Zannedersem üniversite giriş sınavına hazırlanan öğrencilerin başı büyüklerle yine dertte. Velilerimle yaptığım sohbetlerden anlıyorum ki, evlerde huzur yok. Anne ve babalar sınav yaklaştıkça elbette çocuğunun daha bilinçli ve daha fazla çalışmasını istiyor. Beklentileri karşılanmayınca da anne ve babanın hoşgörüsü azalıyor ve panik artıyor. Zaten sinir katsayısı çok yüksek olan ve sığınacak bir liman arayan gençler birde anne ve babayla dalaşmaya başlayınca iyice zıvanadan çıkıp kurtuluşu ya sokaklarda ya da odalarına kapanmakta arıyorlar. Erkekler kendilerini sokaklara atarken kızlar ise kendisini adeta oda hapsine mahkûm ediyor. Oğlan kaçak, kız mahkûm olunca da evin tadı tuzu kaçıyor…
Anne ve babalar barut gibi, küçük bir kıvılcım patlatacak onları. Çocuklar ise ateş gibi, yaklaşanı yakacaklar sanki. Anne, baba ve evlat; hepsi asabi hepsi sinirli. Anne kızını, baba oğlunu anlamıyor. Oğlan babayı, kız anneyi beğenmiyor. Ne kadar acı ne kadar yazık, her şeyin fazlasıyla bulunduğu evlerde bulunmayan tek şey maalesef huzur… “Kuran hakkı için bir dediklerini iki etmedim yavrularımın” diyen baba, “Elini ılıktan soğuğa sokturmadım bu kızın” diyen anne elbette kendince haklı. “Canımdan bıktım ya… Elimden geleni yapıyorum işte. Karşılığında gördüğüm tek şey her adımda tenkit, her adımda uyarı ve ikaz” diyen çocuklarda elbette haklı… Haksız kim diyenlere cevap vermek çok kolay değil…
Çocuklarının en az bir fakülte bitirmelerini, üniversite diploması almalarını isteyen büyükler onların böylece daha iyi bir yaşam sürdüreceklerine inanmışlar. Tek istedikleri bu, Yer yer uyarıda bulunmaları da bu yüzden. Yaptıkları bence çok doğru, her anne ve baba çocuklarının hayatına elbette karışacak. Yanlış olan; “doğduğu günden beri bir dediği iki edilmeyen ve seviyeleri tam olarak bilinmeyen çocuklardan olduklarının çok üstünde bir beklenti içerisine girilmesi” olsa gerek.
Üniversite giriş sınavının ilki “Yükseköğretime Geçiş Sınavı, YGS” 27 Mart 2011 Pazar günü yapılacak. Yaklaşık iki ay gibi bir süre kalmış. Bizimle görüşen anne ve babalara biraz daha sabır diyoruz. Onlardan biraz daha anlayış biraz daha hoşgörü istiyoruz. “Aksini yapsanız ne değişecek ki” diyoruz. Biliyoruz ki süre azaldıkça sınav kaygısı ve korkusu artacaktır. Bu kaygı ve korkunun üzerine birde “anne ve baba korkusunun eklenmesi hiçbir problemi çözmeyecektir” diyoruz. Bize göre doğru davranış bu. İnşallah kaybedilmez ama kaybedilse dahi “kaybedilen sadece sınav olsun.”
YARIYIL TATİLİ
Büyükler, özelliklede anneler okulların tatile girmesini pek sevmezler. “Eyvah okullar kapanıyor, evde çocukla tek başıma ne yaparım?” Diyerek korkuya kapılırlar. Bu korkularında veya kaygılarında tamamen haksız da sayılmazlar. Çalışma alışkanlığı olmayan, öğretmenlerin ısrarlı takibiyle zar zor çalışan afacanlar tatil süresince kendilerini özgür sayarak pek ders çalışmayacaklardır. Bilgisayarlarının başından kalkmak istemeyeceklerdir. Yılsonunda sınava girmeyeceklere belki anlayış gösterilebilir: “Eylül ayından beri çalıştılar. Tatili hak ettiler” denilebilir. Ancak yılsonunda sınava girecek olan 7. ve 8. sınıf öğrencileri 15 gün boyunca asla dersleri asamazlar. Tatil boyunca kitap ve defterlerini bir köşeye bırakıp okulların açılış gününe kadar bütün gün televizyon seyredip geceleri geç saatlere kadar odasına kapanıp bilgisayar başında saatlerini harcayarak geçiremezler. Böyle bir tatil anlayışı öğrenciyi dinlendirmekten çok yoracaktır.
Tatili verimli ve güzel geçirmek için öğrencilerin kendilerine mutlaka bir tatil programı hazırlaması gerekir. Bu programda dinlenmeye, eğlenmeye ve gezmeye zaman ayrıldığı gibi zayıf dersleri iyileştirmek için de zaman ayrılmalıdır. Özellikle okuldaki ders notları düşük ve konu eksikleri fazla olan öğrenciler bu eksikliklerini tatilde mutlaka tamamlamalı, konu eksiği olmayan öğrenciler ise tatilde konu tekrarı yapmalıdır.
Saygıdeğer anne ve babalar; Çocuğunuzu dönem boyunca sergilediği performansından ötürü diğer çocuklarla asla kıyaslamayınız. Yetenek, ilgi ve beceri olarak bakıldığında her çocuğun kendine özgü özellikleri bulunduğunu asla unutmayınız.
Çocuklarınızı ikinci yarıyıla hazırlarken kaygı ve tehdit yolunu asla kullanmayınız. “Sen bu gidişle II. dönem de başarılı olamazsın” türündeki ifadeler çocuğun özgüvenini azaltacaktır. Bu gibi ifadeler fayda yerine zarar verecektir. Çocuğunuza, her şeye rağmen koşulsuz ve karşılıksız sevildiğini ve ona güvendiğinizi mutlaka hissettirmelisiniz…