmaya çalıştılar.
Açıkça ifade etmem gerekirse; “toplumsal yüzleşmeye” karşı değilim. Ancak bunda hayata geçirilirken yapılacak strateji önemlidir. Toplumlarda var olan kırmızı çizgiler ve bu çizgiler üzerinde hayat bulan değer ve inanışlar yani örf ve töreler.
İşte bunlar gözünde bulundurularak bir anma proğramı tertip edilmek istenilseydi ve bu proğramda da sağ ve sol cenahtan isimleri bu olaylar ile neredeyse özdeşleşmiş isimleri de davet etseler ve hatta bunların konuşma imkanı sağlansaydı, inanıyorum ki; toplumsal barışa büyük katkı yapardı. Olmadı. Belki daha sonraki yıllarda bu zemin oluşturulabilir.
Bunları neden yazdığıma gelince;
Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Balduk öncülüğünde, 84 sivil toplum kuruluşunun imza koyduğu ve kamuoyunda büyük yankı uyandırdığını gözlemlediğimiz bu basın açıklamasına değinmek istiyorum.
Bu basın açıklaması yapılalı neredeyse bir hafta olacak. Sıcağı sıcağına konuyu yazmak yerine beklemeyi ve başkalarının ne yazacağını görmeyi tercih ettim.
Ulusal köşe yazarları bu konuya köşelerinde yer vermediler. Ancak bu memleketin aleyhine olunca vur abalıya dediler.
Kipaş Holdingin de ekonomik destek verdiği bu basın açıklaması 15 ulusal gazete olmak üzere birçok yerde ilan olarak yayımlandı.
Kahramanmaraş’ta ki bu direnci ve toplumsal birlikteliği gören yazarlar sanırım bundan sonra abuk sabuk, bilgiden uzak, gerçek olmayan konuları yazmaya cesaret edemezler diye düşünüyorum. Bundan sonra böyle ipe sapa gelmez yazı yazanlar olursa, bütün Kahramanmaraş’ta faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri söz konusu yazar ve gazete ile ilgili hak arama mücadelesi içine girmelidirler. Bir şehri iki de bir böylesi kötü ifadelerle itham etmeye kimsenin ne hakkı nede yetkisi vardır. Bu şehirde yaşayan her insanın böylesi ithamlara karşı da söyleyecek bir sözü olmalıdır ve vardır da.
12 Eylül sonrasında bu şehirde Sivil Toplum örgütlerinin toplu tavır gösterdiği iki büyük organizasyon oldu. Bunlardan bir tanesi TEŞVİK mücadelesi, ikincisi ise KATLİAM tepkisidir.
Bu günlerde yine böyle bir toplumsal tepki göstereceğimiz bir diğer konu ise BÜYÜKŞEHİR olma mücadelesi olmalıdır.
Bizim kadar ekonomik, nüfus ve sosyal açıdan büyük olmayan şehirlerin adı Büyükşehir ile anılırken bizim ne olacağımız belli değildir.
Bu konuda da bir birlik ve beraberlik fotoğrafı vermemiz gerekiyor. Bunu da yine TSO yapmalıdır.
Bu öneriyi yaparken, Kahramanmaraş’ın gelişmesinde son yıllarda Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odasının Başkanı ve yönetimi olmak üzere hepsine de teşekkür etmek istiyorum.
Çünkü marifet iltifata tabidir.
Ortaya güzel bir eserin çıkmasında kim katkı yapıyorsa, ona iltifat etmekten çekinmeyelim. Ona bir teşekkür edelim, ona moral desteği verelim.
Bu anlayış bu güzel kentimizde hem sosyal barışı geliştirecek hem de refahı artıracaktır.
Bu yazıyı yazarken onca dostum arayarak bizlerin basın gününü kutladı, mesaj attılar.
Bizi unutmayan, bizi hatırlayan dostlarımıza da teşekkür ederek, yeni bir haftaya yeni bir Vali ile başlamanın heyecanını taşıyoruz.