Seçimlerden önce, bu günlerin yaşanacağının bilinci ile mevcut iktidara bir kez daha müsaade ederek yönetilmeye tabi olduk. Dedik ki, önümüzde zorlu ve çetrefilli bir süreç gözüküyor. İçine girdiğimiz tünelin ucu gözükmüyor. Geçmiş dönemlerde birçok badire atlatmış zor günlerde hükumet etmiş mevcut yönetimin rehberliğinde hareket edersek tünelin ucundaki ışığa doğru hareketimiz bizi sahili selamete ulaştırır.
Bugünlerde karamsar ve kasvetli karanlığın içinden geçiyoruz . Genç nesiller seksenli doksanlı hatta yetmişli yılların karanlığında yaşamadığı için bugünkü alaca karanlıktan korkuyor yada korkutulmaya müsait. Algı tüccarlarının istediği puslu hava hakim.
Gavur Amerika ve başındaki akılsız adam kendisine verilen her emri harfiyen yerine getirerek tüm dünyayı tehdit ediyor. Akşam dediğini sabah unutacak kadar akıl yoksunu ve her emri anında düşünmeden uygulayacak kadar da kara cahil.
İçerde ise felaket senaryosu uzmanlarının yazdığı tiyatroyu oynayanlar giderek çoğalıyor. Durumdan vazife çıkarıcı güruh ise ellerini ovuşturarak özledikleri eski günlere kavuşma hayali içerisinde.
Meselenin ciddiyeti ister istemez milletimizi tedirgin ediyor. Korkunun ecele faydasının olmayacağı evrensel gerçekliği ile düşünmek akıllı insanların tercihi olmalı. Nerede hata yapıldığını öncelikle aynanın karşısında iken kendimize sormamız daha uygun bir çıkış yolunu bize açabilir.
En basitinden tasarruf karnemize bir baksak . Harcamalarımızı sağlam bir süzgeçten geçirerek kendimizden işe başlasak ve başlatsak . Mesela hemen taşıdığımız cep telefonlarına ve onlara aktardığımız bütçeye veya yeme ahlakımıza bir göz atarak çöpe gidenlerde bizim sorumluluk karne notumuz , hal ve gidişimiz gibi zorumuza giden nefsimize ağır gelen kafa karıştırıcı soruları çoğaltarak çözüm üretmeye çalışsak.
Tasasrruf karnelerimizin not ortalaması bir çok ülkenin değerlerinin çok altında. Zaten geçinemiyoruz diyenleriniz elbette çıkacak ve saçmaladığımdan dem vurarak makalemin bundan sonraki bölümünü okumayacak. Okumasın. Bir kişiye bile meramımı anlatıyor olmam benim için kâfi.
Dostlar başta İMF ve onun ekmeğine su ve un taşıyan yardakçıları olmak üzere son 15 yılda ülkemizde yaşananları anlamak ve anlamlandırmaktan acizler . Bu kadar yıkıcı faaliyetlere muhatap olmasına rağmen dim dik ayakta. Son günlerde ekonomi silahlarını üzerimize doğrultarak zayıf yerimizden bir savaş bütün hızı ve acımasızlığı ile devam ediyor.
Ekonomi savaşları ile bir çok ülkeyi dize getiren bu azgın güruh şimdide bizim diz çökmemiz için var gücü ile vurdukça vuruyor . Geçmiş yıllardan kalma dolarizelik hastalığını nüksettirerek durumdan vazife çıkarma peşinde olanların ekmeğine yağ sürmemeliyiz.
Tam da bu günlerde içeriden bildik bazı mahfiller piyasadan kına toplayarak uygun yerlerine yakmakla meşguller. Bu bildik güruhun sesi giderek gür çıkmaya devam edip birlik ve bütünlük kabuğumuzu çatlatmaya doğru giderse bugünleri çok arayacağımız daha karanlık dehlizlerde beklemek zorunda kalabiliriz.
Kalabiliriz diyorum çünkü okyanusun azgın sularında yüzen ülke gemimizin içerisinde beraber yaşıyoruz. Batması veya batırılması halinde hepimiz aynı zilleti yaşamak gibi bir durumla karşı karşıyayız. Aklı olan bu gerçekliği de göz ardı edemez. Ama akıl gitti ise yandı gülüm keten helva.
Geçenlerde okuduğum bir makalede ülkemizde yaşayan zengin güruhun yurt dışından yüz milyarlarca doları bulan paralarla malikane aldığını yazıyordu .Bu milyarlar bugün bizim için ne kadar elzem yorumu siz yapın. Çok şükür ülkemiz sevdalısı vefakar ve fedakar cengaverleri elinde avucunda nesi varsa devletime feda olsun diyerek Reisini dinleyip bankalara giderek milli parasına sahip çıktı. Döviz büfelerine koşarak milli paraya evet diyenlerle 15 temmuz gecesi ATM ve AVM lere koşanları ayırt etmeliyiz.
Tünelin ucunu bir görebilsek veya gösterebilsek sorun büyük ölçüde çözülecek. Felaket tellallarının ölümden ölüm beğenin dediği günlere doğru savrulurken yapılması gereken en önemli icraat tasarruf ederek gereksiz masrafları kısmak olmalı.
Tasarruf edebilmeyi başardığımız zaman fuzuli bir çok masraftan hem şahıs olarak hem de ülke olarak kurtulabiliriz. Çöpe dökülen ekmeklerden başlayabilirsek her iki dünyamız için kazanabileceğimiz bir yatırımla galip duruma bile geçebiliriz.
Özellikle devlet kurumlarında israf diz boyu. Hastanelerden postanelere memurundan amirine savurganlık çılgınlığına son verme seferberliği ilan edilerek meselenin ciddiyeti anlatılmalı ve iyi örnek olanlar taltif edilmeli.
Bu böyle gitmez. Ah vah edecek zamanları yaşamadan yarın geç bu günden başlayarak zor günlerimizi ciddiye alıp uygulamaya fertler olarak YA ALLAH BİSMİLLAH diyelim.
BAŞKANIMIZIN HABERİ VAR MI?
Dostlar yerel seçimler yaklaştıkça belediyelerimizden yayılan pis kokuların burun sızlatıcı acı gerçekliği ile karşılaşanlardan ha bire tarafıma bilgiler ulaştırılıyor . Tuzla belediyesi ile ilgili bir vatandaşın gönderdiği bilgi notuna inanmak istememe rağmen acaba dercesine soracağım geldi. Sayın başkanımızdan bilgi alabilirsem mutlu olacağım.
Yıllar önce aynı şekilde Bayrampaşa belediyemizle ilgili bir bilgiyi paylaşmış ve o günlerin efsanevi başkanı olan Hüseyin Bürge bey bendenizi bizzat icraatlarını yerinde göstererek ikna etmişti.
Geçmişte bir çok belediyemizde görünür yerlere “RÜŞVET ALAN VE VEREN MELUNDUR “ bir levha asılarak insanlarımız bilinçlendirilir ve haksızlıklar karşısında şehreminleri olan başkanlarına güvenerek dik dururlardı.
Şimdi durum nedir sorusunu sormaya korkuyorum. Bu korkuma rağmen vatandaşlarımıza belediyelerimize işi düşenlere soruyorum . Alacağım cevaplar gerçekle iftirayı ayırt etmeme sebep olur ümidi ile sağlık ve mutluluklar diliyorum..