Stratejik öneme haiz olan Kıbrıs’ı Osmanlılar 1571 yılında fetih ettiği zaman Anadolu da ki bir kısım Türkler’i adaya yerleştirmiş ve oraya sahip çıkmıştır. Kıbrıs hem Osmanlı, hem de Türkiye cumhuriyeti devletinin bakiyesidir. Kıbrıs ta ki Maraş ismini de buradan gidenlerin verdiği bilinmektedir.
1878 ile 1960 a kadar Kıbrıs İngilizlerin sömürgesi olmuştur. Kıbrıs: 16 Ağustos 1960 – 15 Temmuz 1974 tarihine kadar başpiskapos Makarios tarafından yönetilmiştir.
Türkler azınlıkta oldukları için; sık sık çoğunlukta olan Rumların baskılarına, zulümlerine, tecavüzlerine uğramışlardır. Açıkçası Türkler asimile edilmek ve yok sayılmak istenmiştir. Yaşı ellinin üzerinde olanlar Kıbrıs ta olup bitenleri çok iyi bilirler. Eskiler hatırlasın, yeni nesil de bilgilensin diye biraz açıklama yapalım.
Maraş ile Kıbrıs arasında eskiye dayanan bir bağ vardır. Maraş Kıbrıs’ı hiç unutmamış ve şehrin en önemli meydanına Kıbrıs ın adını vermiş. Buraya KIBRIS MEYDANI demiştir. Kıbrıs - Magosa da en güzel bölgeye Maraş adı verilmiştir.
1964 da Rumların Türklere baskıları artmıştı. Başbakan İsmet İnönü hava harekatı yapılmasına müsaade etti.1964 de pilot Cengiz Topel’in uçağı hava operasyonu sırasında Rumlar tarafından düşürüldü ve şehit oldu. Tam bu sırada Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi Maraş ta da Kıbrıs Rum yönetimi protesto edildi. Kıbrıs meydanında halk ve öğrenciler Makarios un kuklalarını yaktı. Makarios a ölüm, ya taksim ya ölüm sloganları söylendi.
Dönemin başbakanı Bülent ECEVİT, başbakan yardımcısı da Necmeddin ERBAKAN dı. Koalisyon hükümeti kurmuşlardı. Bu iki lider büyük cesaret örneği gösterdiler ve 20 Temmuz 1974 barış harekatını başlattılar.
Rumlar Yunanistan lehine ihtilal yapmışlardı. Makarios devrildi yerine: 7 Aralık 1974 – 3 Ağustos 1977 Nikos Sampson denen bir kominist EOKA cı geldi. Türkler’e baskılar daha da arttı, evler basılıyor ve kadın, erkek, çocuklar öldürülüyordu.
Türkiye Garantör devlet olarak buna seyirci kalamazdı, Kıbrıs barış harekatı başladı ve adaya 20 Temmuz 1974 de askeri birlikler çıkartıldı. Türk askeri adaya hakim oldu. Nikos Sampson tutuklandı. Türkler rahat bir nefes aldı. Büyük Türk devletine yakışanda zaten buydu.
Şunu da bir not olarak belirtmeden geçemiyeceğim. Kıbrıs harekatı sırasında YAVUZ ZIRHLISI yanlış istihbarat sonucu koordinatlar yanlış verildiği için Türk uçakları tarafından bombalandı ve batırıldı. Personelleri zayii oldu. Şırnak Uludere de kaçakçılık yaptıkları söylenen 35 kişi yanlış istihbarat sonucu uçaklar tarafından bombalandı ve öldü. Demek ki; yanlış istihbarat her zaman olabilecek bir durum. Yoksa devlet kendi vatandaşını niye öldürsün. Kendi gemisini niye batırsın. Olaylara biraz sağduyu ile bakılırsa gerçekler görülür.
Bir Maraşlı olarak etkilendiğim şu notu da okuyuculara aktarmak istiyorum. Maraş 14. piyade alayı Kıbrıs’a ilk çıkan askeri birliklerdendi. Büyük zayiat verdi ve bu nedenle de Maraş’a tekrar dönemedi.
Kıbrıs mukavemet teşkilatının iki kahraman lideri vardır. Birisi Dr. Fazıl KÜÇÜK, diğeri de Rauf DENKTAŞ’tır.
Cumhurbaşkanı Rauf DENKTAŞ 1993 yılında Kahramanmaraş Müsiad üyelerini Kıbrıs a davet etmişti. Bendeniz de dernek üyesi olarak bu davete katılmıştım. Bu vesile ile kendisini daha yakından tanımış oldum.
Kıbrıs Türkler’inin davasına kendini adamış ve ömrünün uzun bir kısmını bu yolda mücadelelerle geçirmiştir. Azimli ve kararlıydı. Rumlarla iç içe yaşadığı için onları iyi tanıyordu. Hiç oyuna getiremediler. İyi derecede İngilizce biliyordu. Birleşmiş milletler ve Avrupa konseyinde Kıbrıs davasını bıkmadan, usanmadan savunurdu. İyi bir devlet adamıydı. İyi bir liderdi. Üstlendiği misyon ağırdı. Ülkesinin kaynakları yoktu. Türkiye ye bağlıydı. Çözümsüzlük uzun sürünce; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletini kurdu. Birleşmiş milletler tanımadı. Ama yolundan dönmedi. Birleşmiş Milletler Genel sekreteri Kofi ANNAN’ın hazırladığı ve sunduğu raporu onaylamadı. Gerekçesi de raporun Kıbrıs Türkleri’nin aleyhine olmasıydı.
DENKTAŞ’ın kararlı duruşunu bazıları çözümün önünde engel olarak görüyordu. Oysa o oynanan oyunları; yıllardır edindiği devlet tecrübesi ve uluslar arası hukuk bilgisine dayanarak görüyordu.
Türkiye Cumhuriyeti devleti de DENKTAŞ’ı çözümün önünde engel olarak gördü. Bu nedenle 20 Nisan 2005 de yapılacak seçimde Mehmet Ali TALAT’I destekledi. Seçimi TALAT kazandı. DENKTAŞ kayıp etti. Hayatını ülkesinin menfaatini korumak için harcamış bir lider ne yaparsa onu yaptı. Onu en çok üzen de şuydu: “beni çözümün önünde engel olarak görenler TALAT’ı desteklediler. Peki neden çözüm olmadı.” Rum tarafının Avrupa birliği üyesi olması, hem Kıbrıs Türkler’inin, hem de Türkiye Cumhuriyeti devletinin arzu etmediği bir durumdur.
Yapılan bunca mücadeleye rağmen; ömrü Kıbrıs Türkler’inin haklarını aldığını göremeden bitti. Ruhu şad olsun.