Ne ilkti, ne son olacak gibi gözüküyor. Bayram olacak, biz savaşacağız. Savaş olacak, biz barışacağız. Barışırken savaşacağız, savaşırken barışacağız. Ne ikisinin ortası var, ne sadece barışa karar kılabiliyoruz. Çünkü biz, yedi düveli tir tir titreten bir neslin evlatlarıyız. Öyle herkesle barışık olursak, hayat çekilmez olur. PKK silah bırakacak, barışacağız, ortalık süt liman olacak, olmaz…
O zaman gücümüzü göstermeliyiz, bayramları zehir etmeliyiz, zehir edilmek isteyenleri de mahcup etmemeliyiz.
Bayram gibi kutlanması gereken 1 Mayıs’ı her zamanki gibi kutlayamadık, her zamanki gibi çalışanların sorunlarını da tartışmadık, çıkan olaylarda yaralı ve ölüleri hesapladık. Sonra her zamanki gibi polisi suçladık, göstericilere veryansın ettik.
Bu ülke bir kanun devletiydi o zaman herkes yasalara saygılı olmalıydı.
Öyle diyordu devlet büyüklerimiz…
Ve İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu…
Çok mutlu olmalıydı ki, dünkü açıklamasında,“Yaptığımız hiçbir eksik ve yanlış işlem yoktur” dedi. Hem de “hiç” yoktur…
Görevini yapmıştı…
Bir genç kızın kafasına gaz bombası isabet etmişti.Ölüm kalım mücadelesi vermesi umurunda değildi.Hani yine de “Dilan adlı kızımız da yaralıdır” diye çok içten cümle kurabildi ama hemen ardından da 28 Şubat’ın fişlemecileri gibi konuştu; “Dilan örgüt üyesidir, marjinal grup üyesidir. Biz de kayıtları vardır. Çatışma içindedir. Tam bir radikal mensuptur”
“Tam bir radikal mensuptur”
Hani şu kıpkırmızı gibi, sopsoğuk gibi, sımsıcak gibi, üstüne basa basa söylenenden; “Tam bir radikal mensuptur…”
Kabul ediyorum burada cümle düşüklüğü var ama o düşük cümleyi kuran ben değilim, düşmüş cümleyi yerden kaldıracak da ben değilim…
“Tabi gaz sıkacaktık ya, kurşun sıkacak değildik” diyerek “illa bir şey sıkma meraklısı” olduğunu ortaya koydu. İlla püskürtecek, illa yaklaştırmayacak, illa gerisin geri gönderecek ve illa birileri ölecek ya da yaralanacak.
Vali çok doğru iş yapmış…
Öyle diyor…
Hani kendisi eline silahı almamış, copu savurmamış, gaz bombasının fitilini ateşlememiş, tetiğine dokunmamış…
Ama emri vermiş…
“Taksim’e hiçbir düşman kuvveti girmeye!” diye…
Ferman buyurmuş padişahımız…
Ve polis, aldığı emri yerine getirmiş.
O polislere “damdan atla” dendiğinde atlıyorlar mı merak etmiyor değilim.
Hani padişah emir buyura “çık tepeye atla aşağıya” diye…
Ve polisler de yapmaya…
Kırk katır mı istersiniz artık, kırk satır mı belli olmaz.
Ona da vali hazretleri, pardon padişah hazretleri karar verecek.
Çünkü valiye göre bu ülke bir kanun devletiydi, o zaman herkes yasalara saygılı olmalıydı.
Doğru…
Herkes yasalara saygılı olmalı ama herkes.
Bir seçilmiş de olsa, bir atanmış da…
Mesela bir seçilmiş zimmetine para geçirmemeliydi…
Fakir fukaranın hakkını yememeliydi…
Arsa ve arazileri birilerine peşkeş çekmemeliydi…
İhaleye fesat karıştırmamalı, karıştıranların cezasını azaltma yoluna gidilmemeliydi…
Hak yenmemeli mesela…
Mecliste ana avrat küfredilmemeliydi…
Henüz gün yüzü görmemiş küfürler savrulmamalıydı…
Daha çok var elbet, say say bitmez…
Bu ülkede kendi görevi dışında her şeyle iştigal eden o kadar çok ki.
Ama onlar farklı…
Vatandaş farklıydı…
Suç işleyen veya en temel hakkını kullanmak isteyenlere devletin ceberut yüzü en çirkin haliyle gösterilebilirdi.
Ve nitekim gösterilmişti…
Vali, Dilan’ın militan olduğunu söylüyor, hükümet militanlarla barışıyor…
Vali, marjinal olduğunu söylüyor, Dilan’ın babası “hakkını savunan birisi, marjinal değil, örgütle ilişkisi yok” diyor.
Vali daha iyi tanıyor elbet, babası kimmiş?
Çünkü fişleyen babası değil.
Elinde kayıt varmış, kuyut varmış, dosyası vardır, görüntüsü vardır, belki ses kaydı bile bulunuyordur…
Peki sormak gerekir Dilan’la ilgili tek yargılama var mı, “militan”sa eğer, o konuda hakkında bir kovuşturma olmuş mu?
Olması gerekmiyor, vali biliyor ya o yetiyor bize…
Biz de inanıyoruz.
Hangi makamda olursa olsun, insan hatasını kabullenmeli.
“Beceremedik, ne bayramı kutladık, ne kutlattık” diyebilmeli…
“Polisler haddini aştı, orantısız güç kullandı, gereksiz yere hem polisler, hem siviller yaralandı, hem ayıp ettik, hem kusur” demeliydi.
Diyemez…
Hem suçlu, hem güçlü konumuna geçmek için sürekli konuşuyor, her konuştukça da battıkça batıyor…
Konuş sayın vali konuş!
Twitimden seçmeler
Nedendir bilmiyorum bu sözü çok severim; ölüler sanırmış diriler hep helva yiyor...