Türkiye’de yönetim sistemi değişikliği tartışılıyor. “Yürütme yetkisinin” “tek elde toplanması” olarak kısaca ifade edeceğimiz Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi TBMM Anayasa Komisyonunda tartışıldı, konuşuldu, gerekli değişiklikler yapılarak kabul edildi.
9 Ocak 2017 tarihinde ise Türkiye Büyük Millet Meclisinde 18 madde olarak kabul edilen bu değişiklik, tek tek tartışılacak, oylanacak ve en sonunda da tümü üzerinde oylama yapılacaktır.
Yapılan oylama sonucunda 330 rakamı geçilirse yeni yönetim sistemi milletin huzuruna çıkarılacak. Yani Referanduma sunulacaktır.
Referandumda % 51 oy alarak milletten kabul görürse, 2019 yılında yapılacak olan seçimle birlikte yürürlüğe girecektir.
Yeni yönetim sistemi ile ilgili buraya kadar gelen tartışma ve kademeler bu şekilde cereyan etti.
**
Ben tarihten biri iki anekdot aktararak konuyu biraz açmak istiyorum. Cennetmekân Abdulhamit Han Osmanlı İmparatorluğunda yeni bir şey yapmak istediğinde yabancı ülke sefirlerini çay içmeye davet edermiş.
Bütün sefirler ile ayrı ayrı görüşürmüş. En sonunda ise İngiliz elçisi ile görüşürmüş. O’na yapmak istediklerini anlatırmış. İngiliz elçisi: - Efendim bu iyi olur diye cevap verirse Padişah “o işi yapmaktan vaz geçermiş” Eğer elçi; “- iyi olmaz yapmayınız derse de” o işi yaparmış.
Yani Padişah Efendi İngiliz elçisinin söylediğinin tam tersini yaparmış.
**
Diğer anekdot ise;
Merhum Turgut Özal, ülkede yeni bir proje yapmak istiyorsa önce bunu tartışmaya açarmış.
Tartışmada CHP’liler “iyi olur” derlerse bundan vaz geçermiş. CHP’liler; “kötü olur!” derlerse de bunu hayata geçirirmiş.
**
Yine önemli bir konuyu daha hatırlatmak istiyorum; Hani şu meşhur Anayasa kitapçığı fırlatma hikâyesi var ya;
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan ise merhum Bülent Ecevit.
Dönemin Cumhurbaşkanı Başbakana Anayasa kitapçığı fırlattıktan sonra bir gecede 200 milyar dolar buharlaşmıştı. Tabiri caizse o kadar para bir kambur olarak milletin sırtına havale edilmişti. Yaklaşık 5 yıldan bu yana 3 milyon Suriyeliye harcanan paranın 20 milyar dolar olduğunu hesaba kattığımızda konunun vahameti sanırım ortaya çıkar.
**
CHP grubu bu yeni yönetim sisteminin rejim değişikliği olduğunu iddia ediyor. Bunun ülkede tek adam, diktatörlük doğuracağını öne sürüyor.
Ak Parti ve MHP ise konuya farklı bir yaklaşım gösteriyor. Onlar diyor ki; Türkiye şu anda çok ciddi bir sistem krizi ile karşı karşıya bunu bertaraf edecek, kararların seri ve çabuk alınmasını sağlayacak bir sisteme ihtiyaç var. Kaldı ki bu sistem Türkiye’de koalisyonlar ve siyasi pazarlıkları (Güneş Motel vakıası) bitirecektir. Güçlü iktidar halk eliyle seçimler vasıtasıyla gerçekleşecektir.
Bu durumda kime inanalım?
Bir kişinin iki dönemden fazla seçilemeyeceği bir sistemden diktatör çıkar mı?
Ayrıca, ülkemizde internet kullanımı, akıllı cep telefonu kullanımı neredeyse % 80’lerin üzerine çıkmıştır.
Oy vermek için sandığa giden seçmen; Cumhurbaşkanlığında bir partiye TBMM Milletvekili seçimlerinde başka bir partiye oy veremez mi?
Bu şekilde % 10’luk bir değişimin TBMM’de sandalye dağılımını ne kadar etkiler? Bu hiç hesap edildi mi?
Bu ülkede yaşayan bir yurttaş olarak, 2019 seçimlerinde farklı iki partiye oy kullanımı belki % 10’ları bulmayabilir. Ancak bir sonraki seçim olan 2024 seçimlerinde seçmenin bu sisteme tam adapte olarak farklı siyasal tercihlere yöneleceğini bunun da demokrasinin daha köklü yerleşmesine büyük katkı yapacağını düşünüyorum.
**
Son söz olarak;
Bu ülkede yaşayan % 70 gibi bir çoğunluk referanduma giderken Merhum Abdulhamit Han ve merhum Turgut Özal gibi düşünerek sandıkta oy vereceğini tahmin ediyorum.
Görünen köy kılavuz istemez.
7 Haziran ve 1 kasım seçim sonuçlarına baktığımızda yurttaşların öngörüsünü görebiliyoruz.
Başka söze ne gerek!....